İkiside şok olmuştu. Mustafa defalarca Özür diledi. Heyecandan olduğunu anlatmaya çalıştı. Ama o kısa sarılışta artık İkra'nın kokusunu öğrenmişti. Burbery body kullanıyordu. Artık Mustafa'nın da en sevdiği kokuydu İkra karışımı bu parfüm. Keşke bir daha sarılabilseydi. Biraz daha içine çekebilseydi İkra'sının kokusunu. Eli ayağı titriyordu. Heyecandan bayılabilirdi. İlk kez dokunmuştu. İlk kez bu kadar yakındı ona. Göz göze gelmemek için çok uğraştı ama olmadı. İkra'da da öyle güzel gözler var ki 'Sıkıysa aşık olma bu güzel gözlü kadına' der gibi bakıyor... Bu an hiç bitmeseydi diye dua ediyordu saniyenin ne bileyim kaçta kaç küçük diliminde. Zaman kavramıda kayboluyordu onu görünce. Herşey slov müzik eşliğinde hareket ediyordu sanki. İkra'nın saçlarını sallayıp arkaya atması da onun için yapılmış bir cilveydi. Bu hayal onundu ve bu hayalde tüm yollar İkra'sına çıkıyordu. İkra sadece onundu. Başka bir ihtimal düşünülemezdi. Bu Mustafa kanunuydu artık. Bu kanunu çiğnemeye çalışanlar derhal tutuklanacak ve gözlerine mil çekilecek. Aslında tüm erkeklerin gözlerine mil çekilebilirdi(HAYIR HAYIR KAHRAMANIMIZ HİÇ KISKANÇ DEĞİL☺). Herkes bilmeliydi. Mustafa'nın İkra'ya olan aşkını. Eline davul alıp "Bırakın sahuru. Dinleyin beni. Ben İkra'yı deliler gibi seviyorum. İkra sadece benim. Kimse sakın bakmaya. Her kim bakar ise falakaya yatırıla. Duyduk duymadık demeyin" diyebilirdi. Belki bir kaç saksı atan olurdu balkondan kim bu deli diye. Ama anlayanda çıkardı bu deli aşığı bAŞKentte...
İkra"tamam sorun değil. Bu arada tebrik ederim."
Mustafa"teşekkür ederim İkra. Hanım."İkra bu gence neden bu kadar kendini yakın hissetmişti anlam veremedi. Ama Mustafa'da bir şey vardı. Tılsım gibi. Mıknatıs gibi kendine çekiyordu İkra'yı. Ve ilk kez İkra kendine hakim olmak istemiyordu...
Şimdiye kadar 1 kez aşık olmuştu. Ona değer vermişti. 3 yıl önce bitmişti. En azından takvim öyle diyor. Ve sonrasında kimse olmamıştı. Kısmetleri mi? Matematiğin bunu hesaplaması için yeni bir sistem geliştirmesi gerekiyordu. Ama o hiç birini istemedi. Ve içlerinden bazıları musallat olmuştu. Teklifini kabul etmedi diye tehdit eden de oluyordu. Ama o alınmıştı artık. Umursamamayı öğrenmişti. Bazen korktuğu geceler olsada...Cengiz bey odasından çıkmış Selim beyi kontrole gidecekti. İkrayla Mustafa'ya selam verdi içeri girdiğinde.
Cengiz " İkra hanım hemen gelin. Selim bey nöbet geçiriyor. Kayıt defterini alıp gelin". Her an not edilmeliydi. Mustafa ise kapının girişinde babasını izliyordu ve çok üzgündü.
Selim bey bu defa hemen kendine gelmemişti. Aynayı eline almıştı yine. Boş boş bakıyordu. Ayağa kalktı. Sağ taraftaki koltuğa oturdu. Gözlerini hızlıca açıp kapamaya başladı. Sakinleşti birden. Kendine geldi.Selim bey "hoşgeldin doktor"
Cengiz bey " hoşbulduk. Nasılsın diye bir bakalım dedik ama iyisin. Buna sevindim"Moral çok önemliydi. Kötü haber ise hastalığın çabuk ilerlemesine neden olacaktı.
Selim bey "evet iyi hissediyorum"
Cengiz bey "tamam geçmiş olsun. Hadi gidelim İkra hanım" dedi ve odadan ayrıldılar.Mustafa bu uzun nöbetten dolayı korkmuştu. Acaba kimi, neyi unutmuştu.
Selim bey "telefon nerede çocukları arayayım"
Mustafa telefonu uzattı. Buket'i aradı.
Selim bey "kızım nasılsınız? Eşin nasıl? "
Buket "iyiz baba. O da Kübrayla uğraşıyor. Bizi boşver sen nasılsın baba?"
Selim bey "iyimde. Kübra kim?"
Buket " kızı.." dedi ve durumu anladı. Çok kötü olmuştu. Ağlamak istedi ama babası üzülmesin diye kendini tuttu.
Buket " komşunun kızı. Çok tatlı. Sen hiç görmedin baba"
Selim bey "hmm. Tamam kızım hadi o kızı da yerime öp. Hoşçakalın" dedi ve telefonu kapadı. Buket'inde gözyaşları sel oldu...KİTABI KÜTÜPHANENİZE EKLERSENİZ BÖLÜM YAYINLANINCA BİLDİRİM ALIRSINIZ.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFÜN ADI ALZHEİMER
BeletrieAkrep Dede ölmeli... Herkes unutur. Bazıları sevdiğini, bazıları da bir olayı. Bunu isteyerek yapar insan, bazen de istemesen bile unutursun. İpler elinde değildir. Bir uçurtma misali, kader seni nereye yönlendirse oraya gidersin, rüzgar seni savu...