3. seriden hepinize merhaba! sizleri seviyorum ve 1 ve 2 serilerine gelen ilgileri bu seriye de bekliyorum. İlk bölüm kısa ancak giriş olarak düşünün sizleri seviyorum! :) İyi okumalar :)
''Hayatımızın belirli zamanlarında insanların bize ne yapacaklarını söyledikleri anlar olur. Ancak eğer aklınız var ise size söyleneni değil,kendi canınızın istediğini yaparsınız. Damarlarınızdaki kanın dolaşımını hissedebiliyorsanız henüz ölmemişsiniz demektir. Yine demektir ki yaşam size bir hediye olarak bu hayatı sunmuş. Yaşamınızı ne ile biçimlendireceğiniz size kalmış. Ama eğer benim yerimdeyseniz yaşamak için öldürmenizden başka çareniz yoktur...''
Sarı şeritlerinin ardında ellerimi saklayarak gözlerimdeki bir damla yaş ile öylece sarı şeridin ardındaki yer de yatan cesede bakıyordum. Dün gece ne olmuştu? Hatırlıyamıyordum. Güneş yavaş yavaş doğarken hala inceleme devam ediyordu. Yerde ki kızın yüzüne bakıyordum, nereden tanıyordum bu kızı? Siması neden bu kadar tanıdıktı? Siyah sarı saçlarının üstüne attırdığı pembe balyaj,yüzüne yaptığı hafif makyaj ve giydiği dar vücudunu saran o beyaz elbise ile kusursuz görünüyordu. Tek sorun beyaz elbisenin kırmızıya bulanmış ve kollarındaki o morluklardı...bunları ben mi yapmıştım? Neden hatırlamıyordum? Peki ama benim yaptığımdan neden bu kadar emindim? yayılan o kırmızı kan sanki benim vücudumdan sökülüyormuşcasına canımı acıtıyordu. Kalabalık arasından yavaşça uzaklaştım, ellerime baktım. Kızın vücudundan akan kırmızı kan ile kendi ellerimdeki kanlara baktım. Nasıl olmuştu bu? Ellerim titriyordu. Elim hemen telefonuma gitti kotumun cebine sıkıştırdığım telefonumu çıkardım ve numara tuşlayıp rehberde bulduğum isime tıkladım. Telefon 2. çalışta açılırken ne diyeceğimi bilmiyordum.
'Jacob?' dedim sertçe yutkunurken.
'Sen iyi misin?'
'Beni gelip almalısın hemen!'
'Neler oluyor?'
'Sadece gelip al olur mu? 234. sokağın oradaki klubün önündeyim.'
'Hemen geliyorum' diyerek telefonu kapattı. Kaldırım taşına çökerek oturdum. Ellerimi başımın arasına aldım. Ne yapmıştım ben? Gece bir şeyler içmek için klübe gelmiştim. Peki ya sonra?
'Düşün,düşün lanet olası beyin çalış!' diyerek kafama elim ile hafifçe vurdum. Yarım saat boyunca o pozisyonda oturmaya devam ettim. Sonra ise Jacob'un sesi ile kafamı kaldırıp baktım.
'Julia!' Başımda dikiliyordu. Ağlamaktan şişmiş gözlerim ile onun ela gözlerine baktım. Güneş yüzünün yarısına vururken karşım da kusursuzca dikilişine baktım.
'Efendim?'
'Sana bağırıyordum duymuyor muydun?'
'Ne zamandır?' dedim kaşlarımı çatarken.
'15 dakikadır. Sen iyi misin?' önüme diz çökerek oturdu. Gözlerime bakmayı bırakıp,ellerime kaydırdı gözünü.
'Aman tanrım! sana ne oldu? Yaralandın mı Julia, iyi misin?!'
'B-ben' dedim durdum kelimeler nereye gittiler? Ne söyleyecektim? Yüzüme anlamsızca bakmayı sürdürdü.
'Ben bir şey yaptım' dedim ve gözlerimdeki bir damla yaşı tutamadan düştü.
'Ne yaptın?' Ses vermeden suratına baktım tekrarladı ama daha yüksek ses ile.
'Julia! sana diyorum ne yaptın?!'
'B-bilmiyorum. Sanırım birini öldürdüm.' Yüz hatları gevşerken yüzündeki şaşkınlık ifadesini yok etti ve soğuk kanlılığına geri dönerek konuştu.
'Kimi öldürdün?' Elinden tutup ayağa kaldırdım. Onu ileri deki kalabalığa doğru yürüttüm. Kalabalığın arasına karışıp,öne geçtik ve gözlerim ile cesede bakıp ona döndüm.
'Onu...'
'Neden?' dedi suratıma bakarken
'Bilmiyorum. Hatırlamıyorum' dedim. Bu sefer o elimi sıkıca tutarken.
'Yürü gidiyoruz her şeyi bana anlatmalısın' dedi. Giderken yatan kıza tekrar baktım. Çok tanıdık bir simaydı...daha önce gördüğüme yemin edebilirdim.
Beni çekiştirerek arabasına bindirdi. Şoför koltuğuna geçerek arabayı çalıştırdı. Arabayı son sürat ile sürerken nereye gidiyoruz diye bile sormadım. Sahilin kenarına geldiğinde arabayı durdu ve bana baktı. Kapıyı açıp arabadan indim. Oda aynı şekilde inerken karşı banka geçip oturdum.
'Neler oluyor anlat?' diyerek oda yanıma oturdu. Gözlerimi denizden ayırıp ona baktım.
'Dün klübe gittim'
'Klüpleri sevdiğini bilmiyordum' diyerek itiraf etti.
'Ben de bilmiyordum. Ama oraya gitmeliyim gibi hissettim ve gittim. İçki içtim'
'Sen?' dedi şaşırarak bakarken.
'Ben.' dedim ve devam ettim.
'Sanırım çarptı ve başım dönüyordu. Dans eden insanların arasından geçmeye çalışıyordum. başım fena halde dönüyor,midem de bulanıyordu. Hayatımda bu kadar berbat hissettiğimi bilmiyordum. Dışarı çıktım biraz hava almak için sonra o kızı gördüm bir şeyler söyledi hatırlamıyorum tek hatırladığım kızın beni ittiğiydi ve sonra ben de onu ittim. Yalnızdı birini bekliyordu belli ki. klübün o ara sokağındaki karanlık sokağa girdi. Ben öylece durdum sonra ben de peşinden gittim. Tek hatırladığım bu sonra ise tek bildiğim kızın öldüğü ve ellerimin kanlar için de kaldığı.'
'Sakin ol gel buraya' diyerek bana sarıldı göz yaşlarım durmaksızın akıyordu. Şimdi ne yapacaktım ya onu öldürdüysem? Ben bir katil olduysam? düşünceler beynime hücum ederken göz yaşlarım akmaya devam etti. Jacob, yüzümü avuçları arasına alıp ona bakmamı sağladı.
'Bunu beraber çözeceğiz tamam mı? Şimdi sakin olmalısın' diyerek baş parmağı ile gözlerimdeki yaşları sildi.
'Ben yanındayım' deyince başımı sallayıp ona sarıldım. Kokusu burnumun direğini sızlatırken gözlerimi kapattım. Daha sıkı sarıldım, ve aklıma gelen kişi ile dehşet ile gözlerimi açtım. Ve Jacob'tan ayrıldım.
'Kızın kim olduğunu biliyorum!' dedim panik ile. Jacob, yüzüme bakarken kendi kendime konuşuyordum.
'Ya onu ben öldürdüysem aman tanrım! ona ne diyeceğim ben? Nasıl ona onu öldürdüğümü söyleyeceğim!'
'Julia!' ona bakmamı sağladı.
'Sakin ol, kime ne söyleceksin?'
'Tim. O kız Tim'in kardeşi...' dedim duraksadım sertçe yutkundum. Ve tekrar konuştum.
'Ya kızı ben öldürdüysem?'
'Sakin ol onu öldürdüğün belli bile değil hatırlamıyorsun.'
'Ama yapmış olabilirim. Sevdiğim adama kardeşini öldürdüm nasıl diyeceğim?' diyerek gözlerimden bir damla yaş tekrar düştü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKAO: İntikamın Sızısı 3
Mystery / ThrillerSKAO serisi... Serinin 3. kitabıdır. Bu kitabı okumadan önce 1. ve 2. serisini okumanızı öneririm. Hayatımızın belirli zamanlarında insanların bize ne yapacaklarını söyledikleri anlar olur. Ancak eğer aklınız var ise size söyleneni değil,kendi canın...