Aslında ilk kez kendine böyle ilk bakışta aşık olan birine bu kadar kanı ısınmıştı...
İkra "adınız nedir?"
Mustafa "Selim pardon. Mustafa HAN"
İkra" hmm peki. Bu durumda babanızda Selim bey. Nerelisiniz?"
Mustafa "Malatya. Siz? ... kusura bakmayın sohbet havası gibi olunca sordum. Siz devam edin."
İkra "Nevşehirliyim. Ama 4 yaşından beri Ankara'da yaşıyoruz. Yani hiç bilmiyorum oraları. Peri Bacalarına falan gitmedim. Uçan balonlara binmedim yani."
Mustafa"bir gün gidersiniz umarım"Evrakları doldurdular. Gerekli imzalar atıldı. Selim bey 1+1 tarzı özel oda da kalacaktı. Bir kısmını emekli sandığı karşılayacak. Geri kalanıda ceplerinde ödeyeceklerdi...
Mustafa için salon kısmında yatacağı yatak vardı. Oda da ayrıca tuvalet, banyo gibi temel ihtiyaç yerleri de mevcuttu. Bunlar ise Mustafa'nın umrunda değildi. İkra'nın göstereceği sandalyede bir ömür yaşayabilirdi...
İkra, Cengiz ve Kurthan beyle 3 yıldır çalışıyordu. Alzheimer konusunda bir çok şey öğrenmişti. Ve bazı geceler hastanede nöbete kalıyordu. Tabi o gece bu gece değildi ve Mustafa'nın nöbetle ilgili bir bilgisi yoktu...İşlerini hallettikten sonra babasını alıp odaya geçip yerleştiler. Kurthan bey odaya geldi. Eyüp beyin, yakın bir arkadaşı ve meslektaşı olduğunu ve ondan gerekli bilgileri aldıklarını ve yapılacak tetkiklerden sonra hangi tedavi yöntemini kullanacaklarını belirleyeceklerini söyleyip odadan ayrıldı...
Babası Mustafadaki heyecanı görmüştü. "Hayırdır oğlum bu ne mutluluk?"
Mustafa"yok bir şey baba. Ne mutluluğu!"
Selim bey "E o zaman neden kıpkırmızı oldun? Ağzın kulağında odaya geldiğinden beri."
Mustafa "cidden bir şey yok baba"
Selim bey şimdilik bu konuyu kapatır gibi olsada "aslında senin ve Elif'in mürüvvetini görmek isterdim" dedi. Mustafa buna hem sevindi ; çünkü artık aşıktı: üzüldü çünkü Elif ablası zaten evliydi ve bunu hatırlamıyordu.
Mustafa "inşallah görürsün baba. Ama öncelikli işimiz sensin. Senin sağlığın."Malatya'dan telefonlar geliyordu. Yine son durumu, evi, hastaneyi, doktorları anlattı. Burada şimdilik herşeyin iyi olduğunu bildirdi. Bir gelişme olursada haber vereceğini söyledi ve telefonu kapadı...
İlk gün boyunca Cengiz ve Kurthan bey nöbetleşe hastanın saat saat durumunu takip ettiler. Gün içerisinde Selim bey 1 kez rahatsızlandı. Kısa süreliydi. Kendine geldi hemen. Mustafa yinede annesinin aynasını sol eline vermişti. İkra hemşirede arada bir uğrayıp doktorlarla durumu inceledi. Tabi bu gelişmeler en çok Mustafa'yı mutlu ediyordu. Doktorlar ve hemşireler Selim beye, Selim beyde kendisini muayene edenlere baktığında Mustafa'nın İkra'ya bakışlarını ve heyecanını kimse görmüyordu.
Mustafa babasıyla çektirdikleri son aile fotoğrafını gösteriyordu düzenli olarak beyin jimnastiği için. "Bu annem Dilara. Bu Abdullah ve eşi Esra var. Bu Buket ve eşi Okan var. Seda ablam ve o da evli. Elif ve o da ev.. şey bekar ve bu da benim babacığım. "
Selim bey " ilk göz ağrım. Buket'im. O doğdunda köyde yaşıyorduk. Ekinler zamanıydı. Annen o haliyle yardım ediyordu tarlada bana. Kışın yiyeceğimiz erzak için..." dedi sustu. Nöbet geçiriyordu. İki kez daha 'erzak için' dedi.
Mustafa "baba? Baba?" Deyince Selim bey kendine geldi tekrardan. Bu nöbeti doktora haber vermek için kapıya yöneldi. Tam kapının çıkışında Burak'tan mesaj gelmişti " Tebrikler pampa. Adalet Bakanlığındaki işe yerleşmişsin hayırlı olsun" diye. O sırada İkra kapıdan içeri girdi ve Mustafa heyecandan İkraya sarıldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFÜN ADI ALZHEİMER
General FictionAkrep Dede ölmeli... Herkes unutur. Bazıları sevdiğini, bazıları da bir olayı. Bunu isteyerek yapar insan, bazen de istemesen bile unutursun. İpler elinde değildir. Bir uçurtma misali, kader seni nereye yönlendirse oraya gidersin, rüzgar seni savu...