Bu sabaha da yine karım kollarımın arasında uyanmıştım. Kızımızın ismini hala düşünüyorduk ama aklımızda net bir isim yoktu. Meg zaten karnı yüzünden rahat uyuyamıyordu bu yüzden onu uyandırmadan aşağıya inmiştim.
Mutfağa gidip listesine uygun bir kahvaltı hazırlamaya başlamıştım. Çalan telefonumu kulağıma koyup konuşmaya başladım.
"Evet?"
"Akşama takılmaya gidiyoruz gelir misin?"
"Nereye gidicez?"
"Bir bara içmeye."
"Yok hyunjin. Karım hamile bırakamam onu."
"Of ya bir geceden ne olur ki?"
"Ya olmaz oğlum!"
"Of iyice kılıbık oldun."
"Ya saçma sapan konuşma. Hepiniz bekarsınız beni anlamanızı beklemiyorum zaten."
"Çok biliyorsun sen. Gelecek misin gelmeyecek misin?"
"Ben sana dönerim."
"Tamam."
Aslında gitmek isterdim çünkü aylardır sadece karımın yanımdaydım ama aynı zamanda girmek istemiyordum çünkü bu çocukta sadece onun sorumluluğu yoktu. Bu yüzden onun yanında olduğumu hissettirmek istiyordum.
"Günaydın!"
Gelen sesle o tarafa baktım. Gözlerini oluşturarak yanıma geliyordu. Sonrasında tam karşımdaki masaya oturmuş ve telefonuyla uğraşırken benimle sohbet ediyordu.
"Şimdi kaç ay kaldı?"
"İki ay kaldı."
"Gerçekten o kadar az mı kaldı?"
"Ya yedinci ay işte."
Koskoca yedi ay geçmiş miydi? Hayatımın düzene girmesinden mutluydum. Bir eşim bir çocuğum vardı. Bence mesleğim de gayet iyiydi ama kimse böyle düşünmüyordu. Özellikle de karım.
Yeni bir işe girmemi istiyordu ama ben istemiyordum. Çünkü kanun önünde bir sabıkalıyım ve kimse bir sabıkalıyla çalışmak istemez.
"Sevgilim sen akşam dışarıya çık. Biz kızımla tek kalabilecek kadar iyiyiz."
"Olmaz ya erken doğarsa?"
"Of abartma korumalar var aşkım çıkabilirsin."
"Emin misin?"
"Evett! Ya gerçekten çıkabilirsin!"
"Aşkım sende gel."
"Sevgilim hayır! Ya git !"
"Kovulmuş gibi hissediyorum."
Gülüp meg'in yanına oturmuş ve yanağımdan öptükten sonra hyunjine geleceğimi mesajla belirtmiştim. Zaten işlerim vardı ve saat çoktan on iki olmuştu. Evi elimden geldiğince toplayıp yatak odamıza çıkmış üzerine siyah bir gömlek ve siyah bir pantolon gitmiştim.
"Birşey olursa hemen beni ara"
"Ya ne olabilir ya!"
"Sevgilim ne bu gitme arzusu?"
"Çünkü kendini eve hapsettin ben seni düşünüyorum istemiyorum diyorsan gitme."
"İyi tamam tamam."
"Çok sarhoş olma!"
"Tabii efendim!"
Arabaya binmiştim. Önce Seo-jun ile halletmemiz gereken işler olduğu için onun yanına gidiyordum.