"Aşağıda bekliyorum."
Elimde bulunan koskoca bir buket beyaz çiçekle arabanın önünde onu bekliyordum. Cebimdeki pırlanta yüzüğe baktım. Onun için fazla sönük kalıyor gibiydi. Bu gün hem nikah tarihi alacaktık hem de ona evlenme teklifi edecektim. Unutulmayan bir teklifmolsun istediğim içim çok değişik ama güzle bir fikir vardı aklımda.
"Geldimm."
Elbisesi çok güzeldi. Bembeyaz bir elbise ve gerçekten aşırı güzel bir makyaj. Saçları. Gözleri. Beni benden alıyordu adeta.
"Hoşgeldiniz efendim.."
"Bu arada önce bir görüşmeye gideceğiz sonra nikah tarihi alıp biraz takılıp eve geçeriz."
"Eve mi?"
"Evet kendi evimize."
"Olurr"
Arabada sohbet ederken gelmemiz gereken görüşme yerine bakıyordum telefonumdan. Dağın eteğinde bir malikane. Tamam güzel.
Birkaç dakika sonra oraya ulaşmıştık. Beraber o malikanenin salonuna doğru geçmiş ve bizi karşılayan Seo-jun a bakıyorduk. O benim lise arkadaşımdı ve bu piyasada çok iyiydi.
"Hoşgeldin."
"Seo-jun uzun zaman oldu."
"Evet. Meg bebek nasıl?"
"İyi ama biz tanışm-"
"Ben bilirim herşeyi."
O bunun numarası gibi birşeydi. Herşeyi kim neden yaptı anında bilirdi.
"Burası senin için çok belirgin bir yer."
"Sen yine silahını belinde tut."
Meg ikimize baktığında onunla birlikte Seo-junun deri koltuğuna oturmuş onunla yapacağımız işbirliğini konuşuyorduk.
"Benim de bu piyasada senin kadar ünüm var. Özellikle de silah piyasasında bilinir biriyim ben. Ama bana senin gibi çevresi benimkinden farklı birisi lazım."
"Peki o halde. Desene eskisi gibi sık sık görüşeceğiz."
Saatler geçmişti belki en sonunda meg oflamaya devam ederken ona baktık ikimiz de. Sonrasında o telefonuyla uğraşırken Seo-jun bana göz kırpıp kafa sallamıştı.
Etrafımızı saran adamlarla üçümüz de birbirimize bakmıştık. Meg korkuyla bize bakarken Seo-jun yerinden kalkıp adamlara bağırmaya ve kavga etmeye başlamıştı.
"Minho neler oluyor?"
Gözlerinde korku vardı. Birkaç dakika sonra kollarıyla karnını sarınca önüne geçip diz çökmüştüm.
"Düşmanlar yakamda, iki elim kanda, canımı verecek durumda bile olsam sen sana ihtiyacım var dediğinde hemen geleceğime söz veriyorum. Ölümüm dışında senden ayrılmak istemiyorum meg. Seni çok seviyorum.
Anlayamayacağın ve anlatamayacağım kadar. Benimle evlenir misin??"Gözlerinin içine bakıyorum. Gözlerimin içine bakıyor. Sadece bakıyor. Kollarıyla bi anda beni sardığında anlamıştım cevabımı. Gözlerine tekrar baktığımda dolu dolu bakıyordu bana.
"Ağlamasana."
"Kes sesini ve anı bozma."
"Tebrikler gençler!"
Birkaç dakika sonra o binadan el ele çıkmıştık. Daha sürprizlerim bitmemişti. Onu evimize götürüyordum. Sadece ikimizin olduğu güzel evimize.
Evin kapısının önünde durup ona bakmıştım. Elimi tutup bana bakıyordu sadece. Gözlerinin içi parlıyordu.
"Ben seni hakediyor muyum?"
"Ne zırvalıyorsun canım benim."
Gülüp evin diğer anahtarını da ona vermiştim. Kapıyı açtıktan sonra önce ikimiz de eve baktık. Amerikan mutfak, beyaz mobilyalı ve gri duvara sahip bir ev.
"Üst katında üç oda var. Kocaman üç oda. Yatak odası, çocuk odası, giyinme odası. Odaların içinde kendi banyoları ve tuvaletleri de var."
"Çok güzel.."
"Beğenmene sevindim. Ama istersen çovuk odasına bir bak."
Beraber üst kata çıkmış ve çocuk odasına girmiştik. Beyaz boyalı duvarlar. Beyaz bebek eşyaları.
"Burası daha tam değil çocuğumuzun cinsiyetini öğrenince ona göre eşyalarını tamamlarız diye düşündüm."
"Çok güzel düşünmüşsün."
Elini tuttuktan sonra kendi odamıza götürmüştüm onu. Hayal etmesi bile hoştu. Yıllarca hayalini kurduğumuz şeyi gerçekleştiriyorduk.
Üzerimizi değiştirmiş salonumuzda oturuyorduk. Kollarımla gövdemde yatan eşimi sarmıştım. Beraber öylesine birşeyler izliyorduk.
"Yarın cinsiyetini öğrenicez.."
"Bak içimdeki ses diyor ki bi r oğlumuz olacak."
"Bence kızımız olucak. Çocukları arasana. Yarın bize gelsinler."
"Ya daha yeni kurtulduk ya!"
"Of ne saçmalıyorsun ara hadi."
Telefonu istemeye isteme açıp hyunjini aramıştım.
"Ne var?"
"Kaba varlık."
"NOLDU minho gece gece!?"
"Yarın bize gelecekmişsiniz."
"Niye?"
"Of hyunjin beynin yetmiyorsa sorgulama ya."
"Hoparlöre al bi."
"Zaten hoparlörde."
"Şimdi yarın biz çocuğun cinsiyetini öğrenicez meg de sizin dr olmanızı istedi."
"Heeeeeeeeee geliriz hadi iyi geceler."
"He sanada."
Sabah hızlı bir şekilde hazırlanmış ve doktora giymeden önce bir yerde kahvaltı yapmış sonrasında doktora geçmiştik.
Doktorun önünde yatan meg'in elini tutup doktorun bize cinsiyetini söylemesini bekliyorduk heyecanla.
Kafasını kaldırıp bana bakan meg'in bakışlarını doktorunun sözleri bölmüştü.
"Şimdi hemen söyleyeyim mi?"
"Evet."
Derin bir nefes alıp ikimiz de çocuğumuzun cinsiyetini öğrenmeyi bekliyorduk.
"Bir kızınız olacak.."
Bir kızımız.
Hayallere dalmamak zordu. Küçük bir kız çocuğunun bana baba diyişi. Elimi tutup gülüşü. Gözlerime bakışı. Ama her ne olursa olsun ona iyi bir baba olacaktım. Kollarımla sarmıştım o kadını. Boyun boşluğundan öpmüştüm ve sonrasında oradan ayrılmıştık.
"Bir kızımız olucak ya bu çok güzel!!"
İkimiz de aynı heyecanı paylaşıyorduk. Ama içimde bir şüphe vardı. Hayatım boyunca sadece 5,6 kızla arkadaşlık yapmıştım ama onlar da hep erkek gibi davranan kızlardı. Ve kızıma nasıl davranacağımı bilmiyorum bile.
Başımı yerden kaldırıp önümdeki reyonda bebek tutumlarına bakan eşime bakmıştım. Çoğu şeyi bana o öğretmişti. Bunu da öğretirdi.
Evimize gitmiştik. Güzel yemekleri hazırlamıştım. Sonrasında ise güzelce masa kurmuş ve üzerimi değiştirmek için odaya çıkmıştım.