39.ʙᴏ̈ʟᴜ̈ᴍ-ꜰʟᴀꜱ̧-

20 3 9
                                    

Kollarımla kapıyı açan minhoyu sardım. Gözlerine bakmaya utanıyordum bu yüzden sadece sarıldım. Af diler gibi sarıldım.

"Nerdesin ya?"

"Lütfen soru sorma.."

Eğer minhonun kulağına bu olay giderse beni boşar ve kızımı bana asla göstermezdi. Yüzüne hasret yaşardım. Sadece anlık bir yanılma ve heyecanla olan bir hata yüzünden ömrüm boyunca ceza çekemezdim. İkisini de kaybedemezdim.

Onu çok severken neden bunu yaptığımı bilmiyordum. Sarhoştum sadece. Başka bir açıklaması yoktu. İçip karşımdaki kişinin dokunuşlarına kanmıştım. Ya da kendimi böyle avutuyordum.

"Seni çok seviyorum minho."

"Bende seni seviyorum da ne bu hal? Tanımasam birşeyler yaptın derdim."

"Ne alakası var!"

Sakin ol meg. Hatanı gizlemek için sinirli bir insana dönüşme.

"Tamam sinirlenme"

"Kızım nerde?"

"Odasında daha uyanmadı."

Belimden tutup beni çektikten sonra gözlerine bile bakamıyordum. Utancımdan bakamıyorum bile çok sevdiğim gözlerine.

Yanağımda gezen dudaklarını hissedemiyorum bile. Saçlarımda gezen ellerini sardı omzuma. Bacaklarımı aralayıp arkamızda duran masaya doğru yöneldi. Masanın yanındaki koltuğa oturdu ve belime sarıldı.

"Çok korktum."

Gülerek söylemişti bunu.

"Ben duş almalıyım."

"Beraber alalım."

"Hayır. Sen kızımıza bak."

Onu itip üst kata doğru çıkmıştım. Banyoya girip kapıyı kapattıktan sonra aynadan kendime baktım. Annem mi olacaktım.

Ellerimle gözümü kapatıp yavaşça yere çömeldim. Ağlamamı bastırmaya çalışıyordum. Ama karar vermiştim. Eğer daha fazla belli edersem minho daha da işgillenirdi. Araştırıp ikimizi de bitirirdi.

Ayağa kalkıp yüzünü yıkamış duşumu alıp odaya doğru gidiyordum. Aşağıdam gelen neşeli seslerin huzurunu bozacak olan bir eylemde bulunmak bile benim için bir utançtı.

Ölene kadar bu kirle yaşayacaktım.

(...)

Sungbin yanımda televizyon izlerken bende telefonumla ilgileniyordum. Üstten gelen bilinmeyen numaranın bildirimiyle mesajı okudum.

Bilinmeyen numara
Luca?
Tanıdık geliyor mu?

Siz
Kimsin?

Mesajıma gelen görüldüyle lucanın kim olabileceğini düşünüyordum. Tanıdığım bir luca yoktu. Hatta hayatımda luca ismini neredeyse hiç duymamıştım.

Kim yapabilir ki?

Ben düşünürken Sungbin çalan kapıya doğru koşmuştu. Paketi alıp bana uzatınca yavaşça açtım. Bir flaş disk vardı ve üzerinde sadece tomorrows yazıyordu.

Yerimden kalkıp arabanın anahtarını almış meg'in aşağıya inmesini bekliyordum.

"Meg!"

"Nereye gidiyorsun?"

"Gitmem gerek. Kendinize dikkat edin. Evden çıkmayın."

Arabama binip yurda gelmiştim. Binbir düşünce ve korkuyla. Tomorrows. Belliydi uzun süre sessiz kaldıklarına göre büyük bir planları vardı.

"Jeongin tomorrows bana bir flaş gönderdi."

"Hassiktir mevzu var!"

Salona geçip ayı misali yatan chanı ve hanı itip izledikleri diziyi kapatmıştım.

"Ya noluyo höst!"

"Önemli han."

Diski bilgisayara takıp yüklenmesini bekliyordum. Aşırı yavaş doluyordu.

"Ya olay ne!!?"

"Olay şu seungmin. Ex düşmanlarımız bize bir anda yeniden düşman olmaya karar vermiş."

"Hangisi birsürü düşman var?"

"Tomorrows."

"Hassiktir."

İndirme tamamlandığında sekiz erkek o ekrana kilitlenmiş bir şekilde dikilmiş izliyorduk. Neydi bu. Bomboş bir yatak odası??

Görüntüyü biraz ileriye sardığımda kör olmayı diledim. Yeonjun ve meg. İğrençti. Hepsinin gözlerinin bende olduğuna emindim. Gözümdeki yaş çatık kaşım ve sıktığım yumruğum eşliğinde düşmüştü.

"Kapat changbin."

Ekranı kapattılarında aklımdaki o sahne dönüyordu sürekli.

"Ayrılacaksınız o halde?"

"Hayır."

"Kız seni aldattı ne hayır?"

"Hayır."

Beni odada yalnız bıraktıklarında sinirimi dindiremiyordum. Kafamı kaldırdığımda o bilgisayarı fırlatmıştım önce sonrasında herşeyi teker teker parçalıyordum.

"Minho dur!"

Kapının ardında bana bakıyordu. Hala utanmadan adımı nasıl alabiliyordu ağzına.


"Sevgilim? Ne bu sinir iyi misin??"

"Dokunma bana."

İris Çiçeği~•skz-minho•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin