38.ʙᴏ̈ʟᴜ̈ᴍ-ʟᴜᴄᴀ-

27 4 19
                                    

Saçlarından tutup kulaklarına doğru konuştum sertçe.

"Utanmadın-"

Bir süre önce

Minho çocukların yanında kızım okuldayken bende arabamla yeni patronum olan luca ile birlikte iş yemeğine gidiyordum. Hem tanışmak hemde sekreteri olduğum için belirli bilgiler almak için bu yemeğe çıkmıştık.

"Alo bay luca?"

"Nerdesin meg?"

"Birazdan oradayım."

"Kapının önümdeyim ve arabanı gördüm."

Gülüp telefonu kapattığımda çantamı alırken yüzüğümü takmadığımı fark etmiştim. Evden çıkarken kapının yanındaki çekmecede unutmuştum evet!

Kapının önünde yanıma gelen luca ile birlikte içeriye girdiğimizde ortam acayip iyiydi. Uzun süredir dışarıya çıkmadığımı fark etmiştim.

"Niye öyle baktın meg semi tanımasam hiç restoranta gitmedin sanarım."

"Çok defa gittim ama uzun süredir gitmemiştim."

"Ciddi olamazsın. Burası korenin en bilindik yeri"

"Gerçekten bayıldım."

Elindeki şarap şişesini kavrayıp ince şarap bardağını ellerimin arasından aldı.

"Burası biraz sesli. Rahatsız olursan müziği susturabilirim."

"Gerçekten böyle iyi. Ama şarap içmesek mi?"

"Şarap ve soju arasında kaldım. Bence şarap daha hafif."

"Hafif mi? Bir süre sonra sarhoş olabiliyorum."

"Sıkıntı olmaz."

Elindeki dolu bardağı bana uzatmıştı. Ve küçük bir yudum almıştım. Uzun zaman sonra gizlice ve saklanmadan dışarıda gezebilmek beni etkilemişti. Aynı zamanda bir o kadar narin tavırlar sergilemişti ki.

"Konumuzla alakasız ama beyaz sana çok yakışıyor."

Gülümseyip dosyaları masanın üzerine koymuştum. Sayfaları çevirip bana birşeyler anlatıyordu ama anlaması aşırı güç bir durumdu.

Siyah gömleği ve kısa traşlı saçıyla her bir şarap yudumunda minhoya benzemeye devam ediyordu. Bir süre sonra kaçıncı kadehi içtiğimi anlayamamıştım bile.

"Meg? İyi misin?"

"Çok iyiyim.-"

Yavaşça bedenin bana daha da yaklaştığını ve gözlerine her baktığımda o koyu kahve ışıltıyı görmek etkiliyordu.

"Buradan gidelim bence-"

Cümleler devam etse de ne olduğunu anlayamıyordum. Kaç kadeh içtin aptal kadın!

Zaman kavramını yanımda araba süren siyah gömlekli adam yüzünden kaybediyordum. Minho yüzünden.

Afallayarak beni getirdiği kanepeye doğru uzanmıştım. İnce saten elbiseyi çıkartıp sadece onun olmak istedim. Özlediğim bedenini hissetmek istedim.

"Sırtın? Ona ne oldu meg?"

"Hatırlatmasana!"

Eş yaralara sahip olduğumuzu unuttun mu minho? Gözlerimin önünde luca vardı ama neden aklım bana oyun oynuyordu.

Önümde duran bedene belki de en yakın temasımı yapıyor dudaklarının tam önünde duruyordum.

Aklımızdan aynı şeyler geçiyordu. Geceyi kırmızıya boyamak istiyorduk. Tıpkı bir şarap gibi. Sadece dudaklarımız temas etmiyordu. Belki de en ateşli şekilde başlayan ilişkilerimden biriydi.

İris Çiçeği~•skz-minho•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin