Çocukları eve bırakmış yanımda pusette kızımla meg'in gel dediği ıssız bir depoya doğru gidiyordum.
Güzel kızım ve eşim beraber kalacağız.
Planı yapmıştım. Yurt dışına gidip orada yaşayacaktık hemde hepimiz eksiksiz.
İkimizin de yabancı dili çok iyiydi. Ben gayet yeterli hatta artı miktarda bir paraya sahiptim. Kızımızı İngilizce şansı olan bir ortamda büyütmek güzel olacaktı.
Dediği konuma geldiğimizde sadece o vardı.
Güzel gelinliğin içinde hala çok güzeldi. Arabayı park edip sadece baktım ona. Koşarak kapımın önüne gelmişti.
Arabanın kapısını açtığımda güzel bedenini sarmıştı kollarım. Yara kabuğumu soyan birine aşık olmak belki zordu ama çok seviyordum.
"Ben seni istiyorum minho.."
Sadece kokusunu çekiyordum içime. Ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu gözleri.
"Meg"
"Sus"
Kollarımla göz yaşları içinde sardım onu.
"Mutlu ol sevgilim."
"Sus!"
Saçlarında son defa olduğunu bile bile gezdirdim parmaklarımı. Güzelce hissettim.
"Seni her zaman seviyorum.."
"Bırakma bizi."
Elimi tutup o güzel gözleriyle bana baktığında herşeyi ve herkesi bırakabilir ve saatlerce izleyebilirdim gözlerini. Yeşil bir papatya bahçesi olurdu kimi zaman bana, kimi zaman da nazikçe tenime işleyen rüzgar, kimi zaman huzur veren bir deniz.
Ama onun sesini son defa duyacak olmak.
Son defa görmek...
Bitmek bilmeyen bir acının sebebiydim ben. Arkamda asla onlara iyi gelmediğim bir arkadaş çevresi, babası olduğumu bilmeyen bir bebek, eşi olduğumdan utanan bir kadın.
"Bizi kurtaralım minho. Başka bir ülkede başka bir biz.."
"İstiyorum bunu. Ama canınız benim için daha önemli meg."
"Canım sensiz hiçbir önem arz etmez benim için."
Sus kadın. Konuşmaya devam edersen seni de şu yanımızdaki bebeği de alıp def olucak ve karanlığa karışacağım.
"Lütfen gidelim minho. Öldü göster beni. Böylece nikah işlevsiz olsun. Evlenmemize gerek yok. Ben ruhen karınım senin. Bu çocuk senden. Formaliteden bir yüzük bile yeter. Lütfen. Beni senden mahrum etme."
O benim olmayan değildi. O benimdi. Kendi ağzıyla bunu söylediğinde sadece göz gezdirdim etrafa. Serçe parmağımdaki eklem yüzüğünü onun parmağına takmıştım. Onun nişan yüzüğünü alıp cebime koydum.
"Bin arabaya."
Asla ikilemeden üzerindeki gelinliği toplayıp arabaya binmişti. Telefonumdan eve bıraktığım Seo-junu aradım.
"Bana meg'in aynısı olan bir kadın lazım."
"Anlamadım?"
"O kadını öldüreceksin. Birazdan adamına bırakacağım yüzüğü parmağına tak. Yurt dışına kaçacağız. "
"Aslanım benim. Dikkatli ol gerisi bende."
"Vedasız gidiyorum ama-"
"Biz geliriz neciyiz lan burada?"