18 - Yolculuk

1.5K 96 14
                                    


Sonunda arabalar şehir girişine varmıştı.

Bir saat içinde bir kasabaya gelmiştik. Büyük bir konağın önünde durduğumuzda geldiğimizi anlamıştım.

Konağa girdigimizde, beni karşılayan ilk şey, yılların eskitemediği ihtişamlı taş duvarlar oldu. Kapının üzerindeki işlemeli taş işçiliği, sanki bana geçmişin büyüsünü göstermeye çalışıyordu.

Konağın güzelliğinden büyülenmiştim ki gözüme avluda oturan yaşlı adamla kadın takıldı. Babam başta olmak üzere herkes onların elini öptüğünden sonra sıra bana gelmişti. Dedem olduğunu düşündüğüm adam yanıma geldiğinde elini tutarak öptüm ve anlıma kattığımda başımın üzerinden öperek bana sarılmıştı.

"Demek yıllardır aradığım güzel kızım sendin." diyerek yanağımı okşadığında sadece gülümseyebilmiştim.

Atakan'ın kucağında gelen Umut onlara utanarak bakarken dede bey kollarını Umut'a doğru uzattığında Atakan tereddütle Umut'u vermişti. Umut ona bakarken dede bey konuştu "kaç yaşındasın sen bakalım?" Umut çekinse de cevaplamıştı.

"Altı." Dedi onun anlından öperken, Metehan abim sandalyeyi sürükleyerek ayağa kalkamayan babaannem olduğunu düşündüğüm kadının önüne getirdi.

Kadın beni gördüğünde gülümseyerek elini uzattığında elini öpüp anlıma değdirdim. "Torunum ben yaşlılıktan yürüyemiyorum sana ne oluyor?" dediğinde karşılıklı gülmüştük.

"İyileşecek benim güzelim anne." dedi babam. Ninem başını sallarken tebessümle Umut'a baktı.

Umut, dedesinin kucağında rahat görünüyordu. "Oy benim güzel torunum abileri Murat ve Mert'e benziyor." diyerek yanağını okşarken gözlerim Murat'a ardından Mert'e kaydı. Mavi gözleri ve sarı saçları gerçekten de Umut'a çok benziyordu.

Çok geçmeden avlu; merdivenden inenler ver kapılardan çıkan insanlarla dolmuştu. Abilerim, annem ve babam gelen kişilerle tokalaşmaya başlamışlardı. 20'den fazla kişiyle dolmuştu avlu. Herkes koltuklara otururken Metehan sandalye çekerek benim yanımda durmuştu. Ben zaten dedemin yanındaki ikili koltukta duruyordum.

Çoğunluk gençlerden oluşuyordu ve konuşmalarına bakılırsa kuzenlerimdi.

Sıra tanışmaya geldiğinde herkes sessizleştiğinde biri ortaya attı kendini.

"Güzelim ben küçük amcan Resul, 35 yaşındayım." diyerek yanında oturan genç kadını gösterdi. "Nişanlım Eylül 30 yaşında. Beraber bir kafe işletiyoruz. Her zaman gelebilirsin." İkisi de çok tatlı insanlara benziyorlardı. Onları görünce tebessüm etmeden edememiştim.

Resul amcamın yaşlarında bir adam konuştuğunda ona baktım. "Orhan amcan, Resul'un ikizi. Tarla işleriyle ilgileniyorum. " Yanında oturan tekli koltukta oturan kadını gösterdi. "Eşim Gamze, 34 yaşında." Gamze Hanım gülümseyerek kucağında oturan çocuğu işaret etti. "Oğlum Cihan 10 yaşında." Gülümseyerek çocuğa baktığımda Umut gibi çekingen biri olduğunu fark ettim.

"Ne güzel saatin var, senin Cihan." dediğimde gülümseyerek annesinin kucağından inerek yanıma gelip bana baktı.

"Güzel mi?" Diye sorduğunda başımı salladım.

"Güzel tabi." Tekerlekli sandalye ile arama kattığım kol çantam da Umut için kattığım çikolatalardan bir tane çıkararak ona uzattım.

"Dökmeden ye tamam mı?" Almak için tereddüt etse de annesinden onayı alınca elimden aldığında başını okşadım.

Bacaklarıma bakıp geri yüzüme baktı. "Ne için bu sandalyeye oturuyorsun?" dediğinde ortam sessizleşmişti. "Bir sürelik bacaklarım vücuduma küsmüş. Tekrar toparlanacaklar hayırlısıyla." dediğimde aklında soru işaretleri kalsa da sadece başını sallamıştı.

Gözlerimi diğerlerine çevirdiğimde tanıtmaya kaldıkları yerden devam etmişlerdi.

Orta yaşlarda bir kadın öksürerek dikkatimi çekerken gülümsediğinde karşılık vermiştim gülümsemesine. "En büyük amcan olan Yavuz'un eşiyim. İsmim Feride 52 yaşındayım kızım. Amcan asker olduğundan görevde." Yutkunarak gözünü bana diken çocukları işaret etti.

"Büyük oğlum Alparslan 25 yaşında, polis." Baş selamı verdiğimde karşılık vermişti. Ağır başlı bir kişiliğe sahipti.

"İkinci oğlum Turan, 20 yaşında kendisi. İstanbul Deniz harp okulunda okuyor." Turan'a baktığımda yarım ağız bir gülümseme ile baş selamı verdiğimde karşılık verdim.

"Üçüncü ve dördüncü oğlum Kaan ve Emrah. Kaan 18, Emrah 15 yaşında. Kaan'ın hedefi avukat olmak, hukuk okuyor." ikisine gülümseyerek bakarken Kaan gözlerini kaçırmış, Emrah bana bakarak gülümsemişti.

Son olarak yüzünde yara olan kişi konuştu. "Hakan 50 yaşındayım hayvancılık ile uğraşıyorum. Eşim 5 yıl önce öldü." Konuşmama fırsat veremeden oğullarını tanıtmaya başlamıştı.

"Birinci hatam Furkan 26 yaşında, ikinci hatam Uraz 23 yaşında, üçüncü hatam Selçuk 20 yaşında. Ne iş yaptıklarını bilmiyorum hiç sormadım." dediğinde kahkaha atmaya başlamıştım. Benimle beraber Utku ve Atakan da kahkaha atarken diğerleri de bize eşlik ediyordu.

"Ben Yazılım mühendisiyim. Uraz tıp okuyor. Selçuk işletme okuyor." Kendini ve kardeşlerini üç kelime ile tanıtan Furkan'a gülümserken ortamdaki herkesin kendini tanıttığını fark etmemle sıranın bana geldiğini anlamıştım.

"Azra 18 yaşındayım. Hazırlık okuyorum şu anlık belirli bir amacım yok." dediğimde Alparslan kaşlarını çatmıştı. "Adam gibi bir üniversiteye nasıl gidemedin?" dediğinde ona baktım.

"Maalesef hayat herkesi pamuklar içerisinde büyütemez Alp. Kimisi üç kuruş ekmek parası için küçüklük yıllık hayalini riske atar. Kimisi üç kuruşluk ekmeği." dediğimde kaşları daha da çatılmıştı. Bunu dememle Metehan abim sırtımı sıvazlarken Utku'ya baktı. "Utku ve Emrah, Cihan ile Umut'la çıkın biraz etrafı gezin abicim." dediğinde ikisi kafasını sallayarak Umut ve Cihan'ı alarak avludan gitmişlerdi.

"Çocuklar gittiğine göre asıl olayı konuşabiliriz." dedi babam.

Eksik Parça [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin