Koca iki günün sonunda anca yerleşmeyi başarmıştı iki kadın. Yıkık virane, sıcak bir yuvaya dönüşmüştü sonunda.
İki katlı görünümünde, iki göz oda,ahşap bir evdi sıcak yuvaları, alt katta kapıdan girince arka pencereden güzel güneş alan bir mutfak vardı. Üst katta ise karşılıklı iki oda...
Odaların arası,merdivenin bitiminde dikdörtgen şeklinde bir holdü. Üst kattaki hole konaktan getirttikleri iki tane, işlemeli güzel koltukları yerleştirmişlerdi . Pencere önüne ise tek bir berjer... İki tane koyacak kadar geniş değildi, sokağa bakan geniş pervazlı pencerelerinin önü. Berjerin hemen başucuna Behice'nin konaktayken en sevdiği uçları püsküllü uzun abajurunu yerleştirmişlerdi.
Beyaz perdelerle, ufak bir sehpa ve konaktaki küçük odalarındaki minik halı, bir de dadısının yerleştirdiği bir iki dantel, işleme derken,sıcacık ve güzel oluvermişti...Behice'nin odası yine aynı eşyalarıyla dolmuştu, ne kadar sığdırabilirse o kadar yerleştirmişti . Karşı odası ise dadısı içindi.
Koca konaktan sadece bu kadar eşya getirebilmişlerdi. Geri kalan eşyalar ise hatıralarla birlikte konakta kalmıştı. Behice'nin içi yana yana çıkmışlardı konaktan. Son kez baktı ardındaki konağa, bahçe kapısından çıkıp yeni hayatına doğru yürümeye başladı.
Herşey nasıl olması gerekiyorsa öyle olacaktı yine, kaderine hamdolsun diyerek kalbini serinletti. Hayatta yaşanılan herşeyin bir kefaret olduğunu bilerek Allah'a sığındı genç kadın. Allah'a sığınan elbet doğrulur, elbet kurtulurdu. Şüphesiz O,yardım edendi.Evlerinde geçirecekleri ilk geceleriydi bu gece, sağolsun Selim Bey ve eşi Süleyman'ı getirme bahanesiyle evi görmek için gelmişlerdi. Selim Bey her ne kadar istemese de böyle yaşamalarını şimdilik uzaktan kol kanat germeyi uygun gördü.
Çıkan lafları elbet sonlandırmasını da bilirdi. Karşısındaki kadının kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmasını içten içe taktir etmişti.
Tıpkı rahmetli amcası gibi dik duruşlu diye geçirdi içinden.Behice karşısında oturan yaşlı çiftin gözlerinde ne hisler beslediklerini görebiliyordu.
Pişmanlık vardı yaşlı adamın gözlerinde...
Hala aynı pişmanlığı iliklerine kadar yaşıyordu yaşlı adam.
Süleyman nasıl da dizinden inmiyor, nasıl da benimsiyordu dedesini, bu düşüncelerle sıcacık oldu genç kadının içi...
Selim Bey bilerek göndermemişti Seyit'le Süleyman'ı tahmin edebiliyordu. Hoş istemezdi de zaten. Ne kadar hayatının dışında olursa o kadar iyi olurdu.*
Gecenin ıssızlığı çökmüştü Behice'nin yüreğine uyumadan önce son kez yeni odasının penceresinden dışarı baktı. Çarşısın göbeğinden dallara ayrılan sokaklardan, sıra sıra dizili ahşap evlerden birindeydi artık onun hayatı.
Pencereden dışarı baktığı an gözüne ilişen bir karartı yine tedirgin etmişti genç kadını. Ay ışığının zar zor aydınlattığı sokakta belli belirsiz seçmişti birisini.
Kalbinin ritmi bozulmuş gibi çarpmaya başladı. Korku tüm bedenini sardı. Hızla, araladığı perdeyi geri çekip bir kaç adım uzaklaştı.
Daha önce gördüğü karartıyla aynı mı diye düşünüp,işgillendi.Yine sabahı zor etmiş bir Behice vardı.
Günlük işlerini halledip dadısına emanet ettiği oğlunu öpüp dışarı çıktı genç kadın. Halletmesi gereken küçük bir iş vardı. İçindeki bu kurt onu kemirirken hiç bir gece rahat uyuyamazdı.*
"Yüzbaşım sizi görmek isteyen bir hanım var."
Diyen erin suratına anlamazca baktı Seyit.
İstanbul'a döner dönmez görevine yeniden başlamıştı. İstanbuldaki karakollardan birinde görevine devam ediyordu. Gelen kadının kim olduğunu düşündü bir an, içinde uçuşan kelebeklerle yerinden kalktı.
"Behice" diye sessizce mırıldandı kendi kendine.
" Söyle gelsin" der demez odanın içinde bir iki adım attı, bir sağa bir sola derken kapı çalıp - gir-emriyle açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•BEHİCE•
General Fiction"Behice!-" "Evlendiğimiz ilk günden beri kaçıncı başka kadının koynuna girişin ben sana soruyor muyum? Her gece acaba kiminle diye düşünüyor muyum? Teyzendeyken o kadının kokusuyla gelip üstüne bana sarıldığında bir şey dedim mi? Hayır! Çünkü buna h...