Dariel!

180 16 20
                                    

Multimedia: Bölümdeki bebek :) Geç oldu biliyorum ama bir takım sorunlar ile karşılaşıyorum devamlı ve onları çözmeden hikaye başına oturamıyorum. Neyse geç gelen bir bölüm oldu ama iyi okumalar. Lütfen yorum yapın. Vote ve yorum sayısı düşük ve bu beni üzüyor...iyi okumalar.

Yalnızlık, bir sabah kalktığında çayını demleyecek kimsenin olmamasıdır. Yalnızlık, sorduğun onlarca soruların cevaplarını alamamaktır. Yalnızlık nedir biliyor musun? Gittiğinde ardında bırakabileceğin kimsenin olmamasıdır yalnızlık....yalnızlık, ardında 'gitme' diyenin olmamasıdır. Ve ben gidiyorum. O bilinmeyen sonu sonsuz yola gidiyorum. Ne dur, diyenim var ne de benimle gelen kimse...yalnızlığın en ücra köşesinde terk edilen o kişiyim ben...gidiyorum, vedalarımı sessizce kalbimden yaparak gidiyorum...girdiğim onlarca kişinin hayatında bir parça 'ben' bırakarak gidiyorum...geçmişimi ardımda bırakarak gidiyorum...beni tanımayanların olduğu o kent'e gidiyorum...sizin deyişiniz ile kaçıyorum...kendimden,geçmişimden özellikle şehrimden!

Uyandığım da yanımda uyuyan kişiye baktım. Öyle masum ve sakindi ki seyretmesi huzur veriyordu insana. Ne kadar garipti değil mi? İnsanlar uyurken ne kadar masum ve savunmasızdır...ama gözlerini açtıklarında içlerindeki canavar ile uyanırlar ve dünyanın en tehlikeli yaratığına dönüşürler...bu yüzden sevecekseniz onu en masum hali ile sevin, çünkü tek güzellik göz kapakları kapandıklarında ortaya çıkar...

Yataktan doğruldum ve sağ tarafıma döndüm karşımda onu bulmayı beklemiyordum korkudan yerimden biraz sıçradım. John, o sıçrama ile sadece biraz kıpırdandı ama uyanmadı.

'Benim yatağım da onunlasın he?' dedi karşımda duran Tim.

'Beni neden rahat bırakmıyorsun?!' diye fısıldadım en güçlü halim ile.

'Yarım kalan şeyler var' dedi sakinlikle ve çarpık bir gülümseme gönderdi.

'Beni düşünmeden duramıyorsun değil mi?' dedi.

'Seni düşünmek istemiyorum!' dedim. Yatağın etrafında dolanıp John'un uyuduğu tarafa geçti ve güldü.

'Bu adam da ne buluyorsun? Ben de bulduklarından fazlasını bulabiliyor musun?'

'Evet' dedim. Ve devam ettim.

'Senin aksine o beni bırakıp gitmedi, senin aksine o savaşmayı seçti!'

'Benim aksime sen aileni onun için sildin...benim için bunu yapar mıydın?'

'Yapardım! Eğer ailem konuştuktan hemen sonra bana gelip anlatsaydın ben seni seçerdim ama sen kaçmayı tercih ettin.'

'Çünkü aileni karşına almanı istemeyecek kadar sevdim seni! Bu adam senin ailene olan duygularına önem vermiyor bile...'

'Onun hakkın da hiç bir şey bilmiyorsun Tim!' diye bağırdım.

'Kiminle konuşuyorsun?' dedi John, uykulu gözler ile bana bakarken. İç çektim ona bakarak ve Tim'in olduğu tarafa kafamı çevirdiğim de kimse yoktu.

'B-ben hiç kimse ile' dedim.

'İyi misin Julia?' dedi John, kolumu sıvazlarken, sadece başımı salladım.

'Artık buradan gidelim' dedim.

...

Sonunda uçaktaydık ve dönüyorduk. Ardımda bıraktıklarımı özleyecektim elbette ama bir daha geri dönmek istemiyordum. Uçak iniş yaptığın da kalbimde heyecan, yerini korkuya bıraktı. Uçaktan inip taksiye binip, hastanenin yolunu tuttuk. Jacob, hastane de bizi bekliyordu...ya orada küvez de yatan benim oğlum ise? Kalbimin hızla çarpışına hiç bir şey yapamıyordum. Sonunda hastane önüne geldiğimiz de taksiden kendimi direk attım.

SKAO: İntikamın Sızısı 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin