Multimedia; Vanuatu!
Arkadaşlar öncelikle hepinizin bayramı kutlu olsun! Bayram süresince yeni bölüm yazamayacağım bunu bilgilendirmek amaçlı şuan burada söyliyeyim. Sonra mesajlar geliyor neden yeni bölüm yok diye. Yeni bölüm yok çünkü hayatımın hepsini bilgisayar başında geçirip devamlı yazamam. Keşke öyle bir imkanım olsa ama maalesef ki yok. Her neyse dediğim gibi bayram boyunca yeni bölüm gelmeyecektir. Bu bölümü bile alelacele yazabildim. Kontrol etmeye vaktim bile olmadı. Neyse sizleri seviyorum! Yorum yapmayı unutmayın ve tekrar iyi bayramlar alın size bu bölüm bir bayram şekeri olsun :) iyi okumalar :)
Ve yıkılmış umutların arasında yaşam savaşı veriyordu kadın. Unutulmuş, yıpranmış eski bir defter gibiydi kalbi ve kalbinin içinde binlerce mezar saklıydı...
'Ben senden ayrılmak istiyorum' diye başladım söze. John, önce suratıma baktı, sonra kaşlarını kaldırdı ardından da arkası kesilmeyen kahkahaları serbest bıraktı.
'Ben ciddiyim' dedim. Gülmesini hala dizginleyemezken konuştu.
'Lütfen d-dur öldüreceksin beni gülmekten' sinirlenmiştim beni ciddiye almaması sinirlendirmişti beni.
'Pekala pekala' dedi derin nefesler ardından ve bir daha konuştu.
'Neden benden ayrılacakmışsın?' durdum. Sahi neden ayrılacaktım? Jacob, için? Bunu diyemezdim.
'Çünkü artık sana karşı bir şey hissedemiyorum' tebessüm etti.
'Yalan söylediğin çok açık asıl sebebi söyle' dedi oturduğu koltuktan ayağa kalkarken.
'Yalan söylemiyorum'
'Yalan söylediğinde yüzün bunu belli ediyor' dedi. Kaşlarımı çattım yanıma geldi kollarımı tuttu gözlerime baktı.
'Asıl sorun ne?' dedi. İç çektim.
'Bunu anlatırsama delice bir şey yapmayacağına söz verir misin?' dedim. Ellerini kaldırdı
'Pekala' dedi. Derin bir nefes aldım kendimi kanepeye attım.
'Jacob, yüzünden'
'Anlamadım?' dedi soğuk ifadesi ile bu ifadesini sevmiyordum. Canımı yakıyordu bu ifadesi.
'Jacob, senden ayrılıp onunla evlenmezsem hepimize zarar verebilir' dedim.
'Ne gibi bir zarar?' dedi. İç çektim ve ona bütün işlediğim cinayetleri bir bir anlattım yüzünde hiç bir duygu belirtisi olmaksızın dinledi beni. Neden benden kaçtı ne de sıcaklık kurdu öylece dinledi sadece. Konuşmam bittiğin de ayağa kalktı.
'Burada bekle beni tamam mı?' dedi. Kapıya doğru yürüyüp deri montunu giydi.
'Nereye?' dedim. Korku içinde.
'Sadece bekle burada ve Aria'yı da ara hemen gelsin' dedi ve çıktı, gitti bu hali beni korkutmuştu. Hemen Aria'ya mesaj atıp eve gelmesini söyledim. Çok geçmeden Aria, eve girdi.
'Neler oluyor?' dedi.
'Bilmiyorum. John'a işlediğim cinayetleri her şeyi anlattım. Ayrıca Jacob, John'dan ayrılmam için tehdit ediyordu onu da anlattım' diyerek iç çektim o sırada telefonum çaldı arayan John'du.
'John, arıyor' dedim heyecanla ve telefonu açtım.
'Neredesin?' dedim endişeli sesim ile.
'Julia, beni iyi dinle bütün eşyalarınızı toplayın gelip sizi alacağım.'
'Ne?' dedim
'Julia, anlatmaya vaktimiz yok! hemen Aria, ve sen her şeyi toplayın dedim' diyerek telefonu kapattı.
'Ne oluyor?' dedi Aria.
'Acilen eşyalarımızı toplamalıymışız' dedim.
'Ne?' dedi
'Bilmiyorum hadi dediğini yapalım' diyerek bütün eşyalarımızı toplamaya koyulduk.
...
Sonunda bavulları hazırladığımız da hepsini salona indirdik o sırada John, eve girdi.
'Hazır mısınız?' diye sordu aceleyle.
'E-evet' dedim yutkunurken. Tşört'üne kan bulaşmıştı dehşet içinde.
'O kan kimin?' dedim korkuyla.
'Julia, şuan anlatmaya vaktim yok' dedi ve devam etti.
'Ben bavulları arabaya koyuyorum. Sen Dariel'i al. Aria, sen de mutfakta yiyecek ne varsa doldur poşetlere' diyerek bavulları arabaya taşımaya başladı. Ben de onu dinleyerek Dariel'i aldım ve giydirdim daha sonra da her şey tamamlandığında arabaya bindik. John, çok hızlı sürüyordu derin derin nefesler almaya başladım.
'Neler olduğunu anlatacak mısın?' dedim.
'Telefonunu ver' dedi. Telefonumu cebimden çıkarıp verdim. Sonra Aria'ya döndü.
'Sen de ver' oda verdi kendi telefonunu da çıkardı ve hepsini camdan attı. Aynen öyle hepsini fırlattı camdan. Şok içinde ona baktım.
'Ne yapıyorsun sen?!' diye bağırdım.
'Julia' dedi ve sakinleşmeye çalıştı.
'Jacob, hepimizi hapse attıracak delilere sahip. Bu yüzden buradan bu şehirden hatta ülkeden gidiyoruz. Tamam mı?' dedi.
'Ne, nereye gidiyoruz?' dedim.
' Vanuatu'ya'
'Ne, nereye anlamadım?' dedi Aria.
'Vanuatu' dedi John ve devam etti.
'Güney Pasifik Okyanusu'nun güneyinde bulunan Vanuatu'nun 83 adası, 250 bin kadar bir nüfusu var. Bu adaların bazıları ''mavi delik'' adı verilen, yeraltı kaynaklarının kireçtaşını çözerek oluşturduğu su birikintilerine sahip. He ayrıca Aktif yanardağlar, kültürel ve sportif etkinlikler ve festivaller, harika dalış noktaları ki bunların arasında dünyanın kamuya açık en büyük gemi enkazı da var ve daha da fazlası, hepsi bu küçük adada saklı.' dedi.
'Oraya nasıl gideceğimizi biliyor musun?' dedim cidden ne diyordu bu?
'Avusturalya üzerinden gideceğiz. Vanuatu'nun başkenti Port Villa'dır. Ülke Avustralya'nın 1750 km doğusunda yer alıyor. Ben küçükken ailecek hep oraya tatile giderdik. Ben orayı hiç sevmezdim yani aileme hep böyle söylerdim aslında oraya bayılırdım. Bizi orada bulmaları imkansız çünkü babam hala oradan nefret ettiğimi düşünüyor.' dedi.
'Bir anda bütün hayatımızı bıracak mıyız yani?' dedi Aria. Haklıydı da.
'En azından bir süreliğine bir sene kadar orada kalacağız bir sene sonra ülkeye döndüğümüz de artık suçlu bulunmayacağız çünkü suçlamalar düşürülüyor.'
'Birine veda etmeliyim' dedi Aria.
'Hayır. Vakit yok sana söz veriyorum Aria, oraya vardığımız da Dallens, ile iletişime geçmeni sağlayacağım ama şimdi olmaz' dedi. Aria'nın yüzü düştü.
'Peki Luke?' dedi.
'O kimdi ya?' dedi John, bana dönerek.
'Aptal, erkek arkadaşı işte' dedim.
'He, hee' dedi John. ve devam etti.
'Söz veriyorum ona da ulaşmanı sağlayacağım' dedi. Ve böylece adını bile hiç duymadığım o yere maceramız başlamış oldu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKAO: İntikamın Sızısı 3
Mystery / ThrillerSKAO serisi... Serinin 3. kitabıdır. Bu kitabı okumadan önce 1. ve 2. serisini okumanızı öneririm. Hayatımızın belirli zamanlarında insanların bize ne yapacaklarını söyledikleri anlar olur. Ancak eğer aklınız var ise size söyleneni değil,kendi canın...