Saat 06.42 i geçiyordu. Selim bey uyanmıştı. Evin kapısından çıktı ve buralara hiç gelmemiş gibi sağa sola bakıyordu. O an aslında hiç bir yeri bilmiyordu. İçindeki dürtü ile sağ tarafa yöneldi. Üzerinde pijaması vardı. Dışarı çıkınca insan ne giyer ki? Onuda bilmiyordu ve pekte önemi yoktu. İçindeki dürtü sadece yürümesini söylüyordu... Yarım saat boyunca hiç durmadan ilerledi. Yolda geçen insanlar ona ters ters bakıp bir şeyler söylüyorlardı. Acaba tanıyorlar mıydı kendisini? Yoruldu. Ordaki parka yöneldi. Oyuncaklara yakın bir banka oturdu. Babaları ile koşuya çıkan bir kaç hevesli çocuk oyuncaklarla oynuyordu. Onları izledi. Kimdi o çocuklar? Bilmiyordu. Sadece onların hareketlerini izledi...
07.05' ti saat. Mustafa alarmla uyanmıştı. Odasından çıktı lavaboya gidecekti. Babasının odasının açık olduğunu gördü. Evin kapısı da açıktı. Koşarak babasının odasına baktı. Yoktu babası. Bahçeye koştu orada da yoktu. Bahçe kapısının da açık olduğunu görünce ayağında terlik, üzerinde tişört, şort bahçe girişe koştu. Etrafına bakındı. Acaba saat kaçta çıkmıştı evden? Hangi yöne gitti ki? Bir sağa bir sola gitti. Karar verdi sağa doğru gidecekti. Bir süre yürüdü. Yolda geçenlere babasını tarif etti ; sordu. Ama gören olmamıştı. Diğer yol muydu acaba ne yapacağını bilmiyordu. Biraz daha yürüdü. Genç biri geliyordu ona sordu. Ondan da olumlu bir cevap alamadı. Karşı kaldırımda yaşlı karı koca yürüyordu. Kadın "uyuduğu elbiselerle spora çıkmak bugünün modası galiba!" dedi. Mustafa bunu duymuştu. Hemen yanlarına gidip babasını tarif etti ve rahatsızlığını söyledi. Kadın bu yoldan aşağı doğru giden birini gördüğünü söyledi. Mustafa koşmaya başladı...
Selim bey çocuklara biraz daha yaklaşmıştı. Çocuklardan birinin babası balfix çekiyordu. Geceliğiyle dışarı çıkmış birinin çocuğunu izlediğini görünce Selim beyin yanına koşarak geldi ve Selim beyi itip kalkmaya başladı. Dengesini kaybeden Selim bey yere düştü ve kafasını yere çarptı. Adam" sapık mısın sen? Çocukları neden gözetliyorsun? Şu üstündeki elbiselere bak. Yaşından, başındaki beyazlamış saçtan utan" dedi. Bu sırada Selim beyin çarpma ile başı kanamaya başlamıştı. "Ben bilmiyorum. Sadece izliyordum"dedi çocuğu işaret ederek...
Mustafa parkın girişine gelmiş ve adamın babasına karşı sert tavırlarını görmüştü. Adam gittikçe sertleşen üslubuyla Selim beye " git buradan yoksa dayak yiyeceksin" dedi. Mustafa koşmaya başladı. Babasının kafasındaki kanı görünce adamın üstüne atladı. Kavga başlamıştı. Yumruklar havada uçuyordu. Selim bey çökmüş iki elinin arasına başını almış öyle duruyordu. Çevredekilerin yardımıyla ayrıldılar. Mustafa "sen kimsin ki benim babama vuruyorsun laaan!!" dedi. Adam " baban çocuklarımızı gözetleyen sapığın teki" demesiyle Mustafa ayıranların elinden kurtuldu adamın burnunun ortasına sert bir yumruk indirdi...
Polis gelmişti ve iki tarafıda merkeze götürdü. Iki tarafta ağzına gelen küfürleri ediyordu. Adamın burnundaki kanda akmaya devam etti... Komiser sataşmaların devam ettiğini görünce "sessiz olun yeter! Ne bu haliniz?" dedi ve masaya yumruğunu vurdu.
Komiser Veysel "anlatın ne oldu."
Adam" şu yaşlı çocuğumu gözetliyordu. Sapık bu komiserim baksanıza neyle dışarı çıkmış."
Mustafa"düzgün konuş laan babam hakkında."
Adam devam etti " bende çocuğumu korudum efendim" dedi.
"Şimdi sen anlat bakalım evladım" dedi Komiser. Mustafa "Efendim bu adam babamı itip duruyordu ve babamında kafası kanıyordu. Bende dayanamadım vurdum".
Komiser Veysel" e sen ne yapıyordun o parkta bu halde hemde" dedi. Selim beyden ses çıkmıyordu. Komiser tam kızacaktı ki Mustafa hemen atıldı "babam hasta komiser bey. Alzheimer. " dedi. Adam o an keşke yer yarılsada yerin dibine girsem diye düşündü. Hemen Selim beyin elini öptü ve hem Selim beyden hemde Mustafa'dan Özür diledi. Selim bey "kimsiniz siz?" dedi. Adam " hani parkta" dedi devamını getirmedi. Tekrardan Özür diledi. "Ayrıca o nasıl yumruk atma öyle az daha bayılıyordum" dedi. Küçük bir gülümseme yerleşti sabahtan beri gergin olan yüzlere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFÜN ADI ALZHEİMER
Fiction généraleAkrep Dede ölmeli... Herkes unutur. Bazıları sevdiğini, bazıları da bir olayı. Bunu isteyerek yapar insan, bazen de istemesen bile unutursun. İpler elinde değildir. Bir uçurtma misali, kader seni nereye yönlendirse oraya gidersin, rüzgar seni savu...