35- Çikolata Buketi

7.6K 890 313
                                    


"Ha bire gülüp duruyor hasarlar bırakıyor..."


Yatağımda karnımın ağrısıyla iki büklüm uzanırken biraz olsun uyumak için yorganı kafama kadar çektim. Valeriy beni okuldan aldıktan sonra güzel bir mekana gidip yemek yemiş oradan da sahile geçip birazcık yürümüştük. Saat geç olduğunda ise Valeriy beni eve bırakıp geri dönmüştü. Bende eve gelir gelmez karnım ağrıdığı için su bile içmeden kendimi yatağımda bulmuştum.

"Oğlum yemek hazır!" Annemin seslenmesiyle uykum dağılırken uzandığım yerden doğrulup odamdan çıktım. Mutfağa girdiğimde oldukça güzel gözüken sofraya iştahla bakıp yerime oturdum.

"Babam yok mu?" Annem elinde ki tabağı masaya bırakıp kafasını sağa sola salladı.

"Yok ama gelir şimdi." Kafamı usulca sallayıp şehriyeli pilavdan bir kaşık aldığım sırada çalan telefonumla hızlıca ayaklanıp odama girdim. Valeriynin aradığını gördüğümde telefonu hızlıca açıp kulağıma yasladım.

"Güzelim..." Valeriynin sesini duymamla alt dudağımı dişledim. Daha birkaç saat önce birlikteydik ancak şimdiden özlemiştim.

"Efendim?" Odamdan çıktıktan sonra mutfağa gireceğim sırada zilin çalmasıyla kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda babamın içeri geçmesini bekleyip yanağına küçük bir öpücük bıraktım. "Hoş geldin babacım." Babam saçlarımı karıştırıp içeri girdiğinde gülümsedim.

"Baban mı geldi?" 

"Evet." Kapıyı kapatıp salona geçtim. 

"Anladım güzelim. Ee nasılsın, ne yapıyorsun?"  Saçlarımı gelişi güzel karıştırdım.

"Karnım ağrıyor biraz onun dışında iyiyim." diye mırıldandım.

"Neden yediğin bir şey mi dokundu?" Alt dudağımı dişledim. Bugün yemekte Valeriye durumumdan az çok bahsetmiştim. O da gözlerinde ki parıltılarla dinlemişti beni.

"Yok öyle değil." Telefonun diğer yanından birkaç hışırtı geldi.

"Öğlen yemekte bahsettiğin durumdan dolayı mı?" Kafamı sallayıp 'evet' diye mırıldandım. "Çok mu ağrıyor güzelimin karnı?" Yüzümde ki gülümseme daha da çok büyüdü.

"Çok ağrıyor." Nazlanmak bu kadar güzel bir şey miydi?

"Ne yapsam geçer?" Alt dudağımı yavaşça ısırdım.

"Yanıma gelirsen geçer belki." Kafamı eğip gülümsemeye devam ettim.

"Yavrum beni dördüncü kata tırmandırtma şimdi." Valeriynin dediği şeye kahkaha attığım sırada annemin seslenmesiyle oturduğum yerden hafifçe doğruldum. "Annen bir şey mi diyor bir tanem?"

"Evet, sofra hazırmış da yemeğe çağırıyor." 

"Tamam güzelim git sen yemeğini ye güzelce." Kafamı sallayıp 'tamam' dedim. "Hadi görüşürüz dikkat et kendine."

"Görüşürüz sevgilim." Hissettiğim utançla telefonu hızlıca kapatıp ellerimi yüzüme bastırdım. Her ne kadar Valeriye bu şekilde hitap etmek hoşuma gitse de utanmadan edemiyordum.

"Toprak hadi annecim." Annemin bilmem kaçıncı seslenmesiyle sonunda ayaklanıp mutfağa gittim ardından masaya oturup hızlıca yemeğimi yemeye başladım. Her ne kadar öğlen güzel bir yemek yemiş olsam da yine de acıkmıştım. "Oğlum yavaş ye boğazında kalacak." Annemin dediği şeye aldırmadan yemeğime devam ettim. Çok geçmeden herkes yemeğini bitirdiğinde sofrayı hep birlikte hızlıca toparlayıp salona geçtik. Fincanımı alıp tam arkama yaslanacakken gelen bildirim sesiyle telefonumu açtım.

Sevgilim💖

Kapıya bak yavrum.

Gördüğüm mesajla ayaklanıp salondan çıktım ardından koridora yönelip kapıyı hızlıca açtım. Gördüğüm görüntü ağzımı açık bırakırken kocaman gülümsedim. Ayakkabılığın üstünde büyük bir çikolata buketi yanında da takım elbise giyen mavi peluş bir ayıcık vardı. Elinde tuttuğu pankartta ise 'seni seviyorum' yazıyordu.

"Deli adam." Ayıcığı kucağıma alıp çikolata buketini de koluma yasladım. İçeri geçip kapıyı kapattığımda annem salondan çıkıp elinde ki bardaklarla yanıma yaklaştı.

"Oğlum onlar ne?" Annem elimdekileri işaret ettiğinde kafamı eğip hafifçe gülümsedim.

"Valeriy göndermiş." Annem gülümseyip kaşlarını imayla kaldırdığında koşar adım odama girdim ardından elimdekileri kenara bırakıp vakit kaybetmeden Valeriyi aradım. Telefon çok geçmeden açıldığında hissettiğim mutlulukla alt dudağımı dişledim.

"Bebeğim?" İç çektim.

"Valeriy..." diye fısıldadım telefona doğru.

"Pencereye çıksana bir." Valeriynin dediği şeyle hızlıca pencereye yönelip perdeyi çektim. Tam aşağıda arabasına yaslanmış bedeni görmeyi kesinlikle beklemiyordum. "Bu ne güzellik böyle?"

"Şımartıyorsun beni." Valeriy gülümseyip saçını karıştırdı.

"Az bile." Kıkırdayıp alt dudağımı dişledim. "Dişleme şu dudağını zor duruyorum zaten." Gülümsemem büyüdü. 

"Niye gelmedin içeri?" Boğazını temizleyip arkasına yaslandı.

"Sizinkileri rahatsız etmek istemedim." Pencereyi iyice açıp pervazına hafifçe yaslandım. Dışarıdan biri görse ne yapıyor bunlar diyebilirdi.

"Saçmalama ne rahatsızlığı? Hem biz odama geçerdik." Valeriy muzipçe gülümsedi.

"Öyle mi diyorsun? Geliyorum o zaman." Kıkırdayıp kafamı eğdim.

"Teşekkür ederim ayıcıkla çikolatalar için." Bu jest bile beni çok mutlu etmişti.

"Rica ederim bebek." Bir şey demeden Valeriye bakmaya devam ettim. Üstünde ki tüm bedenini saran takım elbisesi oldukça pahalı olduğunu belli ediyordu. Arkasında ki G kasa ise adeta ben buradayım diye bağırıyor, mahallede ki arabaların arasında parıldıyordu.

"Bir ara arabanla tur atmama izin verir misin?" Valeriy arabasına kısa bir bakış attı.

"Bir alt dudak verirsen bakarız." Kafamı eğip gülümsedim. "Hadi içeri gir üşüyeceksin. Çok kaldın soğukta." Valeriy kafasıyla içeriyi işaret etti.

"Tamam dikkatli git sende." Kafasını sallayıp telefonunu kulağıyla omzunun arasına sıkıştırdı ardından elleriyle kalp yaptı. Bu görüntüye kahkaha atıp telefonu kenara koyduktan sonra bende elime büyük bir kalp yaptım ardından elimi sallayıp arabayı işaret ettim. 

"Seni seviyorum." Dudaklarını okuduğumda hissettiğim mutlulukla gülümsemem büyüdü. Sırıtmaktan yüz kaslarım ağrımıştı artık.

"Bende seni seviyorum." Valeriy dudaklarıma bakıp yutkunduktan sonra el sallayıp arabasına yöneldi bende camı kapatıp gitmesini bekledim. Araba sokaktan çıktığında ise sırıtarak yatağıma atlayıp beyaz tavanı izlemeye başladım. 

Valeriy bana olan hislerini ne zaman fark etmişti bilmiyordum ancak ben onu kanlar içinde gördüğümde kabul etmek istemediğim duygulara sığınmış her zerremle hissetmiştim ona olan sevgimi. Seviyordum yeşil gözlü canavarı. Yeşillerinde can buluyor orada nefes alıyordum. Varlığıyla sarmalıyordu tüm benliğimi. Minik gamzelerinde soluklanmak, en az kendisi kadar büyük kalbinde yaşamak istiyordum. Elleri sürekli ellerimde olmalıydı nezdimce. Onunla uyumak yine onunla uyanmak istiyordum. Yanmıştım biliyordum ancak sönmek de istemiyordum...


                   Devam Edecek

yazarken sırıtmaktan yüz kaslarım ağrıdı lo :D


RUH ADAM (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin