Mustafa "Baba iyi misin?"
Selim bey "İyim. Biraz yoruldum galiba."
Mustafa "İstersen şahitlik yapma. Yorma kendini daha fazla."
Selim bey "Yok oğlu. Çocuk o kadar geldi rica etti. İyim ben. Masaya kadar yardımcı ol ama."
Mustafa "Tamam baba nasıl istersen."
Bir koluna Mustafa diğerine İkra girdi ve nikah masasına kadar eşlik ettiler. Selim bey sandalyesine oturunca nikah memuru nikah işlemine başladı.
Nikah memuru Fikret bey "Evlenmek üzere belediyemize başvuruda bulundunuz. Yapılan incelemede herhangi bir sakınca bulunmadı. Şimdi Eylül hanım Siz Burak beyi eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Eylül "Eveeeet :) "
Nikah memuru Fikret bey "Siz Burak bey Eylül hanımı eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Burak "Evet Evet Eveeeet :) "
Nikah memuru Fikret bey "Peki sizler şahitlik ediyor musunuz?"
Selim bey "Evet şahidim."
İkra "Evet şahidim."
Nikah memuru Fikret bey "Bende sizleri karı koca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsiniz."
Burak duvağı açtı ve Eylül'ün alnını öptü. Bu sırada Nikah memuru evlilik cüzdanını Burak'a verdi. Burak havaya kaldırıp sevinirken Eylül ayağına bastı. Burak ayağının acısıyla eğilmişti ve şimdi Eevlilik cüzdanı Eylül'deydi. Nikah memuru bilerek Burak'a verip ayağına basılacağını unutmasını istemişti...
Mustafa ve İkra Selim beye yardımcı olmuş ve yerlerine geçmişlerdi. Burak yine yanlarına gelmişti.
Mustafa "Kardeşim tekrardan hayırlı olsun."
Burak "Sağol kardeşim. Selim amca, İkra hanım çok teşekkür ederim şahitliğiniz için."
Selim bey "Ne demek oğlum. Hayırlı bir işe şahit olduk çok şükür."
İkra "Rica ederim tebrikler."
Burak, Mustafa'nın yanına oturdu. Eylül'de İkra'nın yanına geldi. İkra ve Eylül hem sohbet edip hemde arada Selim beyin durumunu soruyordu.
Mustafa "Kaça patladı düğün."
Burak "salon, ev malzemeleri, altın. Neredeyse 100 bin."
Mustafa "100 bin mi! Oha bu kadar pahalı mı?"
Burak "Kaçmadım masraftan. Babamın birikimiyle uçak bileti, otel ve gezileri ayarladım. Kalanı düğüne ekledim. Ama yinede borçlandım. Sende borçlanacaksın :) " dedi ve İkra'yı işaret etti.
Mustafa" Keşkeee. 100 değil 200 olsun. Yeter ki yanımda olsun. Bir ömür öderim valla."
Burak "200 mü :) olum sen baya baya ciddisin."
Mustafa "Yaktı beni. Biliyorsun uzun süredir uzak duruyordum. Sena'dan sonra kimse olmaz diyordum. Ama şuan mecnun oldum."
Burak "Konuş o zaman "
Mustafa "Konuşmak mı! Heyecandan ölebilirim yarısında. Kabul etmez ki. Bi ona bak birde bana. Hem daha bir kaç gün oldu bu denli yakın olmamız. Sayende tabi ki. Bilmiyorum ne olacak ama hayırlısı."
Burak"O da doğru. Hem sana ne olmuş ki! Delikanlı adamsın. Öyle düşünme. Hem İkra'da tanıdığım kadarıyla pek ona önem vereceğini sanmıyorum. Ama çok geç kalma."
Mustafa"Haklısın. Ee ne zaman balayına gideceksiniz?"
Burak "Masaya vedalaşmaya geldim. Birazdan çıkacağız. Havaalanına kadar yorulma. Hem Selim amca rahatsız hemde İkra'yı eve bırakacaksın daha."
Mustafa "Aynen iyi olur. Yine hızlısın varya :) "
Burak "Tek rakibim THY :) Bu alemde tekim biliyorsun. " Sarıldılar ve masadakilerlede vedalaştılar, salondan ayrıldılar.
Mustafa "Enişte sana zahmet sen babamı hastaneye bırak. Bende gelirim yarım saat içerisinde. Olur mu?"
Nusret bey "Tamam yeğeni. Bir işim falan yok zaten."
İkra, Selim bey ve Nusret beyle vedalaştı ve çıktılar salondan. Arabaya bindiler.
Mustafa "Nasıldı sence?"
İkra "Bence güzel olmuş. Ama 100 bin de çok para."
Mustafa "100 bin mi! Sen nerden duydun?" Eli ayağı birbirine girmişti. Acaba 200 bini de duymuş muydu?
İkra "Eylül söyledi."
Mustafa "Haa tamam."
İkra "Bana biraz fazla gibi geldi."
Mustafa "Ben bu kadar pahalı olduğunu bilmiyordum bile. 30-35 e olur diyordum."
İkra " :) olur mu hiç. Abim evlendi geçen kasımda sırf 25 bin altını tuttu. Aslında bende hiç toplu olarak düşünmemiştim."
Mustafa "Çok para :) 50 olsa normal gibi. Birde eşyaları önce almak gerek. Yoksa hepsi bir anda erkeği zorluyor."
İkra "Kullanılmış eşyaya mı getireceksin eşini?"
Mustafa "Temiz kullansam?"
İkra "Üstünü ört çarşafla :) Kadınların buna pek razı olacağını sanmıyorum. Mesela ben seçmediğim eşyayı asla kabul etmem. Tabi büyük konuşmakta istemiyorum."
Mustafa "Orası da doğru. Evlilik çok masraflı."
İkra "Kesinlikle."
Kırmızı ışıkta durmuşlardı. Konuştukları için sağa sola bakmıyorlardı. Bu güzel gecede orada olması gereken son kişi yanlarındaki arabanın direksiyonundaydı: İsmail. Evlilik konusunu o kadar hararetli konuşuyorlardı ki fark etmediler onu.
İsmail "Demek hanımefendi geceleri bununla dolaşıyor. Bu gece onu son görüşün olacak. Oçocuk yarını göremeyecek."
Yeşilin yandığını fark edince devam ettiler. İsmail eve kadar takip etmişti. Mustafa apartmanın girişine kadar eşlik etti arabayı park ettikten sonra.
Mustafa "Geldiğin için ve dans için teşekkür ederim tekrardan."
İkra "Rica ederim. Güzel bir geceydi."
Mustafa "Aynen çok güzel bir geceydi. Hadi sen evine çık. Nusret enişteyi fazla bekletmeyeyim."
İkra "Peki.İyi geceler" dedi ve apartmana girdi. Mustafa bir süre bekledi. Tam arkasını döndüğünde İsmail yumruğu burnunun ortasına indirdi. Mustafa yere serildi.
İsmail "Bu kız benim anladın mı? Onu kimseye kaptırmam."
Mustafa bu sırada ayağa kalktı. Ağzı burnu kan içindeydi. Burnunu tutuyordu.
İsmail "Onu elimden almaya çalışanı yaşatmam" dedi ve cebinden bıçağı çıkardı. Mustafa'nın karnına 3 kez sapladı ve kaçtı. Mustafa yere yığılmıştı.
Etrafında koşuşturan insanlar vardı. 'Ambulans, polis' gibi nidaların arasındaydı. Gözü ise İkra'nın penceresinde.
Bu sokağa ilk geldiği günü hatırladı. Heyecanını. Hissettikleriyle attığı adımları. Nasıl çekmişti İkra'sının kokusunu. İçine hapsetmişti sanki. İhtiyaç duydukça inceden kullanıyordu bir iki doz sevdiğinin kokusunu. Şimdi her yer her şey puslu olsa da hala onun penceresi netti. Şimdi ise kalbi İkra'yı ilk gördüğü gibi atıyordu. Ritmi yavaşladı birden. Gözleri kapanıyordu, Kolları yanına düştü. Beyaz olan her yer artık simsiyahtı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFÜN ADI ALZHEİMER
Narrativa generaleAkrep Dede ölmeli... Herkes unutur. Bazıları sevdiğini, bazıları da bir olayı. Bunu isteyerek yapar insan, bazen de istemesen bile unutursun. İpler elinde değildir. Bir uçurtma misali, kader seni nereye yönlendirse oraya gidersin, rüzgar seni savu...