18.ʙᴏ̈ʟᴜ̈ᴍ-ᴋᴏʀᴋᴜ-

140 8 0
                                    

Meg son zamanlarda sert sert öksürmeye başlıyordu ama bunu hep gribe bağlıyordu. Aslında hasta değildi ama halsizdi. Hissedebiliyordu. Ve son zamanlarda kilo veriyordu.

Yatakta minhonun uyanmasını beklerken sert bir ağrının bacaklarını sarmasıyla biraz tedirgin olmuştu.

Minho uyandığında karşısındaki yatakta sızlanan meg'i görmek ona garip gelmişti ve derin bir sesle sormuştu.

"İyi misin?"

Başını evet manasında salladığında gözlerinden belliydi yalanı.

"Baksana. Son zamanlarda hiç sevgililer gibi değiliz. Akşam sahile gidelim mi?"

"Sen deniz sevm-"

"Gidelim mi?"

"Olur."

"O zaman hazırlan. Hadi."

Meg odasına gitmişti. Gözlerini kapatıp derin bir nefes almıştı. Sonrasında kendini iyi olduğuna inandırıp saçlarını toplamıştı. Sonrasında bol bir pantolon giymiş üzerine bir sweat giymişti. Sonrasında bir mont ve atkı takmış siyah saçlarını salmış hafif rimel sürmüştü ve al yanaklarına biraz daha allık sürmüştü. Minho ise siyah bir pantolon ve üzerine beyaz bir üst, atkı ve mont giymişti. Arabanın anahtarını cebine atmıştı. Meg kapının önünde onu beklerken minho da yanına gitmiş ve omzundan tutmak isterken elini geri çekmiş ve omuz atmıştı.

"Yavaş olsana!"

"Ne!!"

İkisi de didişmekten memnundu. Arabaya bindikten yarım saat sonra sahile ulaştıklarında meg havayı umursamadan ayakkabılarını çıkartmış arabadaya koymuş ve az ileride, rüzgar saçlarını savuran minhonun yanına gitmişti.

"Üşüme"

"Üşümem ben."

İkisi de elleri cebinde yürüyordu. Minho kıza dokunmak, öpmek, sarılmak istiyordu ama asla yapamıyordu çünkü onun yaşadıklarının aklına gelmesi onu üzüyordu. O dudakları ilk öpen olmamanın acısı vardı içinde. O bedeni ilk saran olamamanın acısı.

Meg farkındaydı. Minhonun dokunmaması onu kırıyordu ama. Sanki ondan kaçmak istediğini sanıyordu. Öyle olmayacağını bildiği halde bunu düşünüyordu.

"Eee"

Minho yanındaki kızı denizin tam önünde ayaklarına dalga değdiğindeki gülüşünü izlemeye dalmıştı.

"Hadi denize ayaklarımızı sokalım"

"Hayır. Su sevmem ben."

"Hadi dizimize kadar bile olmayacak!"

Kız bileklerini suya soktuğunda arkadan göz ucuyla oğlana baktı. Yüzü güldü ve tekrar dalgayı dinledi. Kolunu iki yana açtı. Koskocaman ve derin bir nefes aldı. Minho arkadan yanına geldiğinde ona sarılmak için yaklaşmış sonrasında geri çekilmişti. Sırtının acıyabileceğini düşünüyordu. Ya yaraları geçmediyse?

"Sırtına ne oldu?"

Kızın sorusu üzerine durdu. Arkasında durarak konuşmaya başladı. Onu süzerken. Gözleri saçlarına daldı. Sonrasında ise kızın sorusuna cevap verdi.

"Eskiden yaşandı birşeyler. Boşver."

"Minho?"

"Evet??"

"Bir gün asla gelemeyecek şekilde gitsem ne yapardın?"

Meg'in sorusu kuşkucuydu. Ama bir o kadar da anlamlıydı. Minho kendinden emin bir ses tonu ile yüzüne bakan kızın ela gözlerinin içine dikti kahverengi gözlerini.

"Susardım."

Meg bu kadar kısa bir cevap almayı beklemiyordu bu yüzden biraz daha açmıştı cevabı.

"Nasıl yani?"

"Eğer bir gün gerçekten geri gelmeyecek olduğuna inanırsam sadece susardım. İçim susmazdı ama dilim susardı.:"

Bakışları bu sefer denize yönelmişti.

"Özlerdim. Bedenimin her detayına kadar. Saç teline kadar. Yaşattıkalrınla yaşardım. Bıraktıklarına sığınırdım. Gözyaşlarıma. Sözlerine sığınırdım. "

Sessizce denizin sesini dinledi. Sonrasında sadece imayla kıza baktı.

"Neden? Beni bırakacak mısın?"

"Hayır"

"O zaman sıra bende."

"Sor bakalım."

"Sana temas etmeli miyim? Etmeme-"

"Sadece, sarılmanı seviyorum. Hiç kimseye dokundurtmadığım bir bedene sahibim. Tamam yunhoyu öptüm ama bir seferlikti. Ama gerçekten şefkatle dokunuyorsun. Eğer bana hep şefkatle dokunacaksan.. istediğini yapabilirsin."

Gözünün içi parladı minhonun. Ona güvende hissettirmek eğlenceliydi. Taa ki meg öksürerek kan kusana dek.

Minho ona baktığında yüzünün beyaz olduğunu gördü. Bembeyaz. Kızı yavaşça arabaya bindirdikten sonra atkısını ve montunu ona verdi ve hastaneye ilerledi.

"Ya iyiyim. Öksürmekten kanadı boğazım-"

Minho gergindi. Bu yüzden sesi yüksek çıkıyordu.

"Bana neden söylemedin!?"

"Sadece birkaç gündür böyleyim çok önemli değil-"

Arabanın aniden hastanenin önünde durması ve minhonun hızlı bir şekilde onu doktorun yanına götürmesiyle sakin kalmaya çalışıyordu.

"Şikayetiniz nedir?"

Meg olan biteni anlattıktan sonra adamın bakışları şüpheciydi. Bir anda gerginleşmiş ve kan testi istemişti. Sonrasında test sonuçlarını beklerken minho asla yerinde duramıyordu. Meg koltukta oturmuş minhonun bir sağa bir sola gidip gelişini izliyordu.

"Yeter. Başın döndü minho!"

"Sus-"

Doktorun onları çağırmasıyla lafı bölünmüştü minhonun. Ona baktı yavaşça. Sonrasında ise odaya girmesi için ona yol vermişti. Doktorun masasının önünde duran siyah deri koltuklara oturmuştu ikili. Sonrasında doktor meg'i süzmüştü.

"Kaç yaşındasın?"

"Bu yaz 20 oluyorum"

Doktoryn gözleri daha da dolduktan sonra iş pek iç açıcı değildi. Derin bir nefes aldıktan sonra sakince açıklamaya başladı.

"Meg. Daha gençsin ve çeviksin. Son zamanlarda yaşadığın halsizlik şiddetli ağrı,öksürük, istifrada kan, baş dönmesi ve kilo kaybı. Bunlar kan kanserinin belirgin özellikleridir. Belirtilerin en başında gelmemiş olmanın pek bir sıkıntısı yok ama gidişat önemli. Eğer tedavi olumlu giderse saçlarını kesmemize dahi gerek kalmaz. Ama eğer tedavi sana pek uygun olmazsa o zaman bizi zorlu bir süreç bekliyor."

Meg için dünya durmuştu. Sesler ve olacak olan şey. Kan kanseri. Gözleri dolu bir şekilde minhoya baktı. Gözlerinin içine dalan adamın yüreği en az kızınki kadar buruktu. Gözleri tekrar doktora gittiğinde yaşları düştü. Doktor ilaç için reçeteyi verdiğinde ikisi de donuktu.

Biri canıyla savaşıyordu. Diğeri yüreğini ısıtanı kaybetmekten korkuyordu.

Arabaya bindiğinde hala anlamaya çalışıyordu kız. Sessizce yolu izliyordu. Ölüm korkusuyla ve umutsuzlukla.

İris Çiçeği~•skz-minho•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin