Bölüm 27 "minik bir kriz"

54 1 1
                                    

Selam! Yeni bölümümüze hoş geldiniz. Bu bölümümüzün şarkısı " Cihan Mürtezaoğlu - Sarı söz" olsun. İyi okumalar♥️.


Buraya minik bir info yapıyorum, söylememeye içim el vermedi🥲🥲. Alper'in Trabzonlu olduğunu öğrendiğimize göre belki minik bir karadeniz macerası yaşayabiliriz! Ne dersiniz? Yorumları size bırakıyorum🥰.

Bu arada anlatım hakkında bir probleminiz var mı? Akıcı mı hikaye sizce? Bunu öğrenmeye ihtiyacım var. Lütfen yorumunuzu bana iletin.
Öpüldünüz♥️.

Eve dönmüştük ama dün gece Ceyda'yla konuşma fırsatım olmadı zaten bir tarafımda bunu istemiyordu. Bazen herkes için bir süre yalnız kalmak iyiydi, bende Ceyda'yı biraz rahat ve yalnız bırakmaya karar verdim.Kendi başına kafasını toplamaya ihtiyacı vardı. Ama şundan emindim ki Ceyda her şeye rağmen güçlü bir kadındı, yıllardır kendi başına ayakta duran biriydi ve bunu da atlatacaktı. Şimdi ise tek başıma evde oturuyordum aslında aklım birkaç gündür sürekli iş konusuna gidiyordu. Yaz zamanı çok çalıştığım için birikmiş bir miktar param vardı fakat bu böyle devam edemezdi artık çalışmak ve kendi mesleğimi yapmak istiyordum. Dün Alper'le konuştuğumuz sırada bana bugün için iş hakkında haber vereceğini söylemişti, saat 14:40'tı fakat hâlâ bir ses çıkmamıştı.
Birden kapı çalınmaya başladı, kimdi hemde bu saatte? Normalde bu saatte bizim evin kapısı çalınmazdı. Kapıyı açtığımda apartmandaki komşumuzun küçük kızı olduğunu gördüm, gelen Selindi. Selin daha ilkokul 2. Sınıfa başlamıştı ve çok tatlı bir kız çocuğuydu. Kapıyı açtığım anda;
-" Merhaba Devin abla, bizim kapının ziline bastım ama açan olmadı bende sana geldim." Dedi tatlı ve çocuksu sesiyle.
-" Gel bitanem içeriye gel, anneni arayalım şimdi olur mu?" Dedim çantasını sırtından alarak.
Selin saçlarını iki taraftan örmüş, üstündeki pembe okul üniformasıyla tam bir ilkokul öğrencisi gibi duruyordu. Hele ki o kırmızı yanakları aynı tatlı elma gibiydi. İçeri girdiğinde salona geçtik ve annesi Zuhal ablayı aradım, çaldı çaldı ve sonunda açtı.
-" Alo, Zuhal abla?" Dedim hoparlöre alarak, selinin de duymasını istiyordum, annesi için endişelendiği belliydi.
-" Alo, Devincim! Herhalde Selin size geldi aradığına göre, kusura bakma sana da rahatsızlık vermiş olduk. Benim büyük oğlan Efe küçük bir kaza geçirmiş okulda da apar topar oraya gitmek zorunda kaldım canım. Aslında annemi aramıştım ama herhalde servisin saatini karıştırdı."
-" Anladım, Zuhal ablacım. Sıkıntı yok benim için asla da olamaz bu prenses zaten. Umarım bir şeyi yoktur Efe'nin."
-" Yok canım sadece okulda düşmüş biraz kaşı açılmış, hastanedeyiz şimdi bir saate döneriz."
-" Tamam o zaman görüşürüz, geçmiş olsun."
-" Teşekkür ederim Devincim, çok sağ ol. Görüşürüz."
Telefonu masaya koyduktan sonra hızlıca Selin'in yanına gidip onu sevmeye başladım, çocuk sevgim inanılmazdı adeta kendimi çocuk görünce durduramıyordum. Onu sevmeye başlamamla Selin kıkırdamaya başladı ve al yanakları daha da kızardı.
-" Yaaa! Devin abla yapmaaa!" Diyerek bir taraftan da gülüyordu.
-" Ne yapmayayım ben yaa! Çok tatlısın ne yapayım, durduramıyorum kendimii!"
Telefonum tekrar çalmaya başlayınca Selinle olan sevgi yumaklığımıza son vermek zorunda kaldık. Arayan şükürler olsun ki Alper'di.
-" Alo!" Dedim neşeli çıkan sesimle,
-" Devin, sesin güzel geliyor! Nasılsın?" Dedi ilgili bir sesle.
-"İyiyim iyiyim! Yanımda minik bir prenses var enerji verdi bana."
-" Kimmiş bu minik prenses?" Dedi merakla.
-" Selin, komşumun kızı. Bana misafir olacak bugün."
-" İyi iyi! Ben seni iş için aradım aslında. Benim bu akşam bir arkadaşımla programım var. Kendisinin de bir mimarlık ofisi var, senden bahsettim ona bugün olumlu baktı ve senin de gelmeni istedi bende zaten öyle düşünmüştüm. Ne dersin? Bence iyi anlaşırsınız o da senin gibi özgün ve bağımsız takılanlardan."
-" Çok iyi bir haber bu Alper! Olur tabii. Çok sevindim şimdi."
-" Tamam o zaman ben seni dört gibi alırım."
-" Tamam tamam. Görüşürüz."
-" Tamam canım görüşürüz."
Telefonu kapattığımda mutluluktan u-ça-cak-tım! Son zamanların en iyi haberi tartışmasız buydu. Seline döndüğümde o da bana bakıyordu.
-" Ne oldu Devin abla?"dedi merakla.
-" Çok güzel şeyler oldu Selincim! Sana çizgi film açayım mı? Neydi bir küçük kız vardı onu izlemeyi seviyordun, onu açayım sana."
-"Tamam!" Sanırım artık Selin de daha mutluydu.
Seline televizyondan çizgi filmi açtıktan sonra ona sandviç yapmak için mutfağa geçtim. Güzelce tabağa koyup yanına da portakal suyu sıktıktan sonra tepsiyle salona götürdüm. Okuldan gelmişti ve muhtemelen acıkmış olmalıydı.
Selin bir taraftan yemek yiyip çizgi filmini izlerken bense hazırlanmaya geçmiştim. Makyaj masama oturduğumda bir tık daha belirgin ama abartısız bir makyaj yapmaya karar verdim. Sonuç olarak bir iş görüşmesi sayılırdı. İş görüşmelerine nasıl gidilmesi gerektiğini gide gele fazlasıyla anlamıştım. İstediğim makyajı yaptıktan sonra saçlarıma geçtim. Koyu kahve saçlarımı bu sefer doğal dalgasına bırakmak yerine düzleştirmeyi tercih ettim. Saçım da tamam olduğunda sıra kıyafete gelmişti, dolabımı neredeyse al-aşağı ettikten sonra siyah güzel ayrıntıları olan eteğimi ve üstüme ise siyah bir uzun kollu bluz giydim. Hava soğuktu o nedenle üzerime uzun kürklü deri ceketimi giyecektim. Her şeyim hazırdı saatte zaten 4'e geliyordu. Salona tekrar geçtiğimde Selin kafasını televizyondan bana doğru çevirdi ve hayran gözlerle baklamaya başladı, bunun üzerine gülümsedim.
-" Vay canına! Devin abla çok güzel olmuşsun! Bende büyüyünce senin gibi olucam." Dedi istekli bir şekilde.
-" Sen daha iyi ol canım Selincim." Dedim onu yanağından öperek.
Kapı çaldı geleni tahmin ediyordum ve bu tahminim doğru çıkmıştı, gelen Alper'di. Kapıyı açtığımda gülümsüyordu. Merakla ben de gülümseyerek;
-" Ne oldu, neye gülüyorsun?" Dedim ve o hâlâ gülümsüyordu.
-" Sana!" Dedi ve içeri girdi. Elinde bir şeyler vardı.
-" Elindekiler ne?"
-" Minik prensese minik bir hediye." Diyerek salona geçti.
Bende arkasından salona girdim. Alper Selin'in oturduğu yere eğilerek ona getirdiği kinder çikolatalardan birini verdi.
-" Merhaba, güzellik! Adın ne senin?" Dedi gülümseyerek.
-" Adım Selin benim. Senin adın ne?" Dedi Selin tatlı bir merakla.
-" Benim adım da Alper. Tanıştığıma memnun oldum küçük hanım." Dedi ve elini uzattı.
Selin de elini uzatarak,
-" Ben de memnun oldum!" Dedi gülümseyerek.
Alper bu sefer Selin'in yanına oturdu ve konuşmaya başladı.
-" Ne izliyorsun sen bakalım?"
-" Çizgi film işte!" Dedi Selin ona dönerek.
Çizgi filmin adını söylememesi Alper'i daha da güldürmüştü. Selin'in başını yavaşça okşadı.
Biraz sonra su içmek içi mutfağa geçtim, sürahime su doldururken Alper yanıma geldi ve arkamda durup omzuma bir öpücük kondurdu.
-" Çok güzel olmuşsun." Dedi beğendiğini belli eden bir sesle.
-" Sen de çok güzel olmuşsun." Dedim içimde kalmasına gönlüm razı olmadı, kapıyı açtığım anda dikkatimi büyük ölçüde çekmişti. Gerçi onu her gördüğüm de bu tarz giyiniyordu tabii iş hariç.
Üzerinde koyu lacivert bir kazak altında ise koyu bej bir kumaş pantolon vardı, üzerine ise içeri girerken çıkarttığı kabanıyla gerçekten mükemmel olmuştu. Kumral saçları yine karışıktı ama gözleri lacivert ile birlikte daha da belirginleşmişti.
-" Sağ ol güzelim de biliyorsun her zamanki halim."dedi yapmacık bi egoyla.
Ona döndüm.
-" Allah Allah! Sana bir daha iltifat da etmeyeceğim." Dedim yalandan bir sinirle.
-" Hayır hayır, olmaz! Sen bana hep et, senden duymak çok güzel hissettiriyor. Bunu sevdim." Dedi ciddiyetle.
-" Bunu düşüneceğim." Dedim şakacı bir tavırla.
Birden belimden tutup beni havaya kaldırdı.
-" Ya Alper durrr! Saçım bozulacak!" Dedim aceleyle.
-"Duramam, olmaz." Dedi kahkaha atarak. Neyseki sözüne tezat bir şekilde beni indirdi.
-" Çok gıcıksın!" Dedim ona dudak kıvırarak.
-" Yo değilim." Dedi düz bir sesle.
Yine kapı çaldı. Bugün ne çok kapı çalmıştı böyle. Kapıyı açacağım sırada Selin de koşarak yanıma geldi, sanırım benden sıkılmıştı (!) Kapıyı açtığımda Selin annesinin bacaklarına hızlıca sarıldı.
-" ANNNNEEEEE!"
-" Dur kızım. Bu ne özlem!" Dedi Zuhal abla gülümseyerek.
-" Herhalde bizden sıkıldı küçük hanım." Dedim yalandan bir alınganlıkla.
Bu sefer de bana sarıldı Selin.
-" Hayırr! Sadece annişimi özledim Devin abla." Dedi.
Sanırım gönlümü almak istiyordu.
-" Peki minik fare. Öyle olsun bakalım, affettim seni ama bir dahakine seni yine bekliyorum."
-" Tamam tamam!" Dedi ayakkabılarını alırken.
-" Gerçekten çok teşekkür ederim Devin, sen de olmasaydın ne yapardık bilmiyorum." Dedi mahcubiyetli bir sesle.
-" Olur mu öyle şey? Selinle vakit geçirmek çok keyifli." Dedim gülümseyerek.
-" İyi buna sevindim Devincim. Neyse sana daha fazla zahmet vermeyelim canım, görüşürüz." Dedi Selinin çantasını da kenardan alarak.
-" Görüşürüz Zuhal abla." Dedim ve onlardan indikten sonra kapıyı kapattım. Arkamı döndüğümde Alper mutfağın kapısına omzunu yaslamış bana bakıyordu ki konuşmaya başladı.
-" Çocuklarla aran iyi ha?"
-" İyi yani çocukları çok severim. Sanki senin de aran iyi gibi."
-" Evet iyidir. Selin de ayrı bir tatlıymış."
-" Ya evet! Hele o bilmiş konuşmaları yok mu, bizi çok güldürür."
-" Hadi zaman kaybetmeyelim hazırsan çıkalım."
-" Pekii, üstümü de giyeyim çıkalım."
Dedim ve odamdaki siyah kalın deri ceketi giydim, o sırada Alper de kabanını giymişti. Kapıyı kitleyip merdivenlerden inmeye başladım. Apartman kapısını Alper açtı ve geçmemi sağladı. Arabası karşıdaydı ama görünürde şöför yoktu.
-" Şöförün yok mu?"
-" Yok, günlük yaşamımda çok fazla kullanmıyorum. Anca iş-ev arası."
-" Evin nerede ki?" Dedim merakla o benim evime birçok kez gelmişti ama ben onunkine gitmemiştim.
-" Çengelköy'de." Dedi kısaca ve devam etti, " Bir gün gelirsin evime, merak ettin anlaşılan." Dedi takılarak.
-" Sağ ol ya! Ne merak edicem sordum sadece ayrıca çağırırsan gelirim ve yine ayrıca misafir bereketiyle gelir." Dediğimde gülmeye başladı.
-" Olur yaparız da diğer konuda sana katılmıyorum çünkü sen benim için bir misafir değilsin."
Güzeldi... Yani güzel tav etmişti beni, Alper işini biliyordu bir de şunu söylemeliyim ki gönül almakta iyiydi.
-" Bekleriz bizde davet o zaman." Dedim ve arabaya bindik.
Büyük ihtimalle yine lüks bir yere gidecektik. Son gittiğim bütün yerler normalde tercih etmeyeceğim mekanlardı. Yollar boştu çünkü iş çıkış saatinden bir tık önce çıkmıştık. Şanslıydık. Alper'e sorduğumda Yeniköy tarafına gideceğimizi söylemişti. Köprüyü geçtikten sonra sahil kısmında durduk, soluma döndüğümde varmamız gereken yere vardığımızı anladım. Hava artık kararmaya başlamıştı, kış günleri maalesef erken kararıyordu. Alper arabayı vale'ye teslim ettikten sonra elimden tuttu ve içeri girdik.
-" Heyecanlı mısın?"
-" Biraz."
-" Belli ellerin titriyor. Yani belki de benim elimi tutma başarısını elde ettiğin içindir, mümkün."
-" Ha-ha-ha!"
-" Tamam uzatmayacağım. Bak Uraz iyi adamdır ve eminim iyi anlaşacaksınız tamam mı, öyle olmasa seni buraya getirmezdim." Dedi elimi daha çok sıkarak.
-" Tamam sakinim." Dedim ve kendime hakim olmaya karar verdim.
Alper'i takip ediyordum ki durdu. Cam kenarında bizi bekleyen ve Alper yaşında bir adam gördüm bu Uraz olmalıydı. Uraz ayağa kalktı.
-" Kardeşim, hoş geldiniz." Diyerek Alper'e sarıldı.
-" Hoş bulduk kardeşim. Seni bekletmedik değil mi?"
-" Yok daha yeni geldim bende." Dedikten sonra bana döndü.  " Merhaba Devin, sende hoş geldin."
Elini sıktım.
-" Merhaba hoş bulduk!" Dedim gülümseyerek ve masaya oturduk.
Herkes menüye bakmaya başladı, bende onlara katıldım. Garsona siparişlerimizi verdikten sonra sohbet başladı.
-" Devin CV'ne göz attım. İyi bir eğitim almışsın iyi de bir üniversiteden mezun olmuşsun ama tecrüben yok, bunun özel bir nedeni var mı?" Dedi Uraz.
-" Evet özel bir nedeni var aslında... Hem okuldan sonra biraz kafa dinlemek istedim ama ana nedenim başkaydı. Genel olarak işverenlerle isteklerimiz farklıydı yani antlaşma sağlayamadık."
-" Nasıl bir antlaşma?"
-" Ben mimarım ve tabii ki de kendi yorumumu katmam gerekiyor fakat artık çoğu işveren buna karşı. Mimarlığın M'sini bilmeyen insanlar mesleğimiz hakkında bize bilgi veriyorlar. Bense buna karşıyım."
Başını salladı Uraz.
-" Haklısın bu maalesef ki doğru. Ne mutlu bana ki ben böyle değilim." Dedi gülerek ve devam etti " Özgünlüğünü sevdim Devin, bence seninle ortak paydada buluşacağız hem senin gibi birine aylardır ihtiyacım vardı. Eğer sana da uyarsa haftaya pazartesi bir denemeye başlayalım."
-" Olur, çok mutlu olurum."
-" Telefonunu Alper'den alırım ve ararım seni Pazartesi."
-" Tamam olur."
Alper araya girdi.
-" Tamam be kardeşim iş konuşmayalım daha! Bak kıymetimi bil yetenekli birini getirdim sana." Dedi takılarak.
-" Oğlum sen beni aylardır aramıyorsun sormuyorsun kaçak gibi şimdi gelmiş tatava yapıyorsun burada bize."
-" Ha bak benu sinur etme uşak! Ne kaçağumuşum ben da! Buradayuk işte." Dedi karadenize kayan şivesiyle Alper.
- " Allahım yine başladık anlaşılan. Peki kardeşim ben hiç arayıp sormama konusuna ucundan bile girmiyorum. Senin karadeniz genlerinle uğraşamam."
-" Ha buni doğru dedun!" Dedi ve kahkaha attı Alper.
-" Alper karadenizli miymiş?" Dedim şaşırarak.
-" Sen bunu nasıl bilmezsin kendisi yürüyen Trabzon." Dedi gülerek Uraz.
-" Yok bana sadece doğma büyüme İstanbul'lu olduğunu söylemişti."
-" Evet öyleyim. Memleketimi sorsan söylerdim."
-" Aklıma gelmemiştir." Deyip kestirip attım.
Bir taraftan sohbet edip diğer taraftan da yemeklerimizi yiyorduk. Keyifli zaman geçiyordum, Uraz'ı sevmiştim. Eğlenceli ve mantıklı bir insandı. Yemek bitip tatlılar geldikten sonra daha da keyiflendim, tatlı kırmızı çizgimdi. Kendime tramisu söylemiştim ama normal yediklerimden daha lezzetli ve fiyakalıydı.
-" SELAM MİLLET!" diye bir kadın sesi duymamla kafamı kaldırdım. Ses bir yerden tanıdık diye düşünürken bu kişinin Bade olduğunu fark ettim. Alper'in ESKİ SEVGİLİSİ olan Bade!
Uraz ayağı kalktı ve sarıldılar. Bade'yi görmeyi Alper de beklemiyor gibiydi çünkü ona döndüğümde şaşkındı. Ne ben ne de Alper ayağa kalktık. Bade ve Uraz'ın sarılmaları bitince Bade beni gördü ve hafif şaşkınlık ifadesi belirdi ama hemen kendini düzeltti. Bize doğru geldi ve önce bana elini uzattı.
-" Selam tatlım ben Bade. Sen kimsin?" Dedi sorgular gibi! Bu neydi böyle.
-" Selam tatlım ben de DEVİN! " dedim ve elini sıktım yani uzatılan el geri çevrilmezdi yoksa ben bu kızın elini tutmayı bırak, saç teline bile dokunmazdım.
Daha sonra Bade Alper'e döndü ve boynuna sarıldı.
-" Naber Alper? Görüşemedik." Dedi yalandan gülümsemesiyle.
Alper Bade'nin kollarını yavaşça boynundan çekerek,
-" Niye görüşelim Bade? Bizim ortak bir durumuz yok."
-" Olsun, kendini özletiyorsun."
-" Özleme." Dedi Alper kısa ve net şekilde,
Bade Uraz'ın yanına oturdu.
-" Ee kuzen sende bir diğer kaçaksın, napıyorsun burada?"
Kuzen?

Kuzen mi dedi o?

Ne kuzeni?

-" Ne kaçağı ya Urazcığım, işler güçler biliyorsun beni."
-" Ya biliyorum! Her gün teyzenle konuşuyormuşsun ama kuzeni sorma yok!" Dedi Uraz takılarak.
-" Ya öyle deme! Soruyorum ben seni tabii ki. Hem daha bugün konuşmadım mı seninle?"
-" Tamam Bade. Susuyorum."
Daha fazla bu kızı da kuzenliği de çekemeyecektim. Benim bu kızla aynı masada ne işim vardı? Hemen sandalyenin arkasından ceketimi aldım ve ayağa kalktım.
-" Nereye Devin?" Diyen Alper'e kulak asmadan kapıya doğru ilerledim.
Soğuk hava yüzüme çarptı, hava soğuktu. Üstüme ceketimi giydim ve yolun karşısına geçtim, sahil kısmına. Yürümeye başladım hızlıca. Alper arkamdan Devin diye bağırıyordu ama onu umursamadım, dönüp bakmadım bile. Bana hızlıca yetişti ve beni kolumdan tutup kendine çevirdi.
-" Ne oldu Devin?" Kolumu hızlıca ondan çektim ve onu ittim.
-" Ne mi oldu? NE Mİ OLDU ALPER! Az önce senin biricik eski sevgilin bizimle aynı masadaydı farkında mısın!? Ne yapacaktım arkadaş mı olsaydım onunla ha ne dersin? Normal mi sence? Bir de üstüne bana iş buldun diye sevinirken meğersem kızın kuzenin şirketini ayarlamışsın bana! Daha sayayım mı ha!" Dedim sinirle. Evet şu an çok sinirliydim. Alper'e hiç olmadığım kadar sinirliydim.
-" Geleceğini bilmiyordum Devin bilsem zaten böyle bir şey yapmazdım. Haberim bile yoktu." Dedi bana yaklaşmaya çalışarak.
-" Yaklaşma bana! Kız bide senin boynuna sarıldı ya! Saçmalık." Dedim saçlarımı gözümün önünden geriye doğru atarak.
-" Zaten ellerini üzerimden hemen çektim Devin. Bak Uraz benim arkadaşım ve bunun Bade'yle alakası yok tamam mı? Bade bu olayın hiçbir yerinde değil."
-" Sus Alper. Senin sesini duymak istemiyorum." Dedim ve yürümeye başladım. Arkamdan bir ses geldi.
-" BEN SENİ SEVİYORUM." Arkama şaşkınlıkla döndüm bu ses Alper'den mi gelmişti?
Olduğu yerde kımıldamadan devam etti.
-" Sevgilim ol Devin!" Dedi ve birkaç adım uzaktaki bana doğru gelmeye başladı. Geldi ve elimi tuttu.
-"Sevgilim olur musun?" Dedi yineleyerek.
Sol gözümden küçük bir damla yaş yanaklarıma süzüldü, belki de biraz soğuğun etkisiyle olmuştu.  Onun boynuna sarıldım ve dudaklarım kulaklarının hizasındayken,
-" Olurum Alper. Evet sevgilin olurum." Dediğim sırada beni kucağına aldı ve kendi etrafında döndürmeye başladı.
Beni güldürüyordu hiç olmadığım kadar mutluydum... Onu tanığımdan beri. Beni yere indirdiğinde yanaklarımı avuçlarının içine aldı.
- " Seni çok seviyorum Devin, her şeyden ve herkesten çok." Dedi yanağımı okşayarak. Gözlerimi kapattım.
-" Ben de seni çok seviyorum Alper, çok ve çok." Dedim gülümseyerek.
Dudaklarını dudaklarıma getirdi ve öpmeye başladı. Yine pamuk gibi yumuşacık bir histi bu, beni mutlu eden ve içimde kelebekler uçuşturan bir his. Geri çekildiğinde tekrar ellerimi tuttu.
-" Hadi gidelim üşütme." Dedi ilgiyle.
Kafamı olur anlamında salladım ve diğer tarafa döndüm. Karşıda biri bize bakıyordu... Bu kişi Bade'den başkası değildi. Her şeyi görmüş ve duymuştu fakat hiçbir şey yapmıyordu. Onu benden başka kimse fark etmemişti o ise benim onu fark ettiğimden bi' haberdi. Başımı Alper'in omzuna yasladım ve arabaya doğru yürümeye başladık, Bade'yi arkamızda bırakarak. Vale arabayı getirince sıcak arabamıza bindik. Çok mutluydum çok da huzurluydum. Hayat böyleydi işte, başı sonu belli olmayan karışık bir şeydi. Az önce sinirden ağlayacak bir hale gelen ben şimdi Dünya'nın en mutlu insanıydım. Bu iki duyguyu da bana aynı kişi yaşatmıştı. Alper... Sevgilim olan Alper...

Her Şey MümkünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin