*
Zamanın verdiği bu hüzün içimize işlerken nasıl olacaktı da göz yumarak yaşamayı seçecektik. Nasıl olacaktı da zamanın bu acımasızlığıyla baş edecektik. Tüm yanlarım onu isterken ben nasıl olacaktı da onsuz yaşamayı seçecektim.
İstanbul'a döneli bir hafta olmuştu ama ne eskisi gibiydi her şey ne de eskisinden farklı. Aradan geçen zaman uzun bir bekleyişin sonu değil de hep varolan bir şeyin devamı ve sıkıcılığında ilerliyorken dışarıyı boş boş seyretmekten yorulup elime aldığım bir mecmuanın sayfalarında kendimi arıyordum.
Her satırında beni alıp götüren bir şiir sanki tüm hayatımızı anlatır gibi içime işlerken gözlerimden akan bir damla yaşla dünyaya dönebilmiştim.
"
Gelme,
Ne sen bir gök ne ben bir mavi...
En bilinmez cehennemlerin ateşi
Öylesine ılık ve yine öylesine yakan
Koca bir şehrin bilinmeyeni gibi..."
İçimi darman duman eden sözleriyle gitmek ve kalmak arasında sıkışıp kalan ruhumu kapının çalan sesi uyandırmıştı.*
Behice kapının sesiyle yerinden kalkarak aşağıya çağrıldığını haber veren genç kızın ardından ağır adımlarla çıkıp aşağıda sofradaki yerini almıştı. Tıpkı eskiden olduğu gibi yine Seyit yoktu. Ve o artık nerede olduğunu sormayı çoktan bırakmıştı. Selim Bey yüzünde mahçup bir gülümsemeyle kızı gibi gördüğü gelinine baktı.
"Kızım, sıkılıyorsun farkındayım, istersen Seyit'le tekrar konuşup ikna ederim hastaneye dönmek istersen"
Behice ne kadar istese de dönmeyi tekrar Seyit'in saçmalıklarıyla uğraşmak istemediği için hayır anlamında usulca başını sallayarak cevap vermişti.
"Hayır baba teşekkür ederim yine de, ama istemiyorum evde iyiyim aklınız kalmasın."
Diyerek geçiştirmişti.
"Hoş zaten artık sıkılmazsın Selma ablam haber yollamış bir süreliğine buraya gelecekler kızı da hemen hemen seninle yaşıt arkadaşlık edersiniz birbirinize"
Behice bunu duyduğuna sevinmişti. Çünkü gerçekten de evde bunalıyordu. Herkes Seyit'le gerçekten karı koca olmadıklarını en azından Edirne'den döndüklerinden beri biliyordu. Bir haftadır ayrı odalarda yatıyorlar kimse de araya giren bu garip durumdan dolayı ses etmiyor zamana bırakıyorlardı. Behice yüzünde zoraki bir tebessümle Selim Bey'e bakarak memnun olduğunu ifade etmeye çalışıyordu.Saat epey geç olmuştu Behice pencereden sokağı boydan boya incelese de ne gelen ne giden vardı. En azından geldiğini bilerek uykuya dalıyor görmese de içi rahat ediyordu. Saatin ilerleyen hızına daha fazla yetişemeyen gözlerini uykuya teslim etmiş kendini rüyalar alemine bırakmıştı.
*
Aradan geçen iki günün sonunda misafirlerin geliş günü olduğu için hazırlıklar yapılıyor odaları hazırlatılıyordu. Selim Bey'in isteği üzerine Seyit'in odası iptal edilmiş Selma hanıma hazırlanmıştı. Oğluyla gerekli konuşmayı yapmış bu anlamsız durumu kız kardeşinin ve yeğeninin bilmesine kesinlikle karşı çıkmıştı. En azından misafirler gidene kadar aynı odada kalmak hatta Selma hanımın dikkatli tavırlarına karşı iyi bir eş rolü oynamaları gerekecekti.
Nihayet akşam üzeri teşrif eden Seyit'te salondaki yerini almış misafirlerin gelişini bekler olmuştu.
Evdeki gerginlik kapının çalmasıyla biraz olsun dağılmış bir telaşe başlamıştı.
Selma hanım ve kızı Elif evin tüm havasını değiştirmişti bu durumdan hoşnut olmayan tek bir kişi vardı o da Elif'ti. Annesine yalvar yakar bahaneler bulsa da gelmekten vazgeçirememiş burada buluvermişti kendini. İçinde bir kötülük olmasa da içten içe çocukluktan beri sevdiği adamdı Seyit. Şimdi nasıl karısıyla mutluluklarını izleyecek buna katlanacaktı bilmiyordu. İçinde önleyemediği bu kıskançlık ruhunun temizliğine çok aykırıydı. Kin ve nefret o kadar uzakken kalbinden şimdi böylesine bir kıskançlık kendini suçlu hissettiriyordu ama elinde değildi genç kızın.
Herkes sofradaki yerini almış sohbetler edilmiş yemekler yenmişti. Elif yan yana oturan Behice ve Seyit'e göz ucuyla bakıp içten içe kahrolsa da yüzünde masum bir tebessümle etrafa cevap veriyordu. Behice Elif'in halini farketmeyi bırak şu an bu masada kendini bile unutmuş zamanın geçip gitmesini bekliyordu sadece. Seyit yanındaki kadının içindeki savaşları bir duysa yer yerinden oynardı elbet ama herkes gibi o da kendi dünyasındaydı. Şu an Elif'in içindeki bu sızıyı anlayabilecek tek kişide oydu. Küçüklükten beri ona olan sevgisini bilse sırf halasının kızı diye hiç o gözle bakmamış ve anlamazlığa vermemişti. Hoş halasının kızı değilde bir başkası olsaydı hiç şüphe yok deliler gibi severdi kalbi belki de seviyordu bilemezdi. Tek bildiği artık bunların bir öneminin kalmadığıydı.Seyit için tek güzel olan Elif'in masumluğu ve iyi kalbiydi. Karşısına çıkan kimsenin o kadar saf ve temiz bir kalbi olamayacağını düşünüyordu hep. Behice bile ona göre kadınların şeytan yanlarındandı. Gözlerini tamamen karısının güzelliklerine kapatmış sadece ailesine bir sus payı niyetine eve süs gibi sıkıştırmıştı. Aynı evin içinde haftalar sonra ilk defa bugün nefesini bu kadar yakınında hissediyordu. Döndüklerinden beri ne yemeklere geliyor ne de sabah kahvaltıya kadar kalıyordu. Ya geç geliyor ya da hiç gelmiyordu. Behice'nin de ses etmeyişini memnuniyetine yoruyor vicdan bile yapmıyordu. Ama şimdi karşısında çocukluğu duruyordu. Tüm masumluğu ve güzelliğiyle ilk aşkı, söyleyemediği sevdası duruyordu. Belki de eniştesinden bu kadar nefret etmeseydi halasının kızı oluşunu bile göz ardı edebilir seve seve evlenir ve sadık kalabilirdi ama eniştesi günahını dahi vermeyi haketmediği birisiydi.
"Eee Seyit oğlum gelinimizle aranız nasıl, hoş sevilmeyecek biri mi maşallah şu güzelliğe bir bak Selim,"
Behice lafın ona gelmesiyle başını mahçupça indirip teşekkür mahiyetinde gülümsedi. Seyit ise mırın kırın ya ne demezsin diyerek başını kaldırdı.
"Öyle hala! Behice hayatımdaki tek güzellik"
Mırıldanma sırası Behice'deymiş gibi Seyit'in duyacağı şekilde yaklaşarak söylendi.
"Tek mi? Sayalım istersen hoş sayamayacağın kadar çok!"
Derken gülümseyerek tekrar Selma hanıma baktı.
"Seyit'te sağolsun hala asla incitmez, ölesiye korur kollar."
Elif karşısında oynayan bu piyesin sahteliğinden bir haber biraz daha kurulurken gözlerinin dolmasına engel olmamışsa da tutmayı başarmıştı kendini. Seyit gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüğü genç kızın kalbinde bir yerde hala ona olan sevdasının olduğunu düşünmüşse de kendini bundan uzaklaştırmıştı. Behice her ne kadar yalancı karısıysa da bu düşüncenin vereceği mutluluk bile onu müthiş derecede rahatsız etmişti.*
"İyi geceler Allah rahatlık versin, bir şeye ihtiyacın olursa yan oda bizim odamız seslenmen yeterli Elif."
Diyerek tüm içtenliğiyle misafirperverliğini gösteriyordu Behice. Elif,çıkmak üzere olan Behice'ye içini kemirip duran soruyu nihayet sormaya yüreklenmişti.
"Behice!"
İsmini duymasıyla tebessümle baktığı genç kızın sözünü efendim der gibi baktı genç kız.
"Seyit nasıl, yani sana karşı iyi misiniz gerçekten. Bir sorun yok değil mi biraz soğuk gibisiniz."
"Yok Elif onu da nereden çıkardın sağolsun gayet iyi, birbirimizi çok sevdik biz hiç tanımamıza rağmen." Diyerek tüm oyunculuğunu burada kullanmıştı. Elif istediği cevabı alamasa da hala hareketlerinden kendini ele veren telaş gözünden de kaçmamıştı. Belki de sevmiyorlardı bir birlerini diye umutlanmıştı hoş sevse ne sevmese neydi ya?
Behice odadan çıkarken derin bir düşünceye dalmış olsa da daha dikkatli olmayı aklına not edip yan taraftaki kapıdan içeri girdi. Pencerenin önünde dışarıyı seyreden kocasıyla bir hafta sonra yine aynı odada olmak ruhunu rahatsız etmişti. Yavaş yavaş yaklaşırken pencerede yanı başında durup kollarını birbirine bağladı.
"Dışarıda hava iyice soğudu değil mi?"
Diye öylesine bir soru sordu. Amacı suskunluğun verdiği bu gerginliği çözmekti.
"Hı hıı! Da nerden esti havadan sudan muhabbet"
"Ne yapayım? Kaç kadınla yattın diye mi sorayım?"
"Sor! Daha eğlenceli, hatta..."
Derken yanındaki kıza daha da yaklaşmış ürkmesine sebep olmuştu.
"- neler yaptığımızı da anlatabilirim!"
"Seyit iğrençleşme lütfen! İki dakika konuşuyorum. Bir haftadır evde ne kadar sıkıldım haberin var mı? sadece sohbet ediyorum."
"Peki tamam gel!"
"Ne-"
"Gel"
Diyerek kolundan tuttuğu gibi pencerenin yanındaki berjere oturtmuştu genç kızı. Behice ne yaptığını anlamazken gaz lambalarından bir ikisini yakıp lambayı söndürdü. Bir birlerinin yüzünü anca görebildikleri sarı ışığın altında yan yana berjerlerde oturmuşlardı.
"Dinliyorum"
"Neyi dinliyorsun."
"Bir haftadır sıkılmışsın madem konuş dinliyorum"
Seyit usul usul söylediği sözlerle Behice'yi afallatsa da genç kız yavaşça başını yere indirip derin bir nefes aldı.
"Neden böylesin?"
"Nasılım?"
"Acımasız, soğuk, bencil, düşüncesiz işte"
"Sen neden peki? Bu kadar çocuksun?"
"Seyit başlamayalım yine! Lütfen çocuk diyip durma öyle olmadığının sen hariç herkes farkında."
"Kimmiş farkında olan Doktor Ferit mi?"
Ortam bir anda buz kesmişti. Behice dediğini bu anlama getireceğini düşünmemişti bile.
"Seninle konuşulur mu konuşanda kabahat?" Derken yerinden kalkmak istemiş ama Seyit'in tutuşuyla bir anda kendini kocasının dizlerinde otururken bulmuştu. Ağzından çıkan ufak çığlıkla elini dudaklarına bastırarak susmuştu. Ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlayamıyordu.Kendini geri çeker çekmez odadan dışarı fırladı. Odadan çıkışını gören tek kişi Seyit değildi. İçine yerleşen şüphenin doğru olmasını dileyen diğer kişiyse Elif'ti.
Şüpheyle odaya girip kendini yatağa bırakıp gözlerini kapatarak ilk aşkını, sevdasını düşünüp durdu. Seyit'in sevdası iliklerine kadar yakarken bedenini karşı duramadığı hislerin esiri oluyordu.
*
Seviliyorsunuz🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•BEHİCE•
General Fiction"Behice!-" "Evlendiğimiz ilk günden beri kaçıncı başka kadının koynuna girişin ben sana soruyor muyum? Her gece acaba kiminle diye düşünüyor muyum? Teyzendeyken o kadının kokusuyla gelip üstüne bana sarıldığında bir şey dedim mi? Hayır! Çünkü buna h...