★
Derslerimiz bittiğinde Esinle birlikte fakülteden çıkıp biraz olsun kafamız dağılsın diye mağazalara girmeye başladık. Derin hala şehir dışından dönmediği için şu anlık sadece ikimiz vardık. "Derin ne zaman dönüyor biliyor musun?" Esin kafasını sağa sola salladı.
"Yok bilmiyorum da işleri uzamıştır yüksek ihtimalle yoksa gelirdi." Kafamı salladığım sırada Esinle birlikte onuncu mağazaya girdik. Kıyafetlere bakınıp beğendiğimiz parçaları kenara ayırdık. Almasak bile deneyip birbirimizin kıyafetlerini yorumlamak hoşumuza gidiyordu.
"Kanka alayım mı bunu sana?" Leoparlı kürkü Esine gösterdiğimde küçük bir kahkaha attı.
"Bu nasıl?" Esin pembe pulları olan İspanyol paça pantolonu altıma tuttuğunda gözlerimi devirdim. İşin en eğlenceli tarafı birbirimize asla tarzımız olmayan kıyafetleri gösterip 'kanka bunu alayım mı sana' muhabbeti yapmaktı.
"Hadi beğendiklerimizi alalım da çıkalım çok oyalandık." Esin kafasını sallayıp beni onayladığında beraber kasaya gidip ödemeyi yaptık. Babalarımız akşama elimizde ki kartları alacaktı yüksek ihtimalle ama değerdi. Esinle fazlasıyla eğlendiğimiz için biraz olsun kafam dağılmıştı bu yüzden giden paraların hesabını şuan yapmak istemiyordum.
"Kahve içmeye gidelim hadi." Mağazadan çıkıp Esinle birlikte işlek ve aynı zamanda güzel bir kafeye girdik ardından elimizde ki poşetleri kenara bırakıp boş bir masaya yerleştik. Garson çok geçmeden gelip siparişlerimizi aldığında mekanı kısaca inceledim. Duvarda ki tablolar bile ilgi çekiciydi.
"Toprak..." Esinin seslenmesiyle ona doğru dönüp hmmladım. "Öptüğüm adamın adını bulmamız lazım." İki dakikamı almazdı.
"Buluruz." Arkadaşımın, Valeriynin koruması olduğuna emin olduğum adama olan ilgisini dinlerken kahvelerimiz geldi. Fincanımı önüme çekip küçük bir yudum aldığımda karşı masa da oturan ve tam odak bize bakan takım elbiseli adamlarla kahveyi ağır ağır yudumladım.
"Ama adamda aşırı Berke tipi var." Esin aralıksız konuşmaya devam ederken ben kaçamak bakışlarla karşı masaya bakıyordum. Bu adamlar da nereden çıkmıştı? "Sence nedir adı?"
"Bilmem..." Fincanımı masaya bıraktığım an ikili ayaklanıp bizim masamıza doğru gelmeye başladı. Birde bunlar eksikti.
"Selamlar." Adamlar bize bakıp gülümsediğinde yerimde rahatsızca kıpırdandım. "Numaralarınızı almamız için ne yapmamız gerekiyor? Özellikle senin küçük hanım." Uzun boylu adam gözlüğünü düzeltip Esine baktığında hızlıca ayaklandım.
"Ağır ol." Yanında ki adam hızlıca bana döndü.
"Sakin ol hırçın çocuk." Yumruğumu sıkıp bana sırıtarak bakan adamın yanına yaklaştım. Uzun boyu yüzünden kafamı hafifçe kaldırmam sinirimi bozsa da aldırmadım. Herkes uzun olacak diye bir kaide yoktu.
"Şurada ki küllüğü görüyor musun?" Adam masada duran küllüğe kısa bir bakış atıp gülümseyerek elini belime koydu. "İşte onu alır senin götüne sokarım." Elini belimden ittirip hızlı adımlarla Esinin yanına ilerledim.
"Yalnız çocuk seni bilmem ama benim yanında ki küçük hanımın numarasını almadan gitmeye niyetim yok." Dilimi alt dudağımda gezdirip masada ki küllüğü elime aldığım sırada arkadan gelen korumayla Esin hızlıca ayaklandı.
"Gel birader ben arkada vereceğim sana numaramı..." Esinin sabahtan beri bahsettiği koruma bize kısa bir bakış atıp gözlüklü adamın kolundan sıkıca tuttuğunda dışarıda ki hareketlilik yüzünden kapıya doğru döndüm. İçeri giren Valeriy ve arkasında ona eşlik eden korumaları görmemle ise sertçe yutkundum. Şu an Valeriyle karşılaşmaya hazır değildim ancak Valeriy son hız bize doğru geliyordu ve gayet sakindi.
"Bora, beyefendileri sağ salim bırakın evlerine ama dikkat edin zarar gelmesin ikisine de." Valeriy adının Bora olduğunu öğrendiğimiz korumaya göz kırptığında gözlerimi hafifçe kıstım. "Uğur sende Esin hanımı evine bırak, fazlasıyla korkmuş zaten. " Hayır hayır hayır...
"Bende gideyim annem merak eder şimdi." Valeriy bana bakıp hafifçe gülümsedi. Nah gidersin gülümsemesi miydi bu?
"Ben bırakırım seni merak etme." Zoraki bir şekilde gülümseyip derin bir nefes aldım. Esin, adının Uğur olduğunu öğrendiğim korumayla birlikte mekandan çıktığında kenarda duran Cenkle kocaman gülümsedim. Tesadüfen kurtarıcımı bulmuştum...
"Cenk abi!" Cenk yanımda ki adama kısa bir bakış atıp yanıma yaklaştı.
"Buyurun Toprak Bey?" Gülümseyip elimi hafifçe koluna attım. Tek udum şu anlık Cenkti.
"Nasılsın, daha iyi misin?" Cenk kafasını eğip kolunu elimden kurtardı ardından benden hafifçe uzaklaştı. Hastalıklı da değildim oysa ki.
"İyiyim teşekkür ederim." Omuzlarım istemsizce düştüğünde kendimi sandalyeye atıp soğumuş kahvemden bir yudum aldım ardından Valeriynin de karşıma oturmasıyla yerimde iyice küçüldüm. Cenk ise bana üzgün bakışlar atıp kafeden çıktı.
"Nasılsın görüşmeyeli?" Kafamı eğip kızaran yanaklarımı saklamaya çalıştım.
"İyiyim sen?" Valeriy bacak bacak üstüne atıp arkasına yaslandı.
"Aynı iş güç." Kafamı sallayıp kenarda duran kurabiyelerden bir tanesini ağzıma attım. Her an utançtan buharlaşacakmışım gibi hissediyordum. Şu an karşımda oturan adamın kucağında ağladığımı düşünmek istemiyordum.
"Anladım." Kafamı yavaşça kaldırıp etrafa bakınmaya başladım.
"Adam çok rahatsız etti mi sizi?" Bakışlarımı istemeye istemeye Valeriye çevirdim. Gözlerine bakmadan konuşmak istemiyordum artık.
"Yani çok değil, bir tanesi Esinin numarasını alacağım diye tutturdu. Öbürü de belime falan dokundu ama-"
"Hangisi?" Valeriynin aniden sertleşen bakışlarıyla alt dudağımı dişledim.
"Ne hangisi?" Valeriy yavaşça dilini dudaklarında gezdirdiğinde bakışlarım ıslanmış pembeliklere kaydı.
"Beline dokunan hangisi?" Gözlerimi dudaklarından zorlukla ayırıp yeşil gözlerine bakmaya çalıştım.
"Sarışın olan." Valeriy kafasını sallayıp ayaklandıktan sonra bana kısa bir bakış atıp kasaya gitti. Hesabı ödemek için gittiğini sonradan anladığımda kendi kendime kızıp ayaklandım ardından eğilip yerde ki poşetleri aldım.
"Bırak sen taşıma, adamlarıma söylerim gelip alırlar." Omuz silkip poşetlerimi bırakmadan kafeden çıktım. Cenk hızlıca yanıma gelip poşetleri almak için eğildiğinde kenara çekilip yürümeye devam ettim. Küsmüştüm onunla ve gönlümü alana kadar konuşmayacaktım. "Cenk onu kardeşin olarak bil ve kırma. Kurallar senin için geçerli değil. O seni abisi olarak görüyor ve seviyor. Sende aynı şekilde öyle yap." Rusça konuşan adama doğru dönüp gözlerimi kısarak baktım. Gene ne anlatıyordu bu?
"Emredersiniz efendim." Valeriy ağır adımlarla yanıma doğru gelmeye başladı ardından anahtara basıp kapıyı açtı. Bende poşetleri arkaya bırakıp hızlıca öne yerleştim. O da korumalarıyla kısaca konuştuktan sonra şoför koltuğuna geçip oturdu.
"Valeriy..." Yanımda ki adam gaza basıp bana doğru döndü.
"Efendim?" Alt dudağımı dişleyip günlerdir aklımı meşgul eden soruyu sormak için derin bir nefes aldım.
"Hani Türkiyeye döndükten sonra birbirimizle hiçbir alakamız kalmayacaktı?" Valeriy hafifçe gülümsedi.
"Bu kadar rahatsız olduğunu bilmiyordum." Hızlıca kafamı sağa sola salladım. Konuyu anlamak istediği yere çekiyordu.
"Hayır öyle değil konuyu hemen farklı yere çekme. Ben sadece merak ettim yoksa benlik bir sıkıntı yok hem-" Valeriy apartmana yakın bir yerde arabayı durdurup tamamen bana doğru döndüğünde istemsizce sustum. Bir şey söylemek istiyor ama sanki emin olamıyor gibi duruyordu.
"Toprak..." İsmimin bu kadar güzel telaffuz edilmesi beni nedensizce heyecanlandırdı. "Evlen benimle." Duyduğum bu iki kelimeyi başta algılayamasam da sonrasında kendime gelip sertçe yutkundum. Valeriyle evlenmek? Kesinlikle rüya görüyordum...
Devam Edecek

ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH ADAM (BXB)
Ação[TAMAMLANDI] Rus bir mafya ile psikoloji okuyan bir gencin tesadüflerle dolu hikayesi. EŞCİNSEL VE MPREG BİR KURGUDUR !