24.ʙᴏ̈ʟᴜ̈ᴍ-ᴇᴍᴍᴇᴛ-

96 8 4
                                    

Şu anda hepimiz evde üzerimizi değiştirmiş büyük ve kritik bir görüşme için yola koyulacaktık. İlk defa bir iş görüşmesinde yanımıza meg'i götürecektik. Aslında ben bu fikre karşıyım. Hala. Ama üyeler bunu benim abartmam sanıyor.

"Ee nereye?"

Meg için hala gergindim. O iyileşeli 3 hafta olmuştu ona iyi bakmaya çalışıyorduk. Ve öyle yapıyorduk da sanırım çünkü gerçekten kısa bir sürede alması gereken kilonun çeyreğini almıştı bile. Saçlarımda biraz biraz uzuyordu ama istediği boyuta gelene kadar benim aldığım perukları takmaya devam edecek olduğunu söyledi.

"Hadi inelim."

Araba durduğunda hepimiz inmiştik. Beraber oraya doğru yol almadan önce gidip meg'in elini tutmuştum. Beraber yürüyerek koskoca bir villanın içine girmiştik. Tamam bu antlaşma bizim için önemliydi çünkü iyi silah ticareti yapan bir adamdı. Bay Kang.

İçeri girdiğimiz ve bir kat aşağıya indiğimizde karşımızda duruyordu. Deri koltuklara tek tek yan yana oturmuştuk.
Kulağına eğilip fısıltıyla meg'i uyarmıştım.

"Sesini çıkartman gereken yere kadar sus."

Başını salladıktan sonra geriye yaslanmış görüşmenin başlamasını bekliyorduk.

"Tamam beyler sadece üç milyar verirseniz altı yıllık silah ihtiyaçlarınızı karşılarım."

"Tek seferde üç milyar biraz fazla ama altı yıl boyunca bizi ne kadar güvenli tutacaksınız?"

"Adınızda bulunan bir harf bile bilinmeyecek."

Bu teklif cazipti. Aslında direkt olarak silahları biz kullanmıyorduk. Bizim de ortaklarımız vardı ve onlara kiralıyorduk. Mantıken kârdaydık.

Anlaşmalar, maddeler, senetler diyene kadar yaklaşık 4 saat geçmişti. Kolumdan çekiştiren küçük bedene bakmıştım.

"Sevgilim lütfen gidelim.."

"Biraz daha sabret."

"Gerçekten bari oturarak konuşsaydık. Neden ayaktayız?"

Bir saat kadar kapının önünde konuşuyorduk. Yorulmakta haklıydı. Zaten saat erken bir saat de değildi. Üçe geliyordu. Bay Kang telefonuyla konuşmaya başladığında tekrar mızmız bir çocuk gibi kolumu çekiştiren meg'e baktım.

"Efendim meg."

"Sevgilim ben çok yoruldum."

"Gel."

Kollarımı açtığımda gözlerini devirmiş bana bakıyordu. Ceketimi beline bağlayıp onu kucağıma almıştım.

"Sana ağır olurum ind-"

"Sen rahatına bak."

Kollarını boynuma sarmış ve gerçekten kendini bana bırakmıştı. Sonrasında bay Kang bize bakıp gülmüştü.

"Eşin mi?"

"Sevgilim."

Biraz durmuştu. Sonrasında bize tekrar bakmıştı.

"Yakışıyorsunuz. Kız yorulmuş. Başka bir zaman gelirsin istersen. Gidin artık geç oldu."

"Teşekkür ederim Bay Kang."

Arabaya doğru yürümüştük. Hep birlikte binip oturmuştuk. Gerçekten bu kadar yorulduğunu düşünmemiştim. Kucağımda adeta bir bebek gibiydi.

"Amma konuştunuz adamla."

"Öyle gerekti."

Eve geldiğimizde herkes odasına çıkıyordu. Ben de meg'i yatırmıştım. Yanağını okşadıktan sonra yataktan kalkacakken elimi tutmuştu.

İris Çiçeği~•skz-minho•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin