•25•

6K 281 10
                                    


*

Sabahın ilk ışıklarıyla planlanan görüşmeler yapılacaktı,duruma göre gerekirse bütün evlerin kapısı tek tek çalınacak durumları sorulacak gerekli her şey anlatılacaktı. Bunun için Seyit,Cihangir,Murat ve yanlarına hanım olarak da iki kişiyi alacaklardı. Seyit her ne kadar Behice'den uzaklaşsa da Cihangir'in iş güzarlığıyla Behice ve Ayşe adındaki bir diğer hemşireyi de yanlarına alıp köye doğru yola çıkmak için kararlaştırdılar. Behice ve Ayşe hanımlarla diğerleri ise erkeklerle istişare edecek Allah nasip ederse gönüllü bir iki kişiyi beraberlerinde birliğe alabileceklerdi.

Köyün biraz uzağında olduklarından atlara binip yola çıktılar. Behice ve diğer hemşire içinse bir at arabasına asker verdiler. Köyün girişindeki pınarın etrafında durup önce nereden başlayacaklarını konuştular. İlk iş köy meydanındaki kahvede gerekli şeyleri anlatmaktı.
Kahvenin önünde durdurduğu atı üzerinde tüm ihtişamıyla üniformasını düzeltip toprağa ayak bastı Seyit. Ardından Cihangir ve Murat'ta inip etraflarında selam veren köylülerle gülümseyerek kahveden içeri girdiler. Köy halkı buraya kadar gelen askerleri görünce mutlu olmuş dillerine gelen tüm rahatsızlıklarını söylemeye koyulmuşlardı. Köyün gençleri göğüslerindeki iman ve vatan ateşiyle gurur duyarak ve imrenerek Seyit'in anlattıklarını dinliyor yaşlı olanlar ise genç olmayı diliyordu. Behice ve Ayşe ise ekmek yapan bir grup kadının yanına yaklaşıp selam vermiş yavaştan geliş sebeplerini anlatmıştı.
"-VATAN için eşlerini,çocuklarını bırakanlardanız bizlerde, milletimiz için-" le başlayan daha nice cümlelerle hüzünle kabaran yüreklere dokunmuşlardı.

*

"-Var mıdır bizimle şehadete yürüyecek olan ağalar!" Demesiyle var gücüyle öne atılanlarla bir birlerine bakıp gururla gülümseyip, yanlarındaki gençlerden bir kaçının sırtına vurarak ayaklandılar.

Köydeki evlerden bir kaçına daha uğrayıp tekrar gitmek için yola koyuldular. Behice ve Ayşe'de oldukça güzel şeylerle karşılaşmış kimisi ekmek koymuş kimisi erzağını pay etmiş elinden geleni yapmış ve dua etmişti.
Evlerden birinde karşılaştıkları genç kızın gönüllü hemşire olarak yardım etmek isteyişi daha da mutlu etmişti ikisini de. Gönüllü olanlar yarın hazırlıklarını tamamlayıp birliğe katılmak için gelecek ve aylarca evlerini, yuvalarını, sevdiklerini göremeyecek belki de geri dönemeyeceklerdi.

*

" Balçiçek sen delirdin mi Halil ağa asla izin vermez!" Genç kız karşısında konuşan kadını duyuyor ama yapacaklarından bir an olsun pişmalık duymuyordu. Başını hafif kaldırarak konuştu,
"Gülyaz abla hiç kimsem yok burada,ne anam ne babam bir tek canım var verebileceğim onu da burada harcamak değil niyetim. Hem-"
"Hem ne kız delirtme beni."
"Hem Hasan bunu duyunca burada kalır mı sanırsın?Adım gibi biliyorum gideceğini... Beni gözü görmez, kalbi duymaz biliyorum. Ama en azından uzaktan da olsa yanında olurum."
Diyen genç kız yüreğinden sızıp gelen bir damla yaşla sedire oturdu. Besleme olarak küçüklükten beridir Halil ağanın yanında büyümüş,ekmeğini yemişti. Nasıl diyecekti ki evin oğluna sevdasını hiç eş düşer miydi? En azından sevdiği adamın yanında vatanı için hizmet verirdi. Gitmese nasıl burada hasretine dayanır, şehit mi olacak korkusuyla yaşardı. Belki de bir daha göremeden kör topal birine veriverirlerdi. O zaman ölüm hak düşerdi işte, buna katlanmaktansa gitmek,gerekirse vatanı için ölmek,sevdasının peşinde sürünmek daha ahvaldi.

Evin hizmetlilerinden Gülyaz hanım genç kızın sevdasının bir gün onu öldüreceğinden şüphe ederek, delirmiş gibi yerdeki kilimi izleyen genç kıza acıyarak baktı. Onunkisi kara sevdaydı ama Hasan değil dönüp bakmak,yanıbaşında dursa farketmezdi bile. Gönlünün yıllardır Haşim ağanın kızı Hüsne'de olduğunu bilmeyen yoktu. Hasan bu ya işte kara yağız delikanlı ağanın oğlu, aynı evin içindeki gözünün önündeki çiçeği ezip geçse de o çiçek ona bülbülün sevdası gibi yanıp tutuşuyordu. Ne dese ne yapsa boştu,delirmesinden korktuğu genç kız için üzülmekten öteye gidemiyor kadere bırakıyordu.

•BEHİCE•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin