21- Unutmaya Çalışmak

13.4K 1.1K 170
                                        


Yavaş yavaş hatırlamaya başladığım dakikalar beni deli gibi utandırıp kanın yüzüme hücum etmesine sebep oldu. Sarhoş olduğum zamanlar kendimden geçiyor, mantıksız şeyler yapıyordum. Valeriynin Yusufu dövdürtmesini istemem ise çok ayrı bir boyuttu zaten. Kendimi eski sevgilisini şerefsizlik yaptı diye dövdürtmek isteyen liseli ergenler gibi hissediyordum. Yaptığım şeyler olacak iş değildi gerçekten.

"Oğlum sana diyorum." Annemin seslenmesiyle düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm. Kendimle kavga etmekten anneme odaklanamamıştım. "Seni eve getiren yakışıklı adamın adı ne diye soruyorum?" Oflayıp ellerimle yüzümü kapattım. Valeriynin yüksek ihtimalle sevgilim olduğunu düşünecekti. Daha öncesinde Yusuftan bahsetmemem de bu düşüncesinin tuzu biberi oluyordu pek tabi.

"Valeriy..." Annem kaşlarını kaldırıp gözlerini kıstı. Rus olduğunu anlamaması için her şeyimi verebilirdim şuan.

"Yabancı mı bu adam?" Kafamı usulca salladım en azından Rus olduğunu anlamamıştı. "Dün mü tanıştınız peki?" Derin bir nefes alıp alt dudağımı dişledim. Dün tanıştık desem ayrı dert, daha önceden tanışıyorduk desem çok daha ayrı bir dertti. En az riskli olanı söylemekten başka şansım da yoktu.

"Yok önceden tanışıyorduk." Annem tam ağzını açacakken ayağa fırlayıp gülümsedim. Daha fazla soruya hazır değildim. "Ben Esini arayayım bir. Aklım kaldı onda." Annemin bir şey demesine izin vermeden odama koşup kendimi yatağıma attım.

 Ağlamak, kendimi yerden yere vurmak istiyordum. Koskoca adamın kucağına çıkmış bebek gibi ağlamıştım. Onu da geç bildiğin adama 'acaba seninle mi olsam?' demiştim. Pazardan sebze, meyve seçiyordum sanki. Allahtan ilkokulda ki bebeler gibi benimle çıkar mısın dememişim.

"Of Toprak of..." Kendime kızıp yatakta debelendiğim sırada telefonumun çalmasıyla hızla yerimden doğruldum. Esin arıyordu...

"Alo Toprak?" Telefonu açar açmaz Esinin sesi odayı doldurdu.

"Efendim?" Telefondan birkaç hışırtı geldi ardından Esin iç çekti.

"Minik kuşum sizin orada ki kafedeyim. Konuşmamız lazım gelebilme şansın var mı?" Esinin endişeli ve bir o kadar da mutsuz sesiyle uzandığım yerden hızlıca doğruldum.

"Tamam geliyorum hemen." Telefonu kapatıp hızlıca ayaklandım. Dolabımdan gündelik kıyafetler çıkartıp üstüme geçirdim ardından telefonunumla cüzdanımı alıp koşar adım mutfağa ilerledim.

"Anne ben çıkıyorum." Annem bana dönüp elini kuruladı. Gözleri yine nereye acaba diye haykırıyordu. "Esinle oturmaya gideceğiz, çok kalmam dönerim hemen."  Annem kafasını salladığında yanağına küçük bir öpücük bırakıp koridora ilerledim ardından ayakkabılarımı giyip hızlıca evden çıktım. Esin sağ olsun beni fazlasıyla endişelendirdiği için vakit kaybetmek istemiyordum bu yüzden asansörü es geçip merdivenlere yöneldim.

Merdivenler sonunda bittiğinde kendimi apartmandan dışarıya atıp otobüs durağına yürümeye başladım. O sırada önümde duran siyah arabayla hafifçe geriledim. Bir ezilmediğim kalmıştı onunda olmasını hiç istemiyordum.

"Toprak bey!" Peşimden gelen arabayla adımlarımı durdurdum. Korka korka arabaya baktığımda gördüğüm yüzle derin bir nefes aldım. İkinci bir kaçırılma vakasıyla uğraşmak istemiyordum.

"Cenk abi..." Gülümseyip kafamı cama yaklaştırdım. "Nasılsın?"

"İyiyim efendim siz nasılsınız?" İç çekip gözlerimi kaçırdım, iyi olmak bana haramdı.

"İyiyim." Değildim ama öyle olduğumu söylemek zorundaymışım gibi hissediyordum. Yusuf sağ olsun kısa sürede hayatımı zehir etmişti.

"Bir yere gideceksiniz binin götüreyim sizi." Hızla kafamı sağa sola salladım.

"Yok zahmet vermeyeyim, gideceğim yer yakın zaten." Cenk yerinde rahatsızca kıpırdandı.

"Rica ediyorum Toprak bey. Valeriy beyin emri." Yüzümde ki gülümseme yavaşça solarken sertçe yutkundum. Valeriy bey demişken adamın yüzüne bundan sonra nasıl bakacaktım hiç bilmiyordum.

"Peki o zaman." Daha fazla diretmeden arabanın önünden dolaşıp Cenkin yanına oturdum ardından gideceğim yerin adresini söyleyip kemerimi bağladım. Cenk gaza basıp gideceğim yere doğru sürmeye başladığında boğazımı temizledim. "Kızınla eşin iyi mi?"

"İyiler Toprak bey." Kafamı sallayıp gülümsedim. Cenk gerçekten iyi biriydi ve ben iyi insanlara fazlasıyla ısınıyordum. "Geldik efendim." Evime yakın olan kafenin önünde durduğumuzda kemerimi çözdüm. Beş dakikadan daha kısa sürede gelmiştik.

"Çok teşekkür ederim Cenk abi, zahmet oldu sana da." Cenk kafasını eğip boğazını temizledi.

"Abi demenize gerek yok Toprak bey. Nasıl rahat ediyorsanız öyle seslenin. " Omuz silkip dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Efendin öyle istiyor yoksa bende abi dememeyi tercih ederim." Cenk gülümseyip kafasını salladığında el sallayıp arabadan indim ardından hızlı adımlarla kafeye girip düşünceli duran Esinin yanına ilerledim.

"Bebeğim ne oldu?" Esin ayağa kalkıp kollarını boynuma doladı. Her an ağlayacakmış gibi duruyordu.

"Toprak ben bittim." Esinin kollarını tutup hafifçe yüzüne baktım.

"Neden, ne oldu?" Esin alt dudağını dişleyip kafasını eğdi.

"Söyleyeceğim ama hemen korkma tamam mı?" Kafamı sallayıp endişeyle yüzüne bakmaya devam ettim. "Dün gece sarhoş olduktan sonra hayal meyal hatırladığım tek şey bir adam tarafından sürüklendiğim. Adamı biraz hırpaladım beni kaçırıyor diye ama ama adam beni eve bıraktı. Bende anın şokuyla ve sarhoşluğun verdiği o garip kafayla adamın dudaklarına yapıştım. Sonunu düşünmeden baya baya adama yapıştım kanka." 

"Ne?" Esin iç çekip sandalyeye oturdu. O da ne yaptığını bilmiyor gibiydi.

"Sabah uyandığımda evdeydim ama adam yoktu. Ya onu zorla öptüğüm için bana bir şey yaparsa? Ne bileyim tacizden falan içeri alınmam dimi?" Valeriynin adamını öptüğünü Esine nasıl açıklayacaktım? Asıl koskoca mafyanın kucağına oturup nazlandığımı nasıl anlatacaktım?

"Yok sanmam, neden bir şey yapsın ki?" Esin iç çekip arkasına yaslandığında bende yanına oturdum ardından garsonu çağırıp iki çay istedim. 

"Neyse beni bırak da sen nasılsın? İyisin değil mi?" Esinin sorusuyla omuz silktim. Bende bilmiyordum ki.

"Kendimi garip hissediyorum. Hani büyük bir heyecanla saat alırsın ama içinden salatalık çıkar ya öyle bir şey işte." Esin dediğim şeye gülümseyip kolumu sıvazladı. İkimizin de aklı şuan karmakarışıktı ancak dertleşmek iyi geliyordu.

"O şerefsizi unutacaksın Toprak. Seni hiçbir şekilde hak etmiyor o." Kafamı sallayıp iç çektim. Bende beni hak etmeyen biri için kendimi daha fazla harap edip üzmek istemiyordum.

"Unutacağım." Derin bir nefes alıp garsonun getirdiği çaydan bir yudum aldım. Nasıl olacaktı bilmiyorum ama o adamı ne pahasına olursa olsun unutacaktım...


                                    Devam Edecek

biliyorum inanılmaz sıkıcı bir bölümdü ancak heyecanın dorukta olacağı bölümler çok yakın merak etmeyin :)

RUH ADAM (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin