*
Haydarpaşa garında içindeki tutkuyla trenin gelmesini bekliyordu genç adam. Nihayet yaklaşan trenle Edirne'ye kısa bir yolculuğa koyulmuştu.
Aradan geçen bir kaç saatin ardından trenden inip bulduğu ilk faytonla gönül şenliğine geldi. Kapı açılır açılmaz boynuna sarılan güzel kadınla içeriye dudaklarını esir alarak girmişti. Soluk soluğa öptüğü kadının yabancı olduğu her halinden belli konuşmasıyla bir an duraksayıp alnını alnına dayadı.
"Çok özledim seni neredeydin Seyit."
Kadının sözlerine daha tutkulu öpüşüyle cevap vermeyi seçmişti adam.Her şeyden kaçıp bu kadının yanında böylesine huzurlu oluşuna sırt çeviremiyordu.
Maria aklı başından uçmuş gibi genç adamın kollarında sarhoş olmuşcasına kendini teslim ediyordu.
Seyit Maria'dan önce daha güzelleriyle de olmuştu evet ama bu kadındaki tutkuyu kimsede bulamamış ve sadece onunla vakit geçirmek için her bulduğu fırsatta bu kadar yolu göze alıp buraya kaçar olmuştu.
Annesinin yuva sevdası olmasa böyle canının istediği gibi yaşayarak gayet mutluydu.
Ama ailesine olan düşkünlüğü her şeyden ileri geliyor kırılmalarını istemiyordu.Dolu dolu geçirdiği iki günün ardından ayrılık vakti gelip çatmış, son kez öpüşüyle vedalaştığı kadını arkasında bırakarak ilk trenle İstanbul'a dönmüştü.
Düğün hazırlıkları tüm hızıyla devam ederken evdeki bu hengameye kulak asmadan kendini hamama atmış bir güzel yıkanmıştı.
Üzerine bir takım giyinerek salona inmiş babasıyla beraber bir kahve yudumlamıştı. Selim Bey oğlunun bu haline kızsa da bir gün yuvanın ne demek olduğunu anlayacağını umarak bir şey demiyordu. Can dostuna bu baskısı da bu yüzdendi. Hazır oğlunu ikna etmişken başını bağlamak niyetindeydi. Eğer nişanı bozsaydı oğlunun bir daha ikna olmayacağından korkarak aceleye getirmişti. Ha Mukaddes ha Behice oğlu ikisini de tanımıyordu zaten bir zararını görmüyordu yaşlı adam.*
Konakta herkes bir acele bir telaş içindeydi. Üç gündür içinden çıkamadığı düşüncelerle odasında gelinliğine baktı Behice. Şerefi, namusu, her şeyiydi bu gelinlik... Bu kapıdan bu gelinlikle bir adım atıyorsa ölene kadar orada olmak zorundaydı. Amcasının bunca yıllık emeği bir borç gibi omuzlarındaydı genç kızın.
Üzerine giyindiği gelinliğiyle saçlarını da tarayıp son kez aynada kendine baktı.
Çalan kapıyı açmak için elini uzatıp kapı kolunu indirdi. Amcası karşısında gördüğü yeğeniyle burukça gülümsemeden edememişti."Tıpkı annene benzemişsin" diyerek elini başında gezdirdi.
Behice annesini hiç görmemiş simasını dahi bilmiyordu.
"Sahi mi?" Diyerek gözünden akan bir damla yaşa izin verdi.
Karşısında yüzünde tabessüm gözünde yaşla duran yeğenine sımsıkı sarıldı yaşlı adam.
"Sahi ya!"
Kendinden ayırdığı genç kızın yüzünden çektiği bakışlarını elinde tuttuğu kırmızı kurdeleye dikti. Dualarla üç kere belinde dolaştırdığı kurdeleyi bağlayıp alnından öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•BEHİCE•
General Fiction"Behice!-" "Evlendiğimiz ilk günden beri kaçıncı başka kadının koynuna girişin ben sana soruyor muyum? Her gece acaba kiminle diye düşünüyor muyum? Teyzendeyken o kadının kokusuyla gelip üstüne bana sarıldığında bir şey dedim mi? Hayır! Çünkü buna h...