*
Kaybolan herşey gibi yasak bir istek içimdeki
Zırh gibi geçirmez bir örtüyle kaplı,
Bir o kadar da ürkek, bir o kadar asi,
Gelsen gelemez , kalsan kalamaz ya hani
Kaybolan her şey gibi işte...
Öyle bir istek içimdeki.*
Günün en güzel saatlerinde yemek kokuları bütün konağı sarıp sarmalamış, Celal Bey yeğeninin gelişiyle bütün ev ahalisini ayaklandırmış, büyük ahşap masanın etrafında toplamıştı. Behice uzun zaman sonra oğluyla yan yana olmanın sevinciyle gülümsüyordu. Öptükçe öpesi geliyordu küçük Süleyman'ını...
Masada yanında oturan oğluna baktı uzun uzun, son birkaç ayda çok şey düşünmüştü genç kadın... Şimdi o düşüncelerden birisi zihnini kemirip duruyordu.
Yıllardır sakladığı gerçeği, artık içinde tutmaması gerektiğini söyleyip duran sese kulak veriyor, ikna oluyordu...
En azından babasını bilmeden büyüyen yavrusunun, şimdi bir ailesi daha olduğunu bilmesi gerekirdi.
Yıllardır oğluna söylediği yalan gerçek olmuştu artık, şehitti babası,içi sızladı bu düşünceyle, hiç geçmeyen bir yaraya dokunur gibi tebessümü soldu, bir damla yaş eşlik etti dudaklarına...*
"Uzun zaman oldu"
Diyen adam buruk ve hüzünlü bir ifadeyle konuşmuştu.
Yıllar sonra kapısını çalan adamı hiç beklemiyordu Selim Bey, Celal Bey yeğenin isteği üzerine gelmişti, yıllardır görüşmemeye yemin etmiş gibi sildiği dostunun kapısına, hala yüreği kabullenemiyordu,binbir ısrarla gelin aldığı yeğenine, kızı gibi gördüğü canına bunları yaşattıran adamın yüzüne gelmeyi, bir çift söz etmeyi...
Yine de nezaketini bozmadan oturuyordu karşısında, aralarında bulunan sehpanın üzerindeki bir bardak suyu alıp yudumladı.
"Oldu ya oldu-"
Diye başladığı cümlesine yutkunarak devam etti, çünkü yutkunmasa yıllardır sakladıkları bu gerçeği bir çırpıda hiçbir şey olmamış gibi nasıl söylerdi bilemedi...
"- önemli bir konu var Selim, yoksa biliyorsun onca şeyden sonra..."
Diyip sustu adam, Selim Bey hala utanıyordu dostunun karşısında,yaşadığı his pişmanlıktan başka birşey değildi.
"Herşeyden önce başımız sağolsun zor zamanlar geçirdik hepimiz"
Karşısındaki adamın hissizliğiyle huzursuzca yerinden kıpırdandı Celal Bey, oturduğu yere daha bi yerleşip devam etti ,
"Seyit- Seyit'i şehit verince,Behice çok zor zamanlar geçirdi-"
"Duyduk evet ,biri ile evlenmiş hayırlı olsun"
Derken karşısındaki adamın lafını kesmiş, hissiz hali bir anlığına öfkelenir gibi olmuştu, cümlesindeki kinaye farkedilmeyecek türden değildi Selim Bey'in..."Selim!"
"Acına veriyorum bu tavrını,zira bilmediğin, yaşamaya dahi gücünün yetmeyeceği acılar geldi geçti, buraya geldim çünkü artık saklanmaması gereken gerçekler var!"-Süleyman-
İçinden mırıldandığı küçük çocuğun ismiyle tereddüt eder gibi duraksadı yeniden, Selim Bey'in bu sefer pür dikkat onu dinleyişini daha fazla bekletmeden hızla devam etti.
"Behice, dedim ya çok zor zamanlar geçirdi, bu zamanlar altı sene öncede vardı, şimdi de var ,bu evden bir hiçmiş gibi çıktığında da, bir evladı olacağını öğrendiğinde de-"
Selim Bey büyük bir şaşkınlıkla ağzını açacakken,eliyle dur der gibi yapmış dinlemesini istemişti karşısındaki adamın,
"Çaresizce çocuğuna şehit kelimesini masal gibi anlatırken de, her babasını soruşunda,nasıl da kahramanca vatanı için savaştığının hayalini kurdururken de , kötü gözle bakılırken de, yani Seyit'in her gidişinde olduğu gibi çok acı çekti..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•BEHİCE•
Narrativa generale"Behice!-" "Evlendiğimiz ilk günden beri kaçıncı başka kadının koynuna girişin ben sana soruyor muyum? Her gece acaba kiminle diye düşünüyor muyum? Teyzendeyken o kadının kokusuyla gelip üstüne bana sarıldığında bir şey dedim mi? Hayır! Çünkü buna h...