O hep vardı...

381 29 7
                                    

Multimedia; Aria :) Yorumlarınızı bekliyorum iyi okumalar :)


'Şimdi o?'

'Evet'

'Ölmemiş?'

'Evet'

'Ama nasıl?'

'Bilmiyorum Julia, bilmiyorum sabahtan beri bunu düşünmekten yoruldum' dedi Dallens, oturduğu kanepeden kalkarken. Bana döndü.

'Bak Dark, ölmemiş bile olsa bunu bize yapmaz.' dedi.

'Nereden biliyorsun ki?' dedim ve yine yanıma gelip oturdu ve konuştu.

'O bir katil olabilirdi ya da çok kötü biri ancak Jules'ı çok seven bir aşıktı aynı zamanda da. Ondan hiç hoşlanmadı tamam ondan nefret ederim, ancak Jules'ın üzüleceği hiç bir şey yapmaz. Ölmüş bile olsa...eminim sana bunu yapan o değildir. Julia, Dark...öldü. Gözlerim ile gördüm'

'O zaman bizimle artık uğraşan kim?!' diye bağırdım oturduğum yerden kalkarak. Ve konuşmaya devam ettim.

'Ne var biliyor musun? Artık bu oyuna son vereceğim. Eğer Dark, ise bunu bilmem gerek. Gece mezarı kazacağım!'

'Ne?!' dedi ve ayağı kalktı,konuşmaya devam etti.

'Sen ne dediğin farkında mısın?' deyince başımı salladım.

'Anlamıyorsun biri hala bizimle oynuyor ve buna son vereceğim anladın mı?'

'Sen delirmişsin' dedi kendi etrafında dönerken. Dallens'a yaklaştım ve başımı dik tutarak konuştum.

'Evet delirdim. Delirtiler beni! Sevdiklerimi bir bir ellerimden aldılar artık sıra ben de onlara bunu ödeteceğim!' diyerek kanepeden ceketimi alıp kendimi dışarı attım. Ceketi hızla giyerken soğuk rüzgar tenimi delip geçiyordu sanki...bir taksi durdum ve bindim. Taksiciye adresi söyledim ve yol boyunca camdan dışarı bakıp,bebeğim için iyi bir gelecek için dua ettim. Onu böyle iğrenç bir dünyaya gelmesini istemiyordum ama onu da aldıramazdım. O bana bir hediyeydi...elimin karnımın üstünde gezdirdim. Küçük bir hayat şuan içimdeydi bu harikaydı.

Sonunda geldiğim de parayı ödeyip taksiden indim. Taksici giderken karşımda duran apartmana bakıyordum. Tim'in evine...en son o evde birlikte olmuştuk ve sonra...düşünmeyi bırakıp apartmandan içeri girdim ve hızla merdivenleri çıktım. Onun kapısına geldiğim de durdum ve anahtarı cebimden çıkardım. Derin bir nefes aldım,bunu yapmak istiyor muydum sahiden? Ama yapmalıydım. Anahtarı deliğe sokup çevirdim,kapıyı açarken kalbim duracak gibiydi ağzımda atıyordu. Sonunda içeri girdiğim de gözlerimin yandığını hissettim. Ağlamak ya da ölmek için ne güzel bir gün!

Ellerimi kanepe de gezdirdim...öylece sessizliğe bürünmüştü bu ev sanki sessizlik yemini etmişti,öyle soğuk öyle ıssızdı. Bu canımı acıttı,bu kanepede Tim, bana defalarca sarılmıştı. Şimdilerde ise onun kokusunu tekrar duymak için canımı bile verirdim. Tim'in odasına doğru yürüdüm ve içeri girdim. Dağılmış yatağı,masası...öylece onun bıraktığı gibiydi. Çalışma masasının üstünde ki kurumuş kahve bardağı bile... masasına dokundum,onu burada hissetmeyi umuyordum. Yatağına yürüdüm ve uzandım. Yastığını kendime çektim ve kokladım. Onun eşsiz kokusu ciğerlerimi doldurdu, bu anın tadını çıkarmalıydım bir daha asla onun kokusunu duyamayacaktım çünkü...

Birini kaybetmenin en acı yanı nedir biliyor musunuz? Onunla bir daha bir sokak köşesinden dönerken bile karşılaşamayacağını bilmektir.

Yatağından kalktım yanaklarıma düşen göz yaşlarım ile dolabına yürüdüm ve açtım. Takım elbiseleri,t-şörtleri bile kat kat ve düzenliydi...bir tane t-şört alabilmek için uzandım dolaba ancak bir tane çekeyim derken üç,dört tane düşürüverdim. T-şörtlerin arasından bir şey daha düşmüştü tok bir ses yankılandı zeminde. Bakmak için eğildim,bu bir defterdi. Elime aldım ve yatağının kenarına oturdum. Defteri açtım ve ilk sayfasını okumaya başladım.

SKAO: İntikamın Sızısı 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin