Alen hâlâ şaşkınlıkla kapıda ki kadına bakıyordu. Bu kadın ona onca şeyi yaşatan Caner'in sevgilisiydi ve en az Caner kadar kötüydü. İnci'yi görünce istemeden daldığı düşüncelerden kurtulamıyordu. Bu sırada Karan Alen'e seslendi.
"Alen iyi misin? Ne oldu?" diye, ama kardeşinden cevap alamadı. Alen onu duymuyordu bile.
Bardağın kırılma sesi ile Tuğba Hanım hariç herkes aşağıya inmişti ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. En sonunda Alen kafasını Karan'a çevirdi. Hemen gözlerini kaçırıp yere eğildi. İnci onu böyle güçsüz görmemeliydi.
Kırdığı camların parçalarını bir eliyle kaldırıp diğer elinde biriktiriyordu. Alen döktüğü göz yaşlarının farkında bile değildi. Murat Bey kızı için endişelendiğinden öne doğru adımladı fakat onu durduran şey kızının elinden damlayan kanlardı. Bir an yere yığılacak gibi oldu. Yerde ki tüm kan kızından mı dökülmüştü?
Alen tüm gücüyle ellerini sıkıyordu. Acıyı bile hissetmedi o an. Herkesin gözleri dolu doluydu. Engel olmak istiyorlardı ama kriz geçirmesinden korkuyorlardı. Birden ne olduğunu anlamıyorlardı. Murat bey kızına yaklaşmak için adım attı.
"Baba sakın yaklaşma kriz geçiriyor. Ne yaptığının farkında değil." dedi Buğra.
Oğlunun ona seslenmesiyle adımları durdu. Buğra kardeşinin böyle olma sebebini az çok biliyordu. Bir şeyler yapabilirdi, onu bu kadar kötü hâle getiren insanları mahvedebilirdi ama kız kardeşi onun elini, kolunu bağlıyordu.
Hem birine anlatmasını engelliyordu, hem de kendisi hiçbir şey anlatmıyordu ve bu onu içten içe mahvediyordu. Buğra gibi Çağan da durumun farkındaydı. Kardeşine şu iki günde o kadar alışmıştı ki onun canı bir yansa, kendisinin canı 10 yanıyordu.
Şu an onu durduramazdı biliyordu, ama kendine geldikten sonra eli acımasın diye bir şeyler yapabilirdi. Buğra yavaşça kardeşinin yanına diz çöktü. Onla konuşup kendine getirmesi gerekiyordu.
"Abim bak ben burdayım. Beni duyuyor musun Alen?"
Alen hiç oralı olmuyordu. Hâlâ tüm gücüyle iki elinde ki camları sıkıyordu. Yerde ki kan iyice artmıştı. Çağan Buğra'ya dönüp konuştu.
"Abi her saniye kanaması daha da artıyor. Bir şey yap." Bu sefer tüm aile Alen'le konuşmaya başladı.
Doruk hariç hepsi Alen'e kendini duyurmaya çalışıyordu. Aral ve Demir'in ağlama sesi herkesin kulağında çok net duyuluyordu. Demir Alen'e çok alışmıştı. İlk başta istememişti çünkü onunda diğerleri gibi para için geldiğini zannediyordu.
Alen ondan 4 yaş büyük olmasına rağmen dün kucağında 12 yaşındaki bir kız gibi görünüyordu. Ablası bir süreden sonra uyusada o hiç uyumamıştı. Gece boyu Alen'in o güzel kokusunu solumuş ve saçlarına öpücük kondurmuştu.
Dün dünyada ki herşeyden güzel kokan ablasının kokusuna, bugün kan kokusu karışmıştı. En son bu görüntüye dayanamayıp daha da ağlamaya başladı. Arada sırada "Abla lütfen bırak elindekini." diye yalvarıyordu ama Alen hiç tepki vermiyordu.
Kara'nın en son Alen'in bu durumuna katlanamayarak, kardeşinin elindekilerini almak için adım atmıştı. Merdivenlerden güler yüzle inen annesini görünce durdu. Annesinin Alen'i bu halde görmesi hiç ama hiç iyi olmazdı.
Tuğba Hanım merdivenin basamaklarını bitirmişti. Çocuklarının endişeli halini görünce anında gülüşü soldu.İçini çok büyük bir korku kapladı. Hızla çocuklarının yanına gitti. Birinin bile kılına zarar gelmesine dayanamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sakladığın Bir Şeyler Var
Diversoskitabım gerçek ailesi sandığı insanlar tarafından yıllarca şiddet gören bir kızın asıl gerçek ailesiyle tanışması ve onlarla yaşamaya başladıktan sonra iyiyce birbirine giren olayları konu alır umarım kitabı seversiniz.