"Hala mı karnın ağrıyor meg?"
"Karın ağrısı değil. Ama kötü midem."
"Sevgilim üşüttün mü acaba?"
"Sanmıyorum.."
Elimi karnına götürmüş ve biraz ovmuştum. Neden birkaç gündür karnı ağrıyordu. Tekrar mı başlayacaktı bu kanser mevzuları?
Küt saçlarını öpüp aşağıya inmiştik. Yemek için hazırlanmış üyelere ve sonra meg'e baktım.
"Gerçekten her tteokbokkiye yumurta koydunuz mu?"
Changbin bize baktıktan sonra bütün tabaklarda gözünü gezdirdi ve sonra tekrar bize baktı.
"İstemiyorsan yumurtanı alırım."
"Kokusu sinmiş her yere. Açın şu camları."
"Meg abartma yumurta yani."
"Abartmıyorum leş gibi kokuyor heryer."
Tek tek bütün camları açıp kendine birşeyler hazırlamaya başlamıştı. Hepimiz tepkilerini garipsemiştik.Chan yanıma gelip kulağıma şunu fısıldamıştı.
"Yenge hamile olmasın."
"Yok be sanmam."
"Sen bilirsin ama aklında olsun aslan parçası."
Olabilir mi? Meg'e tekrar bakmıştım. Rameni yaparken bir anda öğürerek ve koşarak tuvalete gitmişti. İki seçenek vardı ya tekrar kanser olmuştu ya da hamile. Hayır ya olmaz.
"İyi misin meg?"
Öğürerek tuvaletin kapısını kapattığında chan bana bakmıştı.
"Hadi çık doktora gidiyoruz."
"Gerek yok."
"Sana gidelim mi demedim hadi."
"Of istemiyorum!"
Kapısını kapattıktan sonra onun da içinde bir şüphe olduğunu anlamak hiç zor olmamıştı. Odasına girip yatakta oturan meg'in yanına gitmiştim.
"Sevgilim.."
Elini tuttuğumda aklımızda aynı şeyin olduğuna o kadar emindim ki.
"Minho hamile olamam değil mi?"
"Ya öyleyse.."
"Ama biz.."
"İstemiyor musun anne olmak?"
"Hayır istiyorum ama evli değiliz, bir anda bize katılacak bir bebek beni geriyor.."
"Annen olmaktan mı korkuyorsun?"
Bu sorunun cevabı evet olacaktı. Çünkü meg'in annesi iğrenç biriydi. Yani en azından öz annesi. Küçük kızının gözü önünde başka bir erkekle kocasını aldatıp onu susmakla tehdit eden bir anne.
"Sanırım. İkimiz de sevmeyi bilmiyoruz.
Ve sevgilim ikimiz de sorunlu ailelerden geldik dünyaya. Ya çocuğumuza da bunu yaşatırsak."Tuttuğum elini sıvazlamıştım. Bunu düşünmekte çok haklıydı. Ben olsam bende öyle derdim. Ama ben asla babamı örnek alacak bir çocuk değildim.
"Korkma meg. Bak yemin ediyorum bende çok korkuyorum. Ama biz yaralarımızı bu halde sardık. Çocuğumuz olursa bunu ona da yaparız. Hatta ona hiç yara açmadan pamuklara sararız."
Bu benim cümlem değildi. İçimdeki o büyümüş olmak zorunda olan minhonun cümlesiydi.
Meg'in bana sarılmasıyla birlikte onu kaldırıp doktora doğru gidiyorduk. Endişeli olduğu yüzünden okunuyordu. Beyaz teni daha da beyazdı.