•2•

10.2K 435 28
                                    

*

Alkışlar arasında indiğim merdivenlerde; amcamın şerefi, Mukaddes'in aşkı en çok da çocukluğum vardı. Bahçedeki kalabalık arasında kulaktan kulağa dolaşan dedikoduları duymazdan gelip yürüyerek çiçeklerle süslenmiş masaya oturdum. Yanıma yaklaşıp oturan adama bakmamak için dirensem de biraz sonra aynı kurdelanın iki ayrı ucunda kader bizi birleştirecekti.
Artık gerisi kaderin savurduğu rüzgara kalmıştı. Ne gelirse Hak'tandı.

*

Genç kız dizlerine eydiği bakışlarını bir an olsun ayırmadan öylece etraftaki cümbüşe kulak veriyordu. Nişanlanacağı adamın ismini bile bilmiyordu henüz. Üzerindeki işlemeli zümrüt yeşili elbisesiyle göz kamaştırıcı olduğunun farkında bile değildi. Farkında olmayan bir diğer kişiyse Seyit'ti. Yanında olmasını beklediği kadın Mukaddes ya da bir başkası olsun önemi yoktu. Bir gün olurda şehit olursa arkasın da bir ailesi kalsın istemiyordu genç adam, annesinin ısrarları üzerine yuvasına bir dişi kuş arıyordu sadece.
Babasının son anda anlattığı şeyleri daha tam dinleyemeden sırf Celal Bey'e olan saygısından oturmuştu bu masaya. Çok emeği vardı üzerinde Celal Bey'in. Yüzbaşı olmasına babası karşı çıkarken o ön ayak olmuş destek vermişti.
Mukaddes'i de çok tanımaz bilmezdi ama en azından onsekiz yaşında daha olgun bir hanımdı diye düşündü. Yanında oturan küçük bir kız çocuğundan başka bir şey değildi genç adama göre. İçinde beliren öfkeyi bastırmaya çalışırken yanına gelen bir kaç gençle ayaklandı. Harp okulundan arkadaşları Kerim ve Mustafa karşılıklı bir oyun için kaldırmışlardı genç adamı. Kalabalık içindeki oyunlarına göz ucuyla bakıyordu Behice, boyu daha da uzunmuş diye geçirmişti içinden. Üzerindeki takım elbisiyle oynarken ki hareketleriyle nişandaki genç kızların kaçamak bakışlarına sebep oluyordu. Celal bey'in gür sesiyle bir araya toplanan misafirler ve diğerleri yüzüklerin takılmasıyla bir alkış tufanı oluşturmuşlardı.

*

Parmağımdaki ağırlık yüreğime vurulan bir zincirden sevdaya düşeceğim, çok seveceğim günlerimin mahkumiyetinden başka bir şey değildi.
Karşımda gözlerimin içine bakarak kurdeleyi kesen amcam gözümden akan bir damla yaşa denk gelmişti.
Kırılmıştı tüm kolu kanadı biliyordum, yüzüme yerleştirdiğim koca bir tebessümle merak etme der gibi baktım. Behice iyi amca...Yüzükler takıldıktan sonra karşılıklı oynayan erkekler ve bir köşede oturup kendi aralarında sohbet eden kadınlar yavaş yavaş azalmaya başlıyordu. Midemdeki bu his kederden mi yoksa yorgunluktan mı bilmiyordum, tek bildiğim gözleri gözlerime her denk geldiğinde bir hiçmişim gibi bakan bu adamdan uzaklaşmak istediğimdi. Kalabalığı fırsat bilip etek uçlarımı toplayarak merdivenlerden çıkıp eve kaçmıştım biraz. O güzelim yaz akşamında bile nefes alamamıştım dışarıda.

*

Sabahın doğuşuyla bülbül misali kalkan genç kız bu sabah ölüp ölmediğini kontrol eder gibi işlemeli aynanın karşısında yüzünü inceliyordu.
"Öldüm mü ben? Hhh! Dadıııııııı!!!!"
İçine düşen çocukça korkuyla kendini odasından atıvermişti. Gülümser hatuna seslene seslene basamakları üçer beşer inişi evdekileride telaşlandırmaya yetmişti.
"Ne olduuu? Ay ne oldu söylesene kızım, Mukaddes mi?"

"Da-dadı..."
Soluk soluğa yaşlı kadının karşısında gözleri daha mümkünmüş gibi açılarak konuşuyordu.
"Dadı şimdi ben nişanlanınca- şey işte"
"Ney kızım?" Kadıncağız yüreği ağzında bu kadar önemli olan şeyi dinliyordu.
"Dadı öldüm mü ben doğru söyle bak?"
"Behice ne diyorsun allasen, ne ölümü tövbe Ya Rabbim."
Genç kız karşısındaki kadını dalgaya almaya bayılıyordu. Bir an için neşesini kaybettiğini zannetse de hala içinde dadısıyla uğraşacak neşesi yerli yerinde duruyordu.
"Halam derdi hep evliliğe adım atar atmaz ölüyormuş insan diye, ondan sorayım dedim." Kadın karşısında ciddiye alıp dinlediği kızın dalga geçişiyle elindeki terliği arkasından fırlatmıştı.
Mukaddes odasında yatıyordu hala. Behice yanına her ne kadar gitmek istese de amcası yasak koymuş, Osmanlar  istemeye gelene kadar da görüştürmeyecekti. Önce Mukaddes'in yüzündeki ufak tefek patlaklar geçsin diye bekliyordu Gülümser hatun. Ele güne karşı ne deriz diye hayıflanıp duruşu Celal Bey'i bile geri püskürtmeye yetmişti.

•BEHİCE•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin