★
"Valeriy." Kanlar içinde yerde oturan adama yaklaşıp hızlıca yanına oturdum. "Valeriy duyuyor musun beni?" Kapı arkamdan sertçe kapandığında Valeriy bileğimi zarifçe tuttu. Ellerim deli gibi titriyordu.
"Toprak..." Valeriy zorlukla adımı fısıldadığında ağzıma bastırılan bezle ve aniden kolumdan çekilmemle gözlerim fal taşı gibi açıldı.
"Seni sevgilinden ayıracağım için özür dilerim küçük bey." Duyduğum yabancı sesle bedenimin havalandığını hissettim ardından kapanan gözlerime daha fazla karşı koyamadan kendimi uçsuz bucaksız bir boşluğa bıraktım.
.
Hissettiğim şiddetli baş ağrısıyla gözlerimi hafifçe araladım. Fazlasıyla rahat bir yatağın üstünde yatıyordum. İçinde bulunduğum oda ise beyaz ağırlıklı döşenmişti. Elimi şakaklarıma atıp ovduktan sonra uzandığım yerden doğrulup yavaşça ayaklandım ardından kapıya doğru yürüyüp kulpunu aşağıya indirdim ancak kapı açılmadı. "Has siktir." Aklıma bir bir gelen anlarla sertçe yutkundum. İşte şimdi kelimenin tam anlamıyla kaçırılmıştım.
"Küçük bey?" Kapının arkasından duyduğum sesle hafifçe geriledim. "Gelebilir miyim?" Derin bir nefes alıp elime alabileceğim bir şey aramaya başladım ancak bulamadım. Oda da küçük bir vazo bile yoktu. Ben gözlerimi küçük odada gezdirirken kapı takım elbiseli bir adam tarafından açıldı. Suratıma bakıp hafifçe gülümsediğinde hissettiğim korkuyla biraz daha geriledim.
"Kimsiniz?" Adam gülümsemeye devam edip bana doğru gelmeye başladı.
"Adım Mahmut ama Kuzgun derler." Yutkunup yanağımın içini dişledim. "Sende müstakbel Kaverinsin öyle değil mi?" Herhangi bir cevap vermedim.
"Ne istiyorsunuz benden?" Adam ensesini kaşıyıp boyuma yetişmek için hafifçe eğildi.
"Senden değil müstakbel kocandan istiyorum." Adam elini kaldırıp saçıma doğru uzattığında hızlıca geri çekildim.
"Ne istiyorsunuz Valeriyden?" Adam boğazını temizleyip vücudunu dikleştirdi.
"Benden aldığı sevgilimi." Duyduklarım beni bozguna uğratırken adamın yüzü aniden kasıldı. "Hammurabi kanunlarını biliyor musun?" Biliyordum ancak herhangi bir tepki vermedim. "Kısasa kısas nedir bilir misin peki?"
"Ne demeye çalışıyorsunuz?" Ne demeye çalıştığını anlamıştım ancak karşımda ki adamın bu kadar psikopat olduğuna ihtimal vermek istemiyordum.
"O benim sevgilimi aldı bende onun sevgilisini alacağım." Adam psikopatça gülümsediğinde yanağımın içini dişledim. "Şimdilik rahatına bak küçük Kaverin belki de son saatlerin bunlar bu yüzden tadını çıkar." Adam daha fazla bir şey demeden odadan çıkıp kapıyı arkamdan kilitlediğinde yavaşça yatağa oturdum. Ne yapacaktım bilmiyordum. Elim kolum bağlı bir şekilde ölümümü mü beklemeliydim? Yoksa bir şekilde kaçmak için çabalamalı mıydım bilmiyordum.
Kapı aniden açıldığında içeriye elinde büyük bir tepsiyle uzun bir adam girdi ardından bana bakmadan elinde ki tepsiyi masaya bırakıp odadan çıktı. Tepsinin üstünde gördüğüm yemeklerle ve büyük bardakta gördüğüm suyla sertçe yutkundum. Bilincim kapalı yattığım süre ve sabahtan beri hiçbir şey yemediğim gerçeği göz önünde bulundurulduğunda bu kadar acıkmam normaldi ancak tanımadığım bu psikopat adama güvenemiyordum. Yemeğe zehir katmış olma ihtimali pek de düşük değildi.
"Of." Yemeklere bakmamaya çalışarak gözlerimi odada gezdirdim. Gördüğüm küçük camla ise hızlıca ayaklandım. Perdeleri açıp çama baktığımda gördüğüm korkuluklarla küçük bir küfür savurdum. Burada mahkum kaldığımı şimdi iliklerime kadar hissediyordum. Dudaklarımı birbirine bastırarak arkama dönüp yatağa ilerledim ancak hissettiğim açlık adımlarımı masaya yönlendiriyordu. En azından sudan bir yudum içmek istiyordum. Ne olacaksa olsun diyerek masaya yaklaşıp su bardağını elime aldım ardından küçük bir yudum içtim. Bir şey olmadığını fark ettiğimde ise bardağı kafama diktim. Suyu kana kana içtiğim sırada tepsinin kenarında gördüğüm notla bardağı kenara bırakıp küçük kağıdı elime aldım.
'Efendim Valeriy beye haber vermeye çalışıyorum. Bu süre içinde idare etmeye çalışın ve benim adamınız olduğumu çaktırmayın. Yemeğinizi de gönül rahatlığıyla yiyebilirsiniz. -Odaya gelen koruma'
Okuduğum notla birlikte derin bir nefes alıp içime dolan umutla hafifçe gülümsedim ardından tepsiyi alıp yatağa ilerledim. Yemeğimi yemeye başladığım sırada kapının tıklatılmasıyla kağıdı buruşturup cebime koydum. Yakalanmayı asla istemiyordum.
"Bir şeye ihtiyacınız var mı efendim?" Duyduğum kadın sesiyle boğazımı temizledim.
"Hayır." Karşı taraftan ses gelmediğinde gittiğini düşünüp yemeğimi yemeye devam ettim ancak çok geçmeden kapı tekrardan takım elbiseli adam tarafından açıldı.
"Yemeğini yediysen kalk küçük Kaverin. Zamanı geldi." Karşımda ki adam gülümsediğinde elimde ki çatalı bırakıp yavaşça ayaklandım. Ayakkabılarımı almak için eğildiğim sırada adam kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. Odadan çıkıp aşağıya indikten sonra korumaların kapıyı açmasıyla bahçeye çıktık. Çıplak ayaklarımla ıslak yere basıp kolumu sıkıca tutan adamın çekiştirmesiyle yürümeye devam ettim. Korkuyor muydum? Evet, ancak Valeriynin geleceğine içten içe inanıyordum. İki eli kanda olsa bile geleceğini biliyordum. En azından içimde ki umut kırıntılarına sıkıca sarılmak istiyordum. "Seni önce biriyle tanıştırmak istiyorum." Adam beni çekiştirmeye devam etti.
"Kuzgun dur!" Bahçeyi inleten sesi duyduğum an kalbimin teklediğini hissettim. Biliyordum, beni asla bırakmayacağını biliyordum.
"Valeriy!" Bağırtım boş bahçede yankılandığında yanımda ki adam boğazımdan kavrayıp sırtımı göğsüne yasladı ardından belinden çıkardığı silahı şakağıma konumlandırdı.
"Kimleri görüyorum?" Arkamda ki adamın gülme sesi kulaklarıma ulaştığında sertçe yutkundum.
"Onun kılına zarar gelirse sende dahil burada ki her şeyi yakarım Kuzgun." Valeriy tüm heybetiyle karşımızda durduğunda hafifçe gülümsedim. Ben bu adama hissettiğim duyguları nasıl bu kadar geç fark edebilmiştim?
"Niye çok mu kıymetli sevgilin?" Valeriy derin bir nefes aldı. "Benimde Jessicam çok kıymetliydi. Daha gencecik bir kadındı Kaverin. Karnında bebeğimizi taşıyordu. Hayallerimiz vardı bizimde, bizde evlenecektik." Arkamda ki adamın haykırışları yüzümü buruşturmama neden oldu.
"Jessicanın bile bile ölüme gittiğini biliyorsun Kuzgun. Bana ve büyük masaya ihanet ettiğini biliyorsun. Onu şu an kafasını silah dayadığın masum çocukla karşılaştıramazsın bile." Valeriy bana bakıp iç çekti. Gözleri titreyen dudaklarıma kaydığında ise elini yumruk yaptı. Beni bu şekilde görmesi canını acıtıyordu biliyordum.
"Büyük masa umurumda bile değildi Ruh adam. Şu an kafasına silah dayadığım pek kıymetli sevgilinde aynı şekilde." Saliseler içinde nereden patladığını bilmediğim silahın sesiyle ağzım hafifçe aralandı. Arkamda ki adamın varlığı kaybolduğunda ve bedeni yavaşça yere düştüğünde hiçbir şeyi umursamadan koşmaya başladım. Deli gibi titreyen bacaklarıma rağmen koşup güvende hissettiğim kollara atladım. Ayaklarım yerden kesildiğinde Valeriy kollarını belime sıkıca dolayıp dudaklarını boynuma bastırdı. İçimin titrediğini hissettiğim...
"Geçti lyubimiy geçti." Kafamı geniş omuza yaslayıp kollarımı boynuna daha sıkı doladım. Şu an kollarında olduğum bu adamın verdiği güvenle gözlerimi sıkıca kapatıp içli içli ağlamaya başladım. Zaman durmuşçasına sarıldım Valeriye. Bir daha asla bırakmamak üzere sarıldım. Ömrümün sonuna kadar da sarılacağımın bilincinde kollarında olduğum adamın kokusunu derince içime soludum...
Devam Edecek
lyubimiy: sevgilim :)
spoi vermek istemiyorum ama diğer bölüm inanılmaz güzel...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH ADAM (BXB)
Ação[TAMAMLANDI] Rus bir mafya ile psikoloji okuyan bir gencin tesadüflerle dolu hikayesi. EŞCİNSEL VE MPREG BİR KURGUDUR !