9- Verilen Sözler

12.1K 955 133
                                    


Başımda hissettiğim keskin ağrıyla elimi şakaklarıma atıp ovaladım. Yanımda hissettiğim kıpırtıyla gözlerimi hafifçe aralayıp sağ tarafıma döndüm. Valeriy esneyip uzandığı yerden doğrulduğunda bende hızlıca doğruldum. Tam ağzımı açıp konuşacakken kapı bir hışımla açıldı.

"Valeriy uyandın mı?" Valeriynin abisi içeriye girip bana kısa bir bakış attıktan sonra Valeriye döndü. "Çabuk odama gel acil bir durum var." Valeriy kafasını sallayıp hızlıca ayaklandı ardından abisiyle birlikte odadan çıktı. Bende yaşadığım şokla ve hissettiğim baş ağrısıyla ayaklanıp lavaboya girdim. Yüzümü soğuk suyla iyice yıkayıp lavabodan çıktım. Dün akşam en son odaya gelip Valeriyi beklediğimi hatırlıyordum. Sabahında beni kaçıran adamla aynı yatakta uyanacağımı tahmin bile edemezdim. Hiçbir şeyi hatırlamam ise fazlasıyla garipti.

Oflayıp üstümde ki kırışmış kıyafetlere aynadan göz ucuyla baktım. Sağlam dayak yemiş gibi duruyordum ancak hiçbir acı hissetmiyordum. İyice paranoyak olmuştum galiba. Üstümde ki kıyafetleri elimle gelişi güzel düzeltip odadan çıktım. O sırada buraya doğru gelen Valeriy ile derin bir nefes aldım. Sabah olan olayı şimdilik kenara bırakıp ne zaman Türkiyeye döneceğimizi sormak istiyordum.

"Ne zaman yola çıkacağız?" Konuşmamla Valeriy odaya girmeden önce bana bakıp derin bir nefes aldı.

"Acil bir işim çıktı onu halletmeden Türkiyeye dönemem." Sıkıntılı bir nefes aldım.

"Beni korumalarla beraber göndersen?" Valeriy dilini yavaşça dudaklarında gezdirdi.

"Seni en başından beri evine sağ salim bırakacağıma söz verdim, sözümden de asla dönmem. Bir süre daha buradayız ailenle konuşman için bir koruma göndereceğim. Konuşurken gördüklerin hakkında herhangi bir bilgi vermeyeceksin nasıl bir yalan uyduracağın ise sana kalmış artık." Valeriy bana son kez bakıp odaya girdiğinde olduğum yerde öylece kala kaldım. Bu saçma sapan duruma katlandığım yetmiyormuş gibi birde yalan mı söyleyecektim?

"Toprak!" Duyduğum sesle arkama döndüm. Anton bana doğru gelip kolunu omzuma attığında hafifçe gülümsedim. "Ne yapıyorsun burada? Hadi kahvaltıya inelim." Kafamı usulca sallayıp Antona ayak uydurduğum sırada aşağı inip mutfağa girdik. Birkaç hizmetçi dışında kimse yoktu.

"Acil bir durum olduğu için dedemler çalışma odasında annemle babaannem de dışarıda. Kahvaltıda mecburen sadece ikimiz varız." Kafamı sallayıp sandalyeye geçtim.

"Ne olmuş peki, önemli bir şey mi?" Anton dudaklarını büzüp karşıma geçti.

"Bilmiyorum bu tür meseleleri benimle konuşmuyorlar. Yirmi üç yaşında küçük bir bebekmişim." Antonun dediği şeye gülümsedim kafa dengi biriydi.

"Anladım." Önümde ki kahveyi yudumladığım sırada içeriye koruma girip yanıma ilerledi.

"Valeriy bey ailenizle konuşmanız için telefon gönderdi. Hemen mi konuşmak istersiniz?" Koruma zayıf İngilizcesiyle konuşup bana baktığında kafamı sallayıp hızlıca ayaklandım. Daha fazla beklemek istemiyordum.

"Anton sen başla direkt kahvaltıya benim telefonla konuşmam lazım belki sonra katılırım sana." Anton kafasını salladığında ona kısa bir bakış atıp korumayı takip etmeye başladım. Boş bir odaya girdiğimizde hissettiğim heyecanla terleyen elimi pantolonuma bastırdım.

"Buyurun." Koruma telefonu bana uzatıp kapının önüne çekildiğinde telefonu alıp annemin ezberimde olan numarasını tuşladım. Telefon üçüncü çalışta açıldığında annemin nefes sesleri kulağıma ulaştı.

"Alo..." Sertçe yutkunup alt dudağımı dişledim.

"Anne..." Karşı taraftan ilk başta ses gelmese de sonrasında küçük bir hıçkırık duydum.

"Toprak sen misin?" Gözümden bir damla yaş düştüğünde hızlıca elimin tersiyle sildim.

"Benim anne." Annemin ağlaması daha çok arttığında alt dudağımı dişledim.

"Toprak anneciğim neredesin sen? Her yerde seni aradık hiçbir yerde yoksun. Nasılsın iyisin değil mi?" Burnumu çekip dudaklarımı ıslattım.

"İyiyim anne bir şeyim yok merak etme. Rusyadayım şuan çok yakın bir arkadaşımın başına talihsiz bir olay geldi. Size haber veremeden de telefonumu kaybettim. En yakın zamanda geri döneceğim çok özledim sizi." Söylediğim yalanlar yüzümü buruştururken gözlerimi sıkıca kapattım. Telefonum gerçekten de ceketimin cebinde Valeriynin odasında kalmıştı. Olaydan iki gün sonra hiçbir şey olmamış gibi annemi aramam da elimde olan bir şey değildi. Benim için meraktan deliye dönen bu insanlara böyle bir yalan söylemek canımı sıksa da mecburdum.

"Toprak ne diyorsun sen? Aklımızı kaybettik burada hiç mi haber veremedin, hiç mi annemle babam meraklanmış mıdır acaba diye düşünmedin?" Derin bir nefes aldım.

"Bu iki gün boyunca hep aklımdaydınız ama fırsat bulamadım aramak için çok özür dilerim." Annem sinirle soludu.

"En son arkadaşlarınla okuldaymışsın sonra da birden kaybolmuşsun. Bu iki gün boyunca arkadaşlarınla birlikte seni her yerde aradık. Hiç mi düşünmüyorsun bizi? Kafana göre hareket edecek asi yaşlarını da geçtin çoktan." Annemin dedikleriyle titrek bir nefes aldım.

"Anne..."

"Çabuk biletini alıp yanımıza gel. Bu konuyu yüz yüze konuşacağız." Sertçe yutkundum.

"En yakın zamanda geleceğim anne ama şuan dönemem." 

"Hemen dedim hemen biletini alıp buraya geliyorsun. Hiçbir bahane kabul etmiyorum iyi olduğunu görmeden rahat bir nefes alamam." Gözlerimden düşen yaşları elimin tersiyle silip burnumu çektim.

"Anne şuan gelemem ama söz veriyorum en yakın sürede geri döneceğim." Annemin bir şey demesine izin vermeden devam ettim. "Şimdilik görüşürüz kendinize çok iyi bakın." Telefonu kapatıp yavaşça yere oturdum. Gözlerimden yaşlar bir bir düşerken dizimi göğsüme doğru çekip ağlamaya devam ettim. Kendimi birden bire bir çıkmazın içinde bulmuştum ve o çıkmazdan kurtulmak yerine daha çok batıyordum...


                           Devam Edecek

Müpheme yarın bölüm gelir :)

RUH ADAM (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin