1800'lerin sonuyla 1900'lü yıllarda tüm dünyayı bir tüberkü- loz yani verem salgını etkisi altına almıştı. Beyaz ölüm adı da ve- rilen bu hastalık aileleri, toplulukları ve bazen de bütün bir kasa- bayı yok edebiliyordu. Hiçbir tedavisi yoktu ve insanlar çaresiz- lik içinde yapayalnız ölüyordu. İlk etkili ilacın bulunduğu 1944 yılına kadar ne yazık ki milyonlarca insan bu hastalık yüzünden hayatını kaybetti.
Hastalığın yayılmasının önüne geçmek amacıyla alınan en büyük önlemlerden biri de, hastaları toplumdan izole eden sa- natoryumların kurulması olmuştu. Bunların en bilineni sayısız korkunç olayı ve hayaletleriyle tanınan Waverly Hills sanator- yumuydu. Waverly Hills hastanesinin yapılış amacı da, aslında hastaları izole edip bilinen tek iyileştirme yöntemi olan bol temiz hava almalarını sağlamak ve bol proteinli yiyecekler vermekt Amerika'nın Kentucky eyaletinin Lousville şehri en yüksek vak sayılarının görüldüğü şehirlerden biriydi. 1910 yılında yapıla bu hastanenin yetersizliği ve verimsizliği yüzünden daha faz kullanılamayacağına karar verildi ve 1924'te hayırseverlerd toplanan bağış ve toprakla yeni ve devasa bir hastane yapımı başlandı. O zamanlara göre imkânsız gibi görünen bir süre sadece 20 ayda hastane inşa edildi çünkü salgın bu kadar val
bir hal almıştı. 1926 yılında da hastane kapılarını ilk hastalarına açmış oldu.
Söylentilere göre bu sanatoryumu bu kadar ünlü yapan şeyler. den biri de içeri giren neredeyse kimsenin dışarı çıkamamasyalı Hastalığı tedavi etmek amacıyla ilginç tedavi yöntemleri uygu lanmıştı. Güneş odaları ve temiz hava aldırma kürleri bunlardan bazılarıydı ve her iki tekniğin de yararından çok zararı olmuştu. Bazı çalışmalar ve tedaviler çok daha acımasızdı.
Peki bunca kaybın yaşandığı hastanede, toplumdan izole edil miş bu kişiler bu nereye gömülüyorlardı? Bütçe kesintileri henüz gelmemişken, hasta yakınlarının ve hayırseverlerin bir tedavi bu- lunması umuduyla yaptıkları bağışlar akarken, hastane yönetimi gizlice bu cenazeleri sanatoryumun yakınındaki tepeye çıkarma- nın yolunu bulmuştu.
"Beden tüneli" denen bir tünel ve içine demiryolu inşa etmiş- lerdi ve bu tünel de en ürkütücü paranormal olayların yaşandığı yerlerden biriydi. Tünel hastanenin kendisi kadar ünlü ve lanet- liydi. Olayların yaşandığı dönemde bile tüneli kullananlar pek çok kez alışılmadık sesler duyduklarını belirtmişlerdi. Karanlık tünelin derinliklerinden gelen kahkaha ve ayak sesleri yetmezmiş gibi, tünele girip çıkan insanlar içerdeyken ciddi bir paniğe kapıl- dıklarından, kalp atışlarının hızlandığından ve nefes alıp verişle- rinin düzensizleştiğinden bahsediyorlardı.
1930'ların sonunda salgın yavaşlamaya yüz tuttu. 1944 yılında ilk etkili ilacın bulunmasıyla hastanenin önemi yavaş yavaş kay- bolmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sonrası savaştan dönen bir sürü asker bu hastanede tedaviye alınmıştı ve Doktor Stewart'ın otobiyografisine göre birçoğu ilk hafta sonuna kadar bile daya- namamıştı.
1961 yılında Waverly Hills hastanesi kapatıldı ve yalnızca bir sene sonra Woodhaven sanatoryumu yani yaşlı sağlığı merkezi olarak tekrar açıldı. Bu konuda da yine çok fazla söylenti vardı.
Hastaların kötü ve yetersiz şartlarda bakıldığı, hatta kötü mua meleye maruz kaldıkları konuşuluyordu. Bütçe kesintileri yü ründen yemek ve temizlik kalitesini düşüren hastane yönetimi bazı yeni tedavilere de tüm hızıyla devam etmekteydi. Söz konu- su yeni tür tedaviler olunca sanatoryumun hasta yelpazesi sadece yaşlı hastalara nazaran genişleme göstermiş ve akıl hastalarıyla engelliler de hastanede "tedaviye" kabul edilir olmuştu.
En sonunda yaşananlara kayıtsız kalamayanların da ifadeleri- ne ve protestolarına dikkat edilerek 1982 yılında yerel hükümet tarafından bu hastane tamamen kapatıldı.
Hastanede uzun yıllar devam eden bu ürkütücü macera bura- da bazı paranormal olayların yaşanması için yeterli değil miydi acaba? Defalarca el değiştirip yeni sahiplerine sürekli hayal kırık- lığı yaşatan bu dehşet yuvası bir seferinde hapishane, bir seferin- de okul, bir seferinde de kilise yapılmak için satın alındı ama asla bu planlar hayata geçirilemedi. Buna sebep olarak hastane içinde yaşanan paranormal olaylar gösteriliyordu.
2001 yılında Charlie adlı bir adamın bu mülkü satın alıp in- sanların giriş çıkışına izin vermesiyle hastanenin acılarla aşınmış duvarlarının ardındaki bazı garip olaylar da gün ışığına çıkmaya hatta mekânı ziyarete gelen misafirler tarafından kayda alınmaya başlandı. Bunlardan birisi beyaz bir pardösüsü olan yaşlı bir ada- mın üçüncü kattaki mutfakta gezinmesi ve pişmekte olan yemek kokusunun eski mutfak ve civarında defalarca hissedilmesiydi.
Bir diğer olay da genç bir hemşirenin kendisi ve diğerleri için yardım istemesiydi. Bu genç kadının boş koridolar içindeki çığ- lıklarının yankıları pek çok insan tarafından duyulmuştu. Ayrıca ufak bir çocuğun üçüncü katta etrafta koşturması ve hastane içi- ne gelen ziyaretçileri gözetlemesi de iddialara göre fotoğraflan- mıştı. Bu çocuğun kim olduğu konusunda bir bilgi ya da tahmin yoktu, çünkü hastanede çocuklar tedavi edilmiyordu. Çocuğun
oyun oynadığı, saklanıp insanlara baktığı ve bir şeyin peşinde ko şuşturduğu rivayet edildi.
502 numaralı odanın sırrı
Elinde deri bir top olan başka bir erkek çocuğun gelenlerin karşısına dikilip onlara dik dik bakarak ardından arkasını dönüp gitmesi... aniden çarpan kapılar... yardım çığlıkları... yıllardır elektrik bağlı olmamasına rağmen açılıp kapanan floresan lam- baları ve buna benzer bir sürü olay görüldü. Ve tabii ki en önem- lisi ve korkunç olanı ise 502 numaralı odaydı.
Bu odada kayıtlara geçen ilk olay 1928 yılında bir hemşirenin gördükleri karşısında dayanamayıp intihar etmesiyle başladı. 29 yaşındaki genç kadın bekâr ve hamileydi.
Aynı odada yaşanan bir diğer vaka da 1932 yılında gerçek- leşmişti. Hastanede çalışıp 502 numaralı odada kalan başka bir hemşire de camdan atlayarak maalesef kendi canına kıymıştı.
Gizlice bu odaya girenler defalarca bu hemşirelerin ölüm an- larına şahit olduklarını iddia ettiler. Hemşirelerin kendilerine son bir kez baktığını bildirenler de olmuştu.
Bunlar ne kadar inandırıcı veya ne kadar gerçek bilinmez tabii ki, ancak 1922 yılında doğup, 2006 yılında vefat etmiş ve uzun yıllar boyunca burada çalışmış John Thornberry gelen bütün rö- portaj tekliflerini reddetmişti. Bu da durumu biraz daha ilginç- leştiren konulardan biriydi. Kendisi iddialara göre tüm bu yaşa- nanlara tanıklık etmiş, görmemesi gereken bazı varlıklara tanık olmuş ve bazı paranormal deneyimler yaşamıştı.
İnsanların deneyimledikleri ya da deneyimlediklerini iddia ettikleri pek çok olaya hastanede hayatlarını kaybetmiş kızgın ruhların yol açtığına inanılıyor.
Waverly Hills hastanesi, Outlast isimli korku oyununa ve American Horror Story'nin ikinci sezonuna da ilham kaynağı olmuştur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paranormal hikayesi 2 ( ışıl ışık)
Hororbu kitap paranormal hikayesini 2 kitabı olmayan için wattpad te yazmaya başladım +18 korku, endişe, tedirgin hiss lere hissedersiniz