Sevgili arkadaşlar
Maraş'ın Kahramanmaraş oluşunun gerçek tarihinden esinlenilmiştir bu bölümde. Gerçekten bir balo tertip eder bir ermeni ve prenses Helana'nın dans teklifini red etmesi üzerine Helena hala esir hissettiği bir yerde dans edecek özgürlükte olamadığını söyler bunun üzerine sabahına Türk bayrağı kaldırılır. Ve Maraş halkı bu olaydan sonra tetiklenir büyük bir mücadele sonucu Maraş'ı ve çevre illeri işgalden temizlerler. Bu benim bildiğim bir hikayesi tabi ben kendi karakterlerimi o zamana yerleştirip kendi hikayemi yazmak istiyorum inşallah yanlışlarım olmaz çünkü tarih konusunda pek bilgim yok. Sadece hoşuma giden kesitlerden yola çıkıyorum. Umarım şanlı tarihimize ters düşen bir şey olmaz. Bilmeden olursa da bunun bir kurgu olduğunu unutmayalım. Hepinizi seviyorum ayrıca o dönemde orada gerçekten bir Behice ya da bir Seyit ruhu taşımayı deli gibi isterdim.
Allah bütün herkesi düşmanımızı bile bu tarz olayların tekrarından korusun inşallah ♥️
Çok seviliyorsunuz🌸
Bu arada özelden mesaj atanlar olmuş Kahramanmaraş'lı değilim 😁 sevdiğimiz bir toprağımız her yer olduğu gibi ülkemi-vatanımı bir bütün olarak ayrım yapmadan kimseyi incitmemeyi seçerek çok ama çok seviyorum.
Sizleri de tabi çok seviyorum🌸
Evet devamm!!*
Uzaklık ve yakınlık kavramları bir kelimenin dışına çıkamayan boşluk ve hissizlikten başka bir şey değildir. Zira öyle olsa şu anda araya giren yıllar iki ruhu birbirine fersah fersah uzak kılmış olmalıydı. Behice zar zor kurtulduğu bu çekimi başka türlü tanımlayamazdı.
Seyit balonun sonuna doğru Behice'ye attığı bakışla zamanın geldiğini anlatmaya çalışmış başarmıştı da. Genç kız elini midesine bastırıp kıvranır gibi yapmaya başlamış,yakınlarındaki bir kaç kişinin dikkatini çekmişti bile. Seyit yüzünde yalandan bir telaşla belinden kavradığı güya karısı olan genç kızı kalabalık arasında çıkışa doğru yönlendirmiş lavabo arıyor gibi bir tavırla etrafı incelemeye başlamıştı.
Nihayet aşağı kata inen merdivenleri görmüş vakit kaybetmeden hızlı adımlarla etrafı kolaçan ederek aşağı süzülmüşlerdi."Sen burada bekle?"
Genç kız hayretle bakarak konuşmuştu.
"Saçmalama,ya biri gelirse? Ben de geleceğim."
Seyit kızın kesin sesiyle pes etmiş daha fazla vakit kaybetmeden mahzene doğru yürümüştü. Kapının üzerindeki kilit canını sıksa da biraz uğraşmayla açabilirdi. Ceketinin cebinde çakısını arayıp çıkardı. Ama kiliti bununla açamayacağı belliydi. Etrafında göz gezdirirken genç kız saçına iliştirilmiş tarak şeklindeki gümüş tokayı eline alıp uzatmıştı. Yukarıdan sızan ışıkla Behice'nin zar zor yarısı tutturulan saçlarının yüzüne dağılışına şahit olmuştu genç adam. İçinden, bilerek mi nefsimi zorluyor diye düşünse de tokayı görünce bu kadını neden sevdiğini bir kez daha düşünüp hak verdi. Eline aldığı tarağın sivri üçlarından birini büküp küçük kilit girişini kurcalayarak açtı. Kapının açılmasıyla birbirlerine bakıp gülümseyerek arkalarını kontrol edip içeri girdiler. İçerisi oldukça karanlık olsa da gözlerini kapattığında gözünde canlanan çizimi düşünüp diğer kapıyı bulmaya çalıştı. Biraz uğraştıktan sonra bulduğu kapıyı iç sürgüsünü kaydırarak açtı. Dışarıda bekleyen kimse olmayışı endişelenmesine sebep olsa da bir kaç saniye sonrasında belirenlerle derin bir nefes aldı. Hasan ve yanında yaklaşık on kişi ellerinde ufak gaz lambalarıyla içeri girip ne var ne yok boşaltmaya başlamıştı bile. İçerideki gürültüden sesleri bile duyulmuyordu. Nihayet işlerini bitirmiş çıkmışlardı. Aldıkları silahları ve diğer mühimmatları çoktan hükümet konağının gizli yerine ulaştırmışlardı.*
Sabahın ışıkları tüm Maraş'a doğmuştu. Ama güneş doğsa ne işe yarardı tüm şehrin yasıydı bu sabah. En tepede salınan Şanlı Bayrak inmişti. Bu sabah tüm Maraş'ın yas günü olmuştu. Behice yataktan kalkıp ellerini uzattığı perdeyi çeker çekmez görmüştü gökyüzüne doğru salınan Türk bayrağının olmadığını. Apar topar üzerine attığı örtülerle merdivenleri üçer beşer indi. Salonda ayakta dolanıp duran adamın yanında aldı soluğu. Herkes daha uyanmamış olsa da Seyit ayaktaydı.
"Seyit gördün mü yok!"
"Ne yok Behice yavaş konuş"
"Gel!"
Diyerek kolundan sürükleyerek pencereye yaklaştırdı. Seyit gördüğü daha doğrusu göremediği şeyle elini yumruk yapıp yanındaki duvara geçirdi.
Asıl savaş şimdi başlamıştı. Hafife aldıkları bu şehir bu insanlar ve bu ülke asıl şimdi zafer kazanmaya yemin edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•BEHİCE•
General Fiction"Behice!-" "Evlendiğimiz ilk günden beri kaçıncı başka kadının koynuna girişin ben sana soruyor muyum? Her gece acaba kiminle diye düşünüyor muyum? Teyzendeyken o kadının kokusuyla gelip üstüne bana sarıldığında bir şey dedim mi? Hayır! Çünkü buna h...