Minhodan gelen mesaj meg'i tedirgin etmişti. Şu an saat on ikiydi okulun önündeki limuzin de çocukların gelmesini beklerken minhodan müzik sınıfına çık mesajı gelmişti. Meg sakin ama korkak adımlarla çıkıyordu katı. Müzik sınıfının kapısını açtığında yunhoyu görmek onu tedirgin etmişti. Minho elindeki silahı ona uzatmış ve gözlerine bakmıştı.
"Sık kafasına."
Meg ona ve minhoya baktı. Üyeler kamera görüntülerini siliyorlardı. Odada üç kişi vardı. Meg,minho,yunho. Korkutucuydu.
"Yapamam.."
Minho anında yunhonun alnına silahı dayamıştı ve bakmıştı. Yunho meg'e sırıttıktan sonra meg sadece şunu düşündü..
Acaba seviyor muydu??
"Minho yapma! Elini kana bulama.."
Meg minhonun önüne geçtiğinde iki erkeğin de kafasında tek bir soru vardı.
"Neden?" Minho bu soruyu soruyordu çünkü ona yaşattıklarına rağmen hala yunhoya aşık mı değil mi anlayamamıştı. Yunho bu soruyu soruyordu çünkü hala ona karşı bir ilgi duyduğunu düşünmüştü."Neden yapıyorsun bunu?"
Soru kesindi. Minho sormuştu. Eliyle kafasını kaşıdı. Derin nefes aldı o şişkin göğüsüyle. Sanki son defa nefes alacakmış gibi şişirip indirdi o göğsünü. Gözleri öfke akıtıyordu. İçindeki bütün şüpheyi görebilirdi bakan herkes.
Kız ona bakmıştı. Anlamıştı. Ama kendi de nedenini bilemiyordu. Neden onu koruduğunu. Başını hafifçe kaldırıp gözlerine kilitledi kendini.
Adam yeniliyordu küçük bedenin bir çift tatlı gözüne. Yüzlerinin birbirine odaklanması acıtmıştı bu sefer. Gözleri doluyordu ama öfkedendi. Korumaları yanına çağırıp kızı oradan götürdüğünde sadece ölecek adamın adını haykırıyordu kız. Ve öldürecek adama yalvarıyordu.
Sınıftan çıktığı gibi duymuştu kız patlayan merminin sesini. Gözleri dolduğu gibi adamların kollarından sıyrılıp içeriye baktığında gördü. Kan gördü. Küçük bir ceset. Fırlatılmış bir silah ve herşey. Biten herşeyi gördü. Anıları gördü. Gözlerindeki yaş kalbinin acısıydı.
Minho ona baktığında cesedin başında ağladığını görmüştü. Ve çok derin bir düşünceye dalmıştı. Onu seviyordu. Unutmak için kullanılmış olmanın acısını hissetti. Derin nefesi acısının göstergesiydi. Adamlar cesedin alnını delen kurşunun etrafa yaydığı lekeleri silerken kızı da yaka paça arabaya götürüyorlardı. Cesedi oradan almış bir poşete koymuş ve adamların yanından ayrılmıştı.
Arabaya doğru iniyordu. Kırmızı gözlerle. Merdivenin başında kanlı elleriyle yüzünü kapatmış ağlayan kızı görene kadar sakindi.
Yanına oturdu. Göz ucuyla ona bakmıştı kız. Sevdiğini son defa tamamen kaybetmişti acısı buydu.
"Beni kullandın.."
Sesini duyduğunda ona baktı. Doku gözleriyle. Yumruğunu sıkıyordu ve kaşlarını çatmış tere bakıyordu. Her sinirlendiğinde yaptığı gibi..
"Yapmadım.."
"Kes sesini!-"
Yerinden kalkıp önünde sağa sola ilerliyordu. Eliyle alnını ovup kıza baktı.
"Madem aşıktın bana deseydin ya!"
"Aşık değilim.."
"SİKİYİM! İnanmıştım!!"
İri beden alnını sertçe duvara vurmaya başlamıştı. Acısı umurumda değildi. Elimde olsa kırardı kafasını.
"Yapma!"
Kız onu çekmeye çalıştıkça daha da sert vuruyordu kafasını duvara. En sonunda önüne birkaç damla kan düştüğünde kız elini koydu duvara.
İkisi de ağlıyordu.
Gözleri değil kalpleri ağlıyordu.
İkinci defa onu böyle görüyordu kız. Onu ağlarken görmek mi acıtıyordu ağlatan olmak mı?
"Ben sadece iki kadına güvendim."
Ağlarken bile sesi derindi. Kesindi. Ve sanki bir kılıçmış gibi keskindi. Ama bir o kadar da acıtıyordu tonu. Gözleri ona kavuştu.
"Annem ve,-"
Derin nefesi kesti cümleyi. Ciğeri sıkışıyordu. Nefes almaya ihtiyacı vardı ama nefes alsa bile geçmiyordu. Kalbi batıyordu koca göğsüne. Ciğerini delen bir yara vardı küçük gözüken ama derin ve büyük olan bir yara. İçi küçük olamayan ve herşeyi hapseden yara.
"Ve sen."
Sözler kifayetsiz kalıyordu. Ama bedenler. Bedenler sarıyordu birbirini. Kız küçük bir hamleyle sardı onu. Kanayan kaşını eliyle sildi ve bağrına bastı. Onu seven tek erkeğe muhtaçtı.
Ağlamaya doyamamıştı minho o kızın kollarında. Annesinin kokusuydu. Ellerini ovmaktan çatlatmıştı..
"Minho.."
Gözleri yavaşça onu saran bedene kaydı. Sesiyle bile huzur buluyordu.
"Lütfen bir daha gözlerin benim için yaş dökmesin. Sadece güven bana. Gerçekten onun için ağlamadım."
"Ya ne içindi o çırpınışlar?"
"Senin içindi. Elini kana bulamış olduğun içindi. Gözlerinin körlüğü içindi. Onun adı altında sana yalvardım ben.."
"Kullanmadın değil mi?"
"Hayır. Sana bunu yapamam. Gerçekten seviyorum seni. İnan bana..."