ASLINDA LACİVERT OLMALIYDI...

395 28 0
                                    

Mustafa ve babasından ses çıkmadı bir süre. Mustafa kaşıkla yemeğini karıştırıp duruken babası eşi Dilara'ya "yemek için ellerine sağlık" diyordu. Annesi Mustafa'nın yemek yemediğini ve bunun hastaneden geldiğinden beri devam eden suskunluğuyla paralel olduğunu göremek için pek zamana ihtiyaç duymadı.

Annesi babasına " kontrolerde bir şey çıktı mı? Doktor bir şey dedi mi?" diye seslendi. Babası ise direkt konudan kaçarak televizyonu açtı ve hergün aynı saatte başlayan haberleri izlemeye başladı...

Mustafa elindeki kaşığı düşürünce kendine gelebildi. Ancak masada babasını göremeyince telaşlandı. Aynı saniye içinde babasını her zaman ki koltuğuda görünce rahatladı. Annesi Mustafa'ya hayırdır bakışı attı ve mutfağa gelmesini söyledi. Mustafa ne diyeceğini bilmeden Akrep dede gibi ilerledi annesinin arkasından.

Mutfaktaki küçüklüğünden beri evlerinde olan sandalyeye oturdu. Balkon kapısının kolunun çarpmasıyla duvardan dökülen yerdeki boya parçacıklarını izlemeye daldı. Yeşil boyaların arka kısmı pembeydi. Birden mutfaklarının önce ki renginin pembe olduğunu; o rengi de ablası Buket'in kızı Kübra istedi diye annesi torunu mutlu olsun diye apar topar bir gecede boyatmıştı. Ki kendisi lacivert olsun Fenerbahçeli adam pembeye boyatır mı diye karşı çıkmış ama sonra yeğeni Kübra'nın " dayı pembe olsun nolur"larına dayanamayarak kabul etmişti...

Biraz daha derinlerine daldı boya parçacıklarına ve hastaneyi düşünmeye başladı: Babasının onu tanımıyormuş gibi attığı bakışları ve yanında nereye gideceğini bilmeden attığı adımları... Ne olmuştu acaba babasına. Hastaydı belli oluyordu. Ama neydi bu hastalık?...

Annesi beşinci kez " Mustafa" demişti ve Mustafa düşüncesinin derinliklerinden nefesini tutarak çıkmıştı. " Efendim anne" dedi. Uzun süre nefessiz kalmış gibi art arda bir kaç nefes egzersiziyle. "Bugün diyorum ne oldu hastanede? İkinizden de ses çıkmıyor. Hele sen ilk kez seni böyle görüyorum" dedi annesi ve yanındaki dolaba elini koyarak sorgu başladı dercesine...

Annesi kısa boylu, tombiş ve insanları eğlendirmeyi, güldürmeyi seven; aynı zamanda bazı olaylar karşısında bir hakime edasıyla davranan biriydi. Babası ise uzun boylu, saçları gür ve kalıplı biriydi...
Selim, Dilara'yı köylerinde görmüş ve ailesini seferber ederek dördünce kez istediklerinde razı edebilmişlerdi Dilara'nın babası Tevfik beyi. Babası o dönemin şartlarında Dilaraya tahta tarak ve sana senden daha güzel hediye veremem diyerek ayna hediye etmiş. Ve böyle başlamıştı onların evlilik hikayeleri. İlk yıllarda Selim bey tarlarını ekip biçerek geçimlerini sağlamış. Daha sonra ki dönemde köylerinden biri onu çalıştığı demiryollarında işe sokmuş ve Malatya'nın yolunu tutmuşlar. Kısa süredeki azmi ile artık masa başına terfi etmiş. Bu süre içinde Buket, Abdullah ve Seda evlenmişti. Evde Mustafa ile ablası Elif kalmıştı. Elif okumak istesede istediği eğitim seviyesine ulaşamayınca o da iki yıl içinde evlendi. Bir başına kalmıştı abisi ile paylaştığı oda da. Televizyon kumandası kavgası edeceği ablalarıda yoktu. Sadece her gün akşam aynı saatte babası haber izlerken kumanda Mustafa'da olmuyordu...
Liseyi bitirdikten sonra Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Uluslararası ilişkiler bölümünü kazandı ve orta derecede eğitimini tamamladı ve o da artık işsizler kervanındaydı. Kpssye artık o da düşmandı...

Annesinin "Evet" demesiyle irkildi. Annesi bir yandan meraklı gözlerle Mustafa'dan cevap beklerken bir yandan da kaşlarını çatmış artık anlat duruşunu ellerini yanlarına koyarak tamamlamıştı. " Ne oldu bugün hastanede" dedi sanki son gücüyle. Biraz daha kararlıydı ve bir cevap almadan Mustafa'nın dalmasına ve susmasına izin vermeyecekti. Mustafa başladı anlatmaya ve konu ilerledikçe annesi azalan gücüyle dolabın yanındaki sandalyeye kendini bıraktı. Gözlerinden bir kaç damla yaş geldi ve Mustafa anlatmayı bitirince yatak odasına gitmek istedi. Mutfaktan yatak odasına gidene kadar aslında evlerinin bu kadar büyük oluşunun ve gereksiz boşluklarının ilk kez farkına vardı. Beş saniyelik yolun dördüncü saniyesinde kalbinde bir yorgunluk hissetti. Kapanan gözleri eşliğinde vücudunun boşluğa serilmesi bir oldu...

TESADÜFÜN ADI  ALZHEİMERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin