İyi okumalar. Sizleri seviyorum...
Aslında çoktan ölmüştüm, sadece bedenim bunu kabul etmiyordu. Anlamsız bir savaşın ortasında dönüp duruyordum ve yorulduğumun farkına varmam çok uzun sürmüştü. Ne kadar zaman geçmişti? İlk ne zaman acıtmaya başlamıştı bu yara? İlk nerede kaybetmiştim benliği mi? Binlerce soru ve hiç cevap yoktu. Derin bir sessizlik için de ölüyordum. Gülümsemekten başka elimde insanca kalan bir şey yoktu. O bile artık yeterli değildi. Neredeydim ve kime aittim? İlk kimde kaybetmiştim kendimi? İlk nerede bırakmıştım aklımı? Bölünüyordum zihnimde, milyonlarca parçaya bölünüyordum ve kimse bunun farkında değildi. İnsanlara istediklerini verdiğin sürece kim olduğun onların umrunda olmaz. Eğer sana yalan söylüyorlarsa sadece inanmış gibi yaparsın ve onun oyununa ortak olursun böylece seni kandırdığını düşünür ve seni saf biri olarak tanır. Saf ve temiz biri...eğer sana sevdiklerini söylüyorlarsa sen de sevdiğini söylersin ve sevildiğini hissederler bu onları tatmin eder. Eğer çok konuşuyorlarsa, onları dinlersin ve buda onları rahatlatır. Eğer kendilerini başka biri gibi tanıtıyorlarsa sadece onlara inanmış gibi yaparsın ve aslında olmak isteyip de asla olamayacakları kişinin yerine nasıl geçtiklerini izlersin. Bu onları her zaman mutlu eder. Çünkü bir kişiyi buna inandırıyorlarsa herkesi inandırabileceklerini düşünürler ama asla bekledikleri gibi gitmez. Ben sadece kendimi güçsüz biri olarak gösteriyorum böylece aslında kim olduğumu asla bilemeyecekler. Çünkü insanlar güçsüz insanların asla bir şeyler başarabileceğine inanmazlar. Aslında sadece gülümseyip insanların nasıl dibe batmaya çalıştıklarını görüyorum. Bu eğlenceli...her zaman değil. Ama milyonlarca parçaya bölünmenin de elbet bir bedeli var küçük bir bedel,küçücük mesela ölüyor olmak. Bu sorun değil halledebilirim...nefes aldığım sürece hala buradayım. Gördünüz mü? Hayat çok kolay.
Önüme düşen kişiye bakıyordum ayaklarımın dibine düşen kişiye. Nefes almaya zorlanıyordu. Hemen eğildim ve kafasını tuttum. Dehşet içinde açılmış gözler ile ona bakıyordum. Jacob'a bağırdım.
'Jacob! hemen buraya gelmelisin' Jacob, hızla kapının önüne geldi ve oda şaşkınca suratıma bakıyordu.
'Nefes alıyor mu?!' diye sordu dehşet içinde.
'Evet' dedim korkuyla.
'Onu hemen bir hastaneye götürmeliyiz.' dedi Jacob. Kafamı olumsuz anlamda salladım.
'Asla, olmaz her yerde onu arıyorlar buldukları yerde akıl hastanesine tıkarlar' dedim. Ve devam ettim.
'Kaldırmama yardım et de içeri sokalım' Dediğimi yapıp John'u içeri taşıdık kanepeye yerleştirdiğimiz de yüzüne dikkatle baktım. Yüzü morarmıştı her yerlerinde çizikler vardı.
'Bana hemen temiz bir bez ve bir kova su getir ılık olsun' dedim. Koşarak dediğimi yaptı.
Yaralarını iyice temizledikten sonra krem sürdüm. Nefesi düzene girmiş gibiydi.
Yüzüne baktım. Onu çok özlemiştim ama kim onu bu hale getirmişti ki? Neler oluyordu? Onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Onun hayatına asla dahil olamıyordum. Tam oldum derken hep bir parça dışarıda kalıyordum. Onu seviyordum ama böyle olması beni de öldürüyordu. Ona yardım edememek,yaralarını saramamak ve asla kim olduğunu bilememek beni öldürüyordu. Zamanla geçer diyordum ama zamanla geçen tek şey yaşımdı. Çırpındıkça batıyordum ve bu batağa herkesi beraber sürüklüyordum. Acilen öldürülmem gerekiyordu, imha edilmeliydim ben dünya'ya zararlı bir varlıktım.
'Ona böyle bakmayı kesmelisin' dedi. Jacob'a döndürdüm kafamı.
'Nasıl?'
'Aşık gibi' dedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/45028622-288-k402471.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKAO: İntikamın Sızısı 3
Mystery / ThrillerSKAO serisi... Serinin 3. kitabıdır. Bu kitabı okumadan önce 1. ve 2. serisini okumanızı öneririm. Hayatımızın belirli zamanlarında insanların bize ne yapacaklarını söyledikleri anlar olur. Ancak eğer aklınız var ise size söyleneni değil,kendi canın...