paranormal hikayesi 2 ( ışıl ışık)

POLLOCK İKİZLER

Tekrar dirilen kardeşlerin ilginç hikâyesi

John ve Florence Pollock, İngiltere'de küçük bir bakkalı olan ve süt dağıtım işiyle uğraşan bir çiftti. John Pollock, Bris. tol İngiltere'de 1920 yılında doğdu. Gençliğinde İngiliz Kraliyet Kilisesi'ne bağlı olan John, Florance ile tanışıp evlendikten sonra, Roma Katolik Kilisesi'ne katıldı.

Aşırı dindar ve bir o kadar çalışkan Pollock ailesi için her şey güzelleşmeye başlamıştı. 25 Şubat 1946 yılında ailenin ilk kızları Joanna yaşadıkları Bristol şehrinde dünyaya geldi. Aile kızları- nın daha iyi bir çocukluk geçirmesi için sanayi kenti Bristol'den meyve bahçeleri olan geniş arazili bir evde yaşamak amacıyla Bristol'un hemen dışındaki Whickham kasabasına taşındı. Bun- dan dört yıl sonra da Hexham köyüne taşınıp işlerini büyütme- ye karar verdiler. Aile mutlu mesut yaşarken Florance'ın ikinci bebeğine hamile olduğunu öğrenmeleriyle bu mutluluk daha da perçinlendi. 13 Nisan 1951 yılında ailenin ikinci kızı Jacqueline dünyaya geldi.

John ve Florance tüm gün çiftlik işleriyle uğraştığı için kızlar- la anneanneleri ilgileniyordu. Joanna ve Jacqueline birbirine çok yakındı ve hep birlikte oynarlardı. Jacqueline'den beş yaş büyük olan Joanna, kız kardeşine hem ablalık hem de liderlik yapıyordu.
Jacqueline üç yaşındayken, bir kova kenarına alnını çarptı ve na yarıldı. Üç dikiş atılması gerekti. İki kaşının ortası denebile k bir yerde sağ kaşının tarafında bir yara izi kaldı ve bu iz soğuk avalarda daha da belirgin hale gelmeye başladı.

Joanna evin neşe kaynağıydı. Hem kendi yazdığı hem de bü vuk yazarların dramalarını akşam ailesine canlandırır ve hatta bunları daha iyi canlandırmak için anneannesine özel kıyafetler diktirirdi. Maddi sıkıntıları olmayan bu çalışkan aile, kızları ve anneleriyle sakin ve huzurlu bir yaşam sürmeye devam ediyordu. Kızların en sevdiği şey ise evdeki herkesin saçını taradıktan sonra kendi saçlarını babalarına taratmaktı. Her ne kadar çiftlik hayatı yorucu olsa da John kızlarını asla kırmaz ve her akşam onların saçlarını tarardı. Kızların bir diğer eğlencesi de bahçelerindeki salıncakta sallanmaktı. Florance'ın annesi bitkin düşene kadar Joanna'yı sallardı. Tabii ki kardeşini çok seven bir abla olarak Joanna da Jacqueline'ı sallardı.

Lakin bu güzel zamanlar bir günde değişti. Hayat, bu aile için sadece bir günde cehenneme dönecekti. 5 Mayıs 1957 günü, iki kardeş her pazar gittikleri gibi kiliseye İncil eğitimi almaya gidi- yorlardı. Kaldırımda yürürlerken bir anda bir araç direkt olarak yönünü kızların üstüne doğru kırdı ve onlara çarptı. Kızlar ora- akta hayata gözlerini yumdu. Joanna henüz 11, Jacqueline ise 6 yaşındaydı. Kimse bu kazanın nasıl olduğunu anlayamadı. Polis- ler ve çevredeki insanlar bile bunun nasıl yaşandığını anlamaya çalışıyorlardı. Aile perişan olmuştu, bu dikkatsizlik karşısında hem çok üzgün hem de çok öfkeliydiler. Aracı kullanan kişi on- larca metre kaldırımda ilerleyip kızlara nasıl çarpabilirdi.

Kazaya karışmış olan sürücü ve eşi gözaltına alınmıştı. Olayın kaza olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Polislerin ısrarlı soruları karşısında kadın bir anda çözüldü ve her şeyi bir bir anlatma- ya başladı ama bu tüm olayı çok daha garip bir hale getirmek Rxereydi
Kazaya karışan çiftin iki kızı vardı. Ve kötü bakıldıkları gerek çesiyle devlet tarafından aileden alınmış ve yetiştirme yurduna verilmişti. Kadın da kızları görünce arabayı onların üstüne se müş ve eğer kendisi kızlarına sahip olamayacaksa kimsenin ol maması gerektiğini söylemişti. Kadın ve eşi tutuklandı. Eşi birka yıl tutuklu kalıp salıverilse de kadın hayatının geri kalanını bar akıl hastanesinde geçirecekti.

Bu trajik olay aileyi derinden sarstı. Süt dağıtımı ve hayvan bakımını bırakan aile kendilerini ibadete ve birbirilerine adamış lardı. Florance için işler çok daha zor olsa da o da ibadetle hayata geri dönmeye çalışıyordu. Kızların oyuncaklarını, eşyalarını hat- ta süt içerken giydikleri önlüklerine kadar her şeylerini bir kilere kaldırdı. Çünkü genç kadın bu olayı hatırlayıp Tanrı'ya isyan et mek istemiyordu.