Bölüm 40 "Tanışma"

30 2 0
                                    

İşte varış noktamıza ulaşmıştık, arabadan inmiş karşımdaki eve bakıyordum aslına bakılırsa konağa, evet konak gibiydi bu ev ve sanırsam iki veya üç katlıydı ya da öyle gözüküyordu bilmiyorum. Buradaki diğer evler gibi koyu kahve tahta ve taş karışımı güzel bir evdi, bahçesi de aşırı büyük gözüküyordu. Burası çok yüksekteydi, buraya varabilmek için fazlasıyla dağ tepe çıkmıştık ve şu an geldiğimiz yolları görünce ne kadar yüksekte olduğumuzu daha iyi anlıyordum, çok güzeldi yemyeşil... Elimi tuttu Alper ve gülümsedi;

-" Evet, hazır mısın?"
-" Sanırım..."
-"Hadi içeri girelim o zaman."

O önde ben arkada yürümeye başladık, ellerimiz hâlâ aynıydı. Aslında heyecanlıydım çünkü bu az sonra sonra tanışacağım insanlar benim için çok değerli bir insanın en yakınlarıydı. Alper'i biliyordum, ailesine çok düşkündü ve değer veriyordu. Onlardan bahsederken ki şefkatini ve sevgisini görebiliyordum. Bahçeden de geçtikten sonra evin kapısının önüne geldik, Alper yavaşça zile bastı.Kapı açılır açılmaz orta boylarda bir kadın( halası olduğunu düşündüm) sevinçten bağırarak Alper'e doya doya sarıldı.
-" SEN NERELERDESUN UŞAK!"
-" Geldim ya halam!"

Sarılmaları bittikten sonra sanırım halası benim burada olduğumu fark etti, ikimiz de birbirimizle göz göze gelince tebessümle birbirimizi karşıladık.

Alper benim omzuma elini koyarak,
-" Halacım, tanıştırayım Devin.Devinciğim bu da büyük halam Emine."
Kadının gülümsemesi hâlâ yüzündeydi, tatlıydı.
Elimi uzattım o da karşılık vererek bana sarıldı.
-" Tanıştığıma çok memnun oldum Emine hanım."
-" Ben de kızım, hala demen yeterli."
Sonunda Emine hanım halayla özlem faslı bittikten sonra evin içerisine girdik. Alper'in dediğine göre babaannesi tek yaşıyordu ama ev hiç yaşlı bir kadın ve artı olarak bir köy evi değildi. Yani tamam köy havası vardı ama en azından daha modernimsiydi.

Salona  girdiğimizde işte asıl kişiyi görmüş oldum, babaanne... Öylece koltuğa oturmuş duruyordu.
-" BABANNEMMMMM!"
-" Alper'um..."
Kadının gözleri ışıldamıştı resmen. Alper hemen yanına ilerleyerek elini öptü ve sarıldı, babaanne ise onu yanaklarından öpüyordu.
-" Sen nerelerdesun uşağum, nerelerdesun?" Babaannesinin gözlerinden birkaç damla yaş döküldü.
-"Geldim ya babaannem benim, buradayım."
-"Geç geldun amma!"
-" İşlerim vardı Fahriye sultan."
- "Hep iş hep iş zate."
-" Bak ben sana kimi tanıştıracağım..."
Ayağa kalktı ve beni babaannesinin yanına doğru getirdi.
-" Bu benim kız arkadaşım babaanne Devin, bu görmüş olduğun hanımefendi de babaannem olur Fahriye sultan Devinciğim."
-" Çok memnun oldum efendim." Diyerek elini öptüm babaannenin.
-" El öpenlerun çok olsun kızum."
Ben babaannenin bir tarafında Alper diğer tarafında oturuyordu. Emine hala ise salonda değildi, sanırım bizden başka kimse yoktu.
-" Ee babannem kaçak torunun nerede?"
-" Boran mu? Uşaklaru gezmağa çıkardu, sıkılmuşlar da. Epey da oldu gelurlar herhal."
-" Sen nasılsınız, Alper bahsetti rahatsızmışsınız."
-" Ne yapayum işte bir ileru bir geru yaşayruz."
-" Babaanne iyisin gibi bugün ha?"
-" Senu gördum ya Alper'um o yüzdendur bu neşem yoksa kaç gündur yataktaydum yeni ayaklandum."
-" Bana doyacaksın bu sefer kalacağım biraz hatta belki benden sıkılırsın bile!"
Babaanne torununun saçlarını okşadı.
-"HA DELU UŞAK! O ne biçum laf idur öyla."
-" Sana belli olmaz Fahriye hanım."
-" Sus Allah aşkuna! Densuz densuz..."
-" Tamam canım kızma hemen!"
Birden kapı açılma sesi ve bir sürü ses, duyabildiğim erkek,kadın, çocuk bir sürü ses geliyordu.
-" HALAAA! ÇIKAR DA ŞU TORUNUNUN AYAKKABILARINI YORULDUM VALLA!"
Tam kafasını çevirmiş gidiyordu ki salondaki bizi gördü bu ses, tahmini Boran buydu.
-" ABİ?!"
Alper gülümseyerek ayağı kalktı ve kardeşi ona hızlıca sarıldı.
-"Çok özledim seni..."
-" Ben de oğlum ben de..."
Boran'nın gözleri oturan beni buldu ayağı kalktım ve elimi uzattım, o da buna  karşılık verdi.
-" Devin...Kız arkadaşım. Borandan zaten bahsetmiştim Devin sana..."
Sıcak sesle Boran;
-"Hoş geldin Devin! Memnun oldum."
- "Hoş buldum, ben de memnun oldum."
Abisine döndü.
-" Ben bi üstümü başımı değiştireyim, sen hazırlattın mı yerini Sırma ablaya?"
-" Yok."
-" Tamam ben söylerim şimdi." Dedi ve odadan çıktı.
Odadan çıktı ve Alper ile Fahriye hanım tekrar sohbete başladı,aslında yabancılara biraz mesafeli olsa da belliydi ki ailesini çok seviyordu.
Bir süre sonra içeri 4-5 yaşlarında, sarı saçlı ve pile etekli dünyalar tatlısı bir kız girdi. Utana utana geldi ama yüzünde gülümseme, gözlerinde ise ışıltı vardı. Belli ki Alper'i gördüğüne sevinmişti.
-"Zeynebimm! Gel bakalım buraya!"
Küçük kız yavaş yavaş geldi ve Alper'in dizine oturdu. Alper onu öptü öptü ve bolca sarıldı. Çok güzellerdi. Kız bana döndüğünde yüzünde gülümsemeyle bakıyordu.
-" Merhaba Zeynep, ben Devin. Ne kadar güzel olmuş saçların böyle!"
Zeynep saçlarına ellerini götürdü ve bana kaşlarını kaldırarak bakmaya devam etti.
-" Annem yaptı bana bu saçı. Biz bugün gezmeye gittik Boran'la, beni kaydırağa bindirdi sonracığıma salıncağa bindirdi."
Elini tuttum.
-"Hımmm, peki eğledin mi?"
-" He he eğlendim."
-" Beni de götürür müsün bir gün peki oraya?"
Dudaklarını 'bilmem ki' der gibi büzdü.
-"Bilmem, ben seni nasıl götürebilirim ki? Orası uzak, ben araba kullanmayı bilmiyorum."
Gülümsedim.
-" Belki Alper abin götürür bizi bir gün?"
Alper'e döndü ve Alper'in yanağına küçük ellerini koyarak ona bakmaya başladı.
- "Dayı bizi götürür müsün Devin'le???"
-"Dayıcım Devin abla demelisin ama o senden yaşça büyük."
Gülümsedim.
-"Hiç sorun değil Zeynepçiğim bana abla demene gerek yok."
-"İyi o zaman bu iki güzel hanımı bir gün götürürüm oraya."
-" Ollleeeyyy! Kahraman dayım!"
Fahriye hanım kaç dakikadır olan suskunluğunu bozdu.
-" Haydi Zeynebum yemeğinu yedirsun sana anneannen, aç kalma."
-" Tamam."
Dedi ve küçücük boyuyla dayısının kucağından indi. Neden bilmiyorum ama annesinin kuzenine dayı diyordu. Dayı olmak Alper'e yakışmıştı aslında.
-" Babaanne bizde odaya yerleşelim biraz da dinlenelim olur mu?"
-" Ama Alper burada kalun işte! Nedur bahçedeku kulübeda kaliyisun!?"
-" Babaanne burası zaten yeterince kalabalık kimi işte kimi pazarda orada burada akşam kalabalık olur eminim. Hem benim kulübem orası benim odam yani."
-"İyi sana laf edilmiyi. Gidun bari."

Ayağı kalktık ve bahçede görmediğim kulübeye doğru gitmeye başladık, görmemiştim çünkü evin ön bahçesinde değil arka bahçesindeydi bu kulübe aslında kulübede değildi tam çünkü içi gayet güzeldi içinde direkt bir yatak odası ve odanın içinde banyo vardı.
-"Neden burada kalıyorsun?"
-" Kalabalık... Herkes olunca rahat edemiyorum."
-" Yani tek nedeni bu mu?"
-"Uyumak istemiyorum o evde."
-" Neden?"
-" Babam... Her yerde. Odasına bile giremedim buradaki... Bana geceleri daha da ağır geliyor baba yokluğu, orada kalmak bana onun yokluğunu daha da çok hissettiriyor çünkü o o evin içinde... Kokusu, ruhu, her şeyi orada kalmış...Biliyor musun babam buraya 5 dakika uzaklıktaki mezarlıkta, dedemin yanında.... Vasiyet bırakmış beni ait olduğum yere gömün diye, babam çok severdi burayı çok..."
-" Belki gideriz ne dersin yanına?"
-" Olur..."
Üstlerimizi bavuldan çıkarttık ve dolaba koyduk, daha sonrasında Alper çok yorgun olduğunu ve biraz uyumak istediğini söyledi ben de odadan çıktım ve konağa doğru ilerledim. Kapıda zaten aralıklıydı, eve girdiğimde holde bir konsol üstünde de fazlaca çerçeve vardı. Elime bir tanesini aldığım sırada,
-" Alper'un küçükluğu... Babasuyla açilmişlardu, beraber baluk tutmayu çok severlerdu."
Döndüm ve gülümsedim.
Bu fotoğraflarda Alper maksimum 8 yaşındaydı, babasının omuzlarına çıkmıştı ve denizin ortasında büyük bir gemidelerdi.
-" Alper babasuna çok düşkundu, gerçi benum uşak da ona... Baksana evladumun sadece resmune bakabiliyrum şu an..."
-" Çok üzücü..."
-"Öyle olmasuna öyle... Bir anne içun en acu şey oğluni toprağa vermek..."
-" Başınız sağ olsun Fahriye hanım..."
-" Sağ ol güzel kızum..."
Gözlerinden yaşlar aktı, çok üzüldüm onlar için. Hem Alper hem de Fahriye hanım yıllar geçmesine rağmen bu acıyı hâlâ fazlaca yaşıyorlardı.
-" Bana bir daha Fahriye hanum dema, benum adım babaanne bundan sonra."
Gülümsedim.
-" Peki babaanne."
-" Ha şöyle!"
Gözyaşlarını sildi ve omzuma dokundu.
-" Gel biraz hava alalum."
Onun takip etmeye başladım ve bahçeye çıktık.
-" Biraz yavaş yüriyrım yaşluluk işte!"
-" Olsun siz hâlâ iyisiniz, öyle demeyin."
-" Devun, ne gada da güzel bir isum! Gel oturalum şöyla."
Bahçedeki banka oturduk ve yan yana gökyüzüne bakmaya başladık. Fahriye babaanne elimi ellerinin üstüne koydu ve,
-" Senun gözlerunden anladum kızum, sen iyi bir kızsun belludur. Ben öyla kolay kolay aluşmam kimsaya, hatta kimu zaman benum içun agresuf denur ama senun bakuşlarundan anladum... Sen benum torunumu seviyorsun. O ikisu bana rahmetlu oğlumdan kalma, öksuz çocuklardur. Ben torunum içun en iyisunu, en güzelunu isterum Rabbim'in izinuyle... Birbirunize sahip çıkun, sevgu en kilut şeydur."
-" Merak etme babaanne, ben Alper'i çok seviyorum. Onu üzücek veya kıracak bir şey yapmam, söz veriyorum."
-" Sağ ol kızum."
-" Ben gidip bir Alper'e bakayım en son uyuyordu."
Diyerek geldiğim yere geri döndüm, sevgilim hâlâ uyuyordu.
-" Aşkım..." diyerek yüzüne doğru eğildim. Birden kendimi yatakta buldum çünkü sevgili Alper beni yatağa doğru çekti, önce onun üstüne sonra yatağın diğer kısmında düştüm.
-" Ya durrrr! Kalkman lazım!"
-" I-ıhhhh değil... Seninle uyumak çok daha güzel."
-" Alper ya!"
-" Uyu Devin, yormadı mı seni uçak yolculuğu? Akşam yemeğe uyanırız."
-" İyi peki."
Onun kollarının altında mayıştım, demek ki beni cidden yormuştu.

Her Şey MümkünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin