*
"Kızım, nasıl geçti yolculuk."
"İyiydi Anne, teyzemlerin çok selamı var size."Evde herkes Seyit'in vereceği tepkiden korkar gibi tedirgin hareket ediyordu. Ama Seyit sanki Behice'yi giderken kendisi götürmüş gibi unutmuştu her şeyi. Akşam yemekleri yenmiş sohbetler edilmiş köylerin durumu hakkında bilgi alış verişi bile yapılmıştı.
Herkes gayet güzel vakit geçirirken saatin epeyce ilerleyişi genç kızın dün geceki berjerde uyuduğu uykunun devamını istiyor gibi bedenine ağırlık yapıyordu. Zehra hanım gelininin yorgun halini fark eder etmez yukarı çıkması için ön ayak olmuş Behice'yi odasına göndermişti. Bu durumdan oldukça memnun olmuştu genç kız zira biraz daha kalsa oracıkta insanların içinde koltuğa uyuyuvereceğini hissetmişti. Zehra hanım oğlunun Behice'nin ardından odaya gidip gitmeyeceğini beklese de oğlunda hiç bir hareket olmayışı canını sıkmıştı. Hoş gelininin ağzından laf almaya çalıştığında oğlunun daha hiç oralı bile olmadığını öğrenmiş bu işe bir çağre aramaya başlamıştı. Edirne fikri de aralarındaki uzaklık göz önüne alınırsa pek işe yaramış gibi gözükmüyordu. Kocasına kaş göz yaparken esneyerek yerinden kalkıp kocasınında kalkması için işareti vermişti yaşlı kadın. Yatmak için kalkıp odalarına doğru giderken kocasına "konuş artık şu oğlanla Selim Bey, nereye kadar böyle gidecek" derken çağresizce fısıldamıştı. Selim Bey bunun iyi bir fikir olmadığını bilse de cevap vermeden odasına girdi. Zehra hanım hala salondan çıkmayan oğlunun yolunu gözlerken bir kaç dakika sonra tekrar salona gitti.
Koltukta uzanan oğluna sinirle bakmadan edemiyordu.
"Oğlum, ne yapıyorsun burada! Çıksana karının yanına."
Seyit koltukta gözleri kapalı yatarken hiç istifini bozmadan yüzüne alaycı bir gülümseme oturttu.
"Anne birazdan çıkarım..."
"Oğlum-"
"Anne tamam çıkıyorum, bak kalktım."
Derken yattığı yerden ayaklanıp annesinin yanağından aldığı bir makasla yorgun adımlarla yukarıya odasına çıktı. Odadaki sessizlikle yatakta yatan küçük karısının uyuduğunu anladığı an -en azından uyumuş- diye düşündü.
Araya yastık koymayı bile es geçecek kadar yorgun oluşu bir çocukla karşı karşıyaymışçasına gülümsetmişti yine Seyit'i.
Üzerini değiştirip yatağa geçmişti bile tıpkı Behice gibi onunda bedenine çöken ağırlık ikisini de derin bir uykuya hapsetmişti.*
Behice gece bir an için araladığı gözlerini yanan cılız ışıkla gördüğü kadarıyla oda da gezdirdi. Başını çevirir çevirmez yanında yatan adama şaşkınca bakarak biraz doğruldu.
Yanında yatan Seyit'i görmeyi beklemiyordu. Üstelik aralarına bu kez yastığı koymayı da unutmuştu. Bir nefes kadar yakınındaki adamın sert simasından eser görememişti genç kız. Sevilesi yüzü şimdi bakılmaya değerdi. Behice nedense bütün yorgunluğunu bir kenara atıp saatlerce doya doya izlemek ister gibi baktı kocasına. Uyanık olduğunda aralarına giren koca duvarlara nazaran şimdi canı canına eş gibi yakındı sanki. Bir an içinden gelen hisle elini yavaşça kaldırıp yüzüne dokunmak istese de aklına gelen düşüncelerle kaşlarını çatıp kendini geri çekti. Kocasının şimdi masum duran bütün yanları sabah olduğunda zalim bir düşmandan farksızlaşacaktı biliyordu, kalbindeki bu kıvılcıma söz geçirmekten başka çağresi yoktu. Asla sevmemesi gereken birini sevmesi ölümü olurdu genç kızın. Masanın üzerinde duran sudan bir yudum içip tekrar yatağın en ucuna giderek gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•BEHİCE•
Fiction générale"Behice!-" "Evlendiğimiz ilk günden beri kaçıncı başka kadının koynuna girişin ben sana soruyor muyum? Her gece acaba kiminle diye düşünüyor muyum? Teyzendeyken o kadının kokusuyla gelip üstüne bana sarıldığında bir şey dedim mi? Hayır! Çünkü buna h...