Kadın,gözleri kapanmış iki bedenle aynı odada kalmanın acısıyla mı yansa yoksa ölüm döşeğinde olan sevgilisini nasıl kurtaracağının çaresizliğinde mi bilememişti?
"Meg?"
Gelen Seungmin'di.
İkisine de baktıktan sonra tabii ki minhoyu seçerek onu sırtına almaya çalıştı.
"Araba nerde?"
"Araba yok!"
Seungmin tesadüfi bir yürüyüş yaparken çok sakin olduğunu düşündüğü için ve meg'in halimi merak ettiği için eve uğramış ve onları bu vaziyette bulmuştu.
Meg'in de yardımıyla sadece o ölmek üzere olan bedeni sırtına aldı tıpkı o ölüm döşeğinde olan bedenin yıllar önce yaptığı gibi.
Minho deadkids'i çok kötü yerlerden kurtarmıştı. Seungmin de en kötü olanlardan biriydi.
Bir bar çıkışına fırlatılmış can çekişirken bulmuştu Minho onu. Ve şu an seungminin yaptığı gibi onu sırtına atıp bir saat boyunca koşarak onu yaşama geri kazandırmıştı.
Neyse ki hastane çok uzak da değildi. O koca binayı görünce mutlu olmuştu. İnsanların yardımıyla minho hastaneye gittiğinde arkadan gelen kadın seungminin sinirini bozuyordu.
"Orospu! Onu sen ölüme ittin!"
"Seungmin.."
"Kes sesini! Ne kaldı elinde şimdi!? Ne bir eşin ne de bir sevgilin!? O ölürse Sungbine ne diyeceksin ha!"
"Yapma bunu!"
"O iğrenç sesini kes! Biz seni ölümlerden kurtarırken sen?? En kıymetlimizi bizden alıyorsun! Arsız gibi!"
"Neden bu kadar üstüme geliyorsun?"
"Meg!! Bu konuda haklı çıkamazsın!"
"Lütfen seungmin yapma.."
"Sen eve gitsene. Sonuçta orada sevgilin kaldı."
"Yeonjun sevgilim falan değildi!"
"Ama fahişe gibi yattın onunla! Orospu çocuğu seni!"
Seungmin arkasına dönüp telefonundan diğerlerini aramış gelmelerini söylemişti. Meg şu an onlar için çok korkunçtu.
Düşmanlarıyla yatan eski kız kardeşleri.
Kim affedebilirdi?
"Minho nerde!?"
Sesin sahibi han olmuştu. Herkes bilirdi ki eğer Minho onu kabul etseydi şu an hyunjin ve felix gibi bir maziye sahip olabilirlerdi. Han bu yüzden meg'i pek sevmiyordu.
"Sen yaptın!"
Sözleri acıtmıyormuş gibi bir de kızı omuzlarından iterek duvara çarpmasını sağlamıştı.
"Han-"
"Onu elimden alan sensin! Sürtük!!"
"Ne?"
Minhonun odasına girmiştim koşarak. Elimde aylarca uğraştığım anı defterini tutarak. Minho kapıyı açtığında arkada meg'i görmüştüm.
"Ne işi var burada? Bu saatte?"
"Sanane jis?"
"Başbaşa kalsak?"
"Şu an işim var. Ne oldu? Zorbalar falansa-"
"Siktir et."
"Peki. Yarın tteokbokki yapsana. Yiyelim."