Ağustos böceğinin sesiyle uyanmıştı uyuduğu balkonda. Tek gözü açıldı her zaman ki gibi. Etrafını süzdü. Sol eliyle telefonuna ulaşmayı başarmıştı. Wifi ile alt komşunun netine bağlandı. Anasayfayı yeniledi. Hala Kpss ile alakalı pek bir şey yoktu. Herkes zor diyordu sadece.
İkinci gözü açıldı bir anda. Evet bugün tatil hazırlığını bitirmeliydi. Yarın büyük gün çünkü. Tatile gidilecekti. Belkide yıllardır en sevdiği dönemdi bu. Ailecek 15 gün süren Balıkesir tatili. O hoteldeki teyze, o plaj, balıkçı dayı... Artık hayatını bir parçası olmuşlardı. Belkide balığa çıkmaz bu yıl Yusuf dayı. İyice yaşlandı. Ve kayısı borcum da aklımda...
Aklına yine sınav geldi. Ya sonuç istediği gibi olmazsa? Sıkıldı birden. Sigara yakmak istesede oruç olduğunu hatırlamak çok zamanını almadı. Şimdilik bunu unutmak istedi. Tatili düşündü. Kumu, güneşi, gece midye yemeyi ve babasına görünmeden çıkarsa bir iki defa gidebileceği barı.
Birden gözüne duvardaki saat takıldı. Kaç zamandır burada olmasına rağmen ilk kez bu kadar ilgisini çekti. Akrep ve yelkovana baktı. Akrep; emekli maaşına gelecek zammı bekleyen dedeler gibi sadece minik adımlar atıyordu. Yorgundu sanki. Aslında sankiden daha fazlasıydı. Hiç ilerlemek istemiyordu... Mecburiyetten yaşıyordu sanki. Sigara içiyordu, çok favorisi olmasada makarna yiyordu ve ara sıra vine izliyordu. Yaşıyordu yani...
Zamanın ihanet ettiğini gördü. Mutluyken salise gibi geçen zaman yalnızken Akrep dede gibiydi. Ve Akrep dede ölmeden bu düzelmeyecekti...Yelkovanı ise babasına benzetti. Orta yaşın biraz üzerinde. Daha hızlı hareket ediyordu Akrep dedeye nispet yaparcasına. Biraz daha fazla enerjisi var. Ama o da yorulmaya başladı son zamanlarda. Doktora gidip gelmeye başlamıştı. Ve ailesine hiç bir şey anlatmıyordu...
Annesinin dediğine göre doktor babasına " Selim artık ailene söylemelisin" demiş. Eşinin içeri girdiğini görünce doktora iyi günler deyip odadan çıkmış.
Annesi " bize anlatman gereken neymiş" dediğinde ise her zaman ki bir şey anlatmaya yanaşmayan tavırla
" önemli bir şey yok. Bu aralar ofiste işler yoğundu. Tatilde dinlenirim geçer" demiş.Yine bir gün babası hastaneye kontrole gideceği zaman Mustafa'da eşlik etti. Evden çıktıktan bir süre sonra babası "oğlum" dedi ve sustu. " Efendim baba" dedi cevap gelmedi. Bir kez daha niyetlendi ama vazgeçti...
Doktorun odasına babası tek başına girdi.
Mustafa ne kadar süreceğini bilmeden etrafına bakınmaya başladı. Hastane misyon, vizyon yazılarını bir kaç kere okudu. Ve çoğu ezberindeydi artık...20-25 dakika sürdü. Çıktığında yüzü kireç gibi olmuştu babasının. Korkuyordu sanki. Mustafaya boş gözlerle ve ilk kez görüyormuş gibi baktı. Sonra amaçsız bir şekilde yürümeye başladı. Yanından geçti ve gitti. Kalakaldı oturduğu bankta. Anlam veremedi. Arkasından yürümeye başladı.
" Baba ne oldu" dedi ve cevap gelmedi. Konuşmuyordu babası. 1-2 adım arkasında yürümeye devam etti. 4.katta olan dokturun bulunduğu koridordan çıkmışlardı. Asansörü kullanmadı ve merdivene yöneldi. Bir kaç adım attı ve durdu. Rüzgarın etkisiyle kırılan ve yaz olduğu için kimsenin umrunda olmayan pencereye uzunca baktı. Yanlarında insanlar akıp gidiyordu. Tahminen 6-7 dakika böyle durdular. Birden babası " Oğlumu unuttum onu bulmalıyım " dedi. Geriye döndü bir adım attı. Tekrar yanından geçip gideceğini düşündü ve gözleri büyüdü. Aniden babası sarıldı. Kendini bildi bileli babası bu kadar sıkıca sarılmamıştı. Kokladı, öptü. Mustafa bir yandan sarılmak için kollarını kaldırdı bir yandan da " bir şey mi oldu baba" dedi ve elleri babasının sırtına değmeden babası kendini geri çekti. Düşündü. O içten ve samimi birazda korktuğu o güzel anı bıçak gibi kesen "hiç" cevabı geldi. "Hadi eve gidelim Mustafa" dedi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFÜN ADI ALZHEİMER
Genel KurguAkrep Dede ölmeli... Herkes unutur. Bazıları sevdiğini, bazıları da bir olayı. Bunu isteyerek yapar insan, bazen de istemesen bile unutursun. İpler elinde değildir. Bir uçurtma misali, kader seni nereye yönlendirse oraya gidersin, rüzgar seni savu...