Mustafa 10 dakika içerisinde hem güzel bir haber hem de o güzel haberi unutturan kötü bir bilgiye ulaşmıştı. Halası vardı ve Alzheimer hastasıydı. Babası onunla konuşmuyordu ve ikiside aynı hastalıkla mücadele ediyordu aynı hastanede. Zaman yine oynunu oynuyordu... Bunu babasına demeli miydi? Konuşmadığı belki de 35-40 yıldır görmediği kardeşi buradaydı ve tabi yıllar önce istemediği adam da. Belki affederdi ama ne fark ederdi ki? Hümeyra hanım çoktan dünyayla olan ilişkisini kesmiş sadece ölümü bekliyordu. Bunu Selim bey öğrenirse çok üzülürdü ve hastalığı için hiç iyi olmazdı. Yine iki arada bir derede kalmıştı...
İkra'yla koridorda yürüyorlardı.
Mustafa "ne yapmalıyım sence?"
İkra " zor bir durum anlıyorum elbette seni. Sadece kalbinin sesini dinle. Çünkü çok temiz bir kalbe sahipsin...." dedi ve ne dediğini bir daha düşündü. Ne diyordu böyle? Temizse temiz sanane. Utandı, kızardı ve kendine kızarak hızlandı . Mustafa heyecandan ne yapacağını bilemedi.İkra kendisi hakkında böyle güzel düşündüğünü bilmiyordu...
İkra, Mustafa'yı diğer sevenlerinden ayırıyordu. Ve gerçek aşkla yaklaştığını da bir gün İkra anlayabilirdi. Bu umutla yaşıyordu... Duygularını ona açmak istiyordu. Ve bugün de son gündü. Artık ne olursa olsun demeliydi. Cesaretini toplamalı ve harekete geçmeliydi. Nefesini tam içine bile çekemiyordu heyecandan. Dudakları kurumuştu. Bir damla İkra sevgisine muhtaçtı sadece...İkra odasına doğru ilerledi. Yüzü kızarmıştı. Kapıda yine o sürekli mesaj atan , hediye yollayan ve bazen de tehdit eden adam vardı: İsmail. Bir anda sinirleri alt üst olmuştu İkra'nın. Odasına doğru yürüdü.
İsmail "ooo yine çok güzelsin İkra'cığım."
İkra "Teşekkürler. Yine ne var?"
İsmail" hemen asabileşme. Ki sinirlenincede çok güzel oluyorsun. Bak sana ne aldım..."Mustafa artık hazırdı. Cesaretini topladı yürümeye başladı. Köşeyi döndü ve İkra'yla o adamı gördü.
İsmail aldığı hediyeyi uzattı ve İkra aldı. Mustafa o anda yıkıldı adeta. Yıllar sonra yeniden aşık olduğu kadının yanında biri vardı ve ona hediye veriyordu. İkra'da hediyeyi almıştı. Mustafa geriye döndü ve babasının yanına doğru ilerledi...
İkra" yine mi hediye. Dur bakayım. Kolye. Aa nedense hiç umrumda bile değil. Ya sen peşimi bırakır mısın artık! Al şu hediyenide çık git şuradan"
İsmail"kızım ben senin aşığınım. Sen benimsin. Sok şunu kafana artık. Kimseye yar etmem seni. Gel inat etme 'evet' de. Seni prensesler gibi yaşatayım. Yazık oluyor bu güzelliğe burada"
İkra "sanane yahu. Güzellik benim güzelliğim. Ben kimsenin malı değilim. Sende bunu beynine sok diyeceğim ama şimdiye kadar o kadar şey söyledim gelişme yok bence sende beyin yok. Şimdi al şu hediyenide defol. Bir daha mesaj atma. Evimin önüne bur şeyler bırakma ve beni tehdit etme. Seni şikayet etmeme az kaldı zaten"
İkra'nın kolundan tuttu ve sıktı biraz.
İsmail "ne yaparsan yap boş. Kim sana inanacak? Aklından çıkar bunu ve benim olduğunu kabullen artık. "
İkra " canımı acıtıyorsun bırak"
İsmail kolundan itti ve İkra sandalyeye düştü.
İsmail koridordan çıkıp gitti.
İkra " pislik, hayvan herif" diyerek odasına girdi ve ağladı. Bu adamdan kurtulması gerekti ama nasıl? Musallat olmuştu resmen. Direnmeliydi ama. Güçlü kalmalıydı. Ve tüm erkeklerden nefret ediyordu. Annesini aldatan babasından hepsinden. Biri hariç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFÜN ADI ALZHEİMER
General FictionAkrep Dede ölmeli... Herkes unutur. Bazıları sevdiğini, bazıları da bir olayı. Bunu isteyerek yapar insan, bazen de istemesen bile unutursun. İpler elinde değildir. Bir uçurtma misali, kader seni nereye yönlendirse oraya gidersin, rüzgar seni savu...