Bölümde geçen şarkı linkii:
Pansumanı yaptıktan sonra Alperle beraber kalktık ve yavaş yavaş arabaya doğru yürümeye başladık. Alper yürürken hafifçe kolumu tutuyordu. Ona göre 'her ihtimale karşı' davranılmalıymış. Çok üstülemedim, tutsundu.
Arabaya vardığımızda benim için kapıyı açtı ve bindikten sonra kapıyı kapattı. Kibardı baya kibardı... Düşmem onu üzmüştü bunun farkındaydım. Suçu kendinde arıyordu ve haklıydı... Ama bu hatayı fazlasıyla telafi etti. Düşünceliydi. Aslında onu tanıdığım ilk günden beri bana karşı hep çok ince düşünmüştü...Alnıma elimi götürdüğümde bir sızı hissetmiştim. Hala acıyordu ama çocuk değildim katlanabilirdim. Gerçi çocuk değildim diyordum da çocuk gibiydim. Bunca yaşıma kadar hep düşe kalka büyümüştüm... Annem ve babam az çekmemişlerdi benden. Ama çok şanslıydım çünkü her düştüğümde yaralarımı sımsıkı saran bir ailem vardı her zaman... Hala da öyle ama yıllardır uzaktalar. Ve şimdi yıllar sonra yaramı saran hatta yarımın üstünü öpen biri vardı hem de şefkatle... Acaba bu kişi hep benim yanımda olacak mıydı? Peki ya ben onun yanımda olmasını istiyor muydum?
Tüm bu düşüncelere dalarken Alper benimle hiç konuşmaya çalışmadı, sanırım beni bir süre kendi halime bırakmaya karar vermişti. Alper arabayı sürmeye başladığı andan itibaren ters yönde ilerliyordu ama bunu hiç sorgulamadım. Artık sürekli soru sormaktan bunalmıştım. Birden kulağıma radyodaki müzik takıldı. Mabel Matiz- Fırtınadayım çalışıyordu. Mabel Matiz en sevdiğim sanatçılardan biriydi. Neredeyse tüm şarkılarını bilirdim ve defalarca da konserine gitmiştim. Ne şans ki en sevdiğim şarkısı da buydu. Sesini biraz açtığımda:
-" Mabel sever misin?" dedi Alper bana yandan bir bakış atarak.
-" Çok!" Dedim yandan ağaçlara bakarken
-" Ben de çok severim. En sevdiğin şarkısı ne?" Sesinde benim aksime bir canlılık vardı. Sanki ortamı neşelendirmeye çalışıyordu.
-" Fırtınadayım... Senin?"
-"Gel"
-" Güzel bi seçim." Dedim ona bakarak.
-" Öyle."
Ve yine bir sessizlik... Gittikçe tepeye doğru çıktığımızı hissediyordum. Yan aynadan gördüğüm kadarıyla Alper'in adamları arkamızdaydı. Zaten bizi hiç yalnız bırakmamışlardı, sadece uzaktalardı o kadar... Yukarı çıktığımız sırada artık deniz gözükmeye başlamıştı. Mavimsi-gri bir rengi vardı. Sonbaharın etkilerinden biriydi işte bu da. Alper biraz daha yukarı çıktığında artık iyice görmeye başlamıştım denizi. Alper kocaman bir düzlükte durdu. Burası tam da düşündüğüm gibi bir tepeydi ama ıssızdı. Mevsimi olmadığından dolayı diye düşündüm direkt. Arabayı iyice ilerlettikten sonra indi, bende arkasından indim. Uca doğru yürümeye başladı.
-" Dur gitme!" Dedim arkasından
-" Neden? Korkuyor musun yükseklikten?"
-" Pek sevdiğim söylenemez.Yanıma gelsene, ben gelemiyorum."
Yavaşça yanıma geldi, elime uzandı ve parmaklarının arasından geçirdi.
-"Ben yanındayken hiçbir şeyden korkmana gerek yok Devin, korkma." Diyerek yavaşça eski yerine doğru yürümeye başladı.
-" Ne kadar güzel değil mi?"
-" Öyle." Dedim ona dönerek. "Niye geldik buraya?"
-" Benim için özel bir yer çünkü...Ve sana da göstermek istedim."
-" Neden ki?"
-" Bilmem... Babamın ölüm haberini ilk aldığımda Sakaryadaydım...O zamanlar evim daha yeni yapılmıştı. Bir telefon geldi arayan annemdi. O kadar çok ağlıyordu ki! O zaman anladım annem bana çok kötü bir haber verecekti. Babam birden kalp krizi geçirmiş ve hastaneye götürülürken son nefesini vermiş... Bu haberi duyduktan sonra kendime hakim olamadım, hatırlıyorum... Hızlıca evden çıkıp arabayı son sürat sürmeye başladım, hava çok karanlıktı. Birden o gece kendimi burada buldum..." Derken Alper ağlıyordu, evet ağlıyordu. " Ve ne oldu biliyor musun? Yere çökerek hüngür hüngür ağlamaya başladım Devin. Ben, Alper Yücesoy... En son küçük bir çocukken ağlayan ben ilk defa kendimi yere atarak ağlamaya başladım.Babam benim her şeyimdi. Sırdaşım, dostum, arkadaşım... En çok da babam olmasını özledim ama... 4 yıldır ona baba diyememek o kadar acı ki! Seni buraya neden getirdim bilmiyorum, neden anlattım onu da bilmiyorum. İlk defa sana anlattım bunu. Benim dışımda kimse bu zayıflığımı ne gördü ne duydu."
Hala gözlerinden usul usul gözyaşı damlıyordu. Elimi yüzüne götürerek gözyaşlarını silmeye başladım, daha sonrasında bir elimi yanığına götürerek:
-" Bu bir zayıflık değil Alper... Bu çok normal bir şey. Her insan acı duyar, sevdiğin bir insanı kaybetmek çok büyük bir acı...En kötüsü de şu ki; bu acı hiç geçmiyor... Sadece o acıyla yaşamayı öğrenmek zorunda kalıyorsun."
Bunları söylerken Alper bana sımsıkı sarıldı ama bir eli hala elimi tutuyordu, bunların hepsi yaşanırken zaten hiç bırakmamıştı...
-" İyi ki varsın Devin. Teşekkür ederim..." dedi boğuk bir sesle
-" Sen de iyi ki varsın Alper."
Benden ayrıldığında artık gözyaşı yoktu. Babası onun kırmızı çizgisiydi, zayıf noktasıydı...
-" Gidelim mi? Yeter bu kadar."
-" Gidelim."
Arabaya bindiğimizde geldiğimiz yoldan geri dönüyorduk. Artık sanırım eve gidecektik. Alper'in eli radyoya gitti. Radyoda birden Çağan Şengül çalmaya başladı. Yeni şarkısı 'Yansın' çalıyordu. Alper değiştirmedi, beraber dinledik.
'Yansın zaten yanıyor
Bi' boşluk var, yeri dolmuyor
İçimde fırtınan kopuyor
Kopsun'
Diyordu Çağan...Tam da şu anki modumuza uygun bir şarkıydı. Gözlerimi kapattım... Hiçbir şey düşünmüyordum sadece üzgündüm... Alper'e ve babasına... Hayat acımasızdı, tek kişi mezara giriyor ama birçok kişi de yarı ölü şekilde hayatlarına devam ediyordu.Alper küçük bir çocuk gibi yanımda anlatırken ağlamış ve bana sığınmıştı... Ben ise onun acısını onunla paylaşmıştım. Alper'e kısa bir bakış attığımda az önceki üzüntüsünü ne gözlerinde ne de yüzünde görebildim. Belki de bunu gizlemeyi öğrenmişti...!!
Yeni bölümü nasıl buldunuz?
Alper'den böyle bir şey bekliyor muydunuz?
Yorumlarınızı bekliyorum bebeklerrr! Oy ve tepki atarsanız sevinirim ki böylece bölümleri daha hızlı yüklerim♥️💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şey Mümkün
RomanceYeni mezun iş aramakta olan Devin ve Ünlü iş insanı Alper Yücesoy, Yücesoy holdingin verdiği bir davette kötü bir şekilde tanışırlar. Daha sonra Devinin ummadığı bir şekilde bir antlaşma çıkar ortaya... Bu hem bir arkadaşlığın sonuna hem de büyük bi...