Bir ceset ile ne yapabilirim ki?

153 14 8
                                    


Multimedia: John ve Julia! yorumlarınızı yapın lütfen iyi okumalar :)




Kainatta başı boş gezen o gezegenim ben.

Yalnızım,kırığım,döküğüm.

Cümleler şimdi bir kördüğüm.

Ne anlatsam sana?

Ne söylesem ki, vazgeçirsem diğerlerinden.

Kelimeler o kadar sesli ki, duyulmuyor sesim.

Ah, işte ben,

İşte ben, saçma sapan şiirlerin o aptal sahibiyim.

Sen rüzgar ile gelip, geçen o yaprak,

Ben şiirleri sana adamış bir kadınım.

Ne sen gelebilirsin artık,

Ne ben koşarım sana.

Dünya sana çok büyük,

Bana ise kainat bile küçük.

Ben o aptal gezegenim işte,

öyle başı boş gezen,kırık dökük.

Ben o gezegenim işte,

Küçük bir meteor parçası ile yanıp, küle dönen...

Bazen çığlıklarınız çaresiz kalır ya şuan öyle bir andaydım işte. Çaresizce ağlayıp, olduğum yerde çırpınıyordum ama boşunaydı...

'John, ne olur aç gözünü' dedim hıçkırıklarım arasında. Aria, sürekli ağlayıp, benim hatam deyip bağırıyordu. Ona dönerek konuştum.

'Kes sesini! evet senin hatan tamam mı? Şimdi sus ve kurtuluş yolu ara!' buna içerlediği belliydi ama şuan umrumda değildi. Sıkıca bağlanmış ellerimi çözmeye çalışıyordum.

'Bir fikrim var ama bu çok canımı yakacak' dedim. Aria, gözlerini açarak baktı. Sandalyeler'in tahtadan olması bana kolaylık sağlayacak olsada gerçekten çok canımı acıtacaktı. Ellerim ile sandalye'nin ayaklarını tuttum. Ve bağlı olan ayaklarımı da gerdirmeye çalışırken kendimi hızla geriye doğru ittim. Evet olmuştu! canımı çok acıyıp inlerken, sandalye kırılmıştı ve iplerden kurtulmuştum. Sandalye'nin bir parçası göbeğimi çizerken diğer çivili tarafları kollarımı çizmişti. Her tarafım kan ile doluydu ama şuan umrumda değildi. Aria, korku içinde bağırarak konuştu.

'Delirdin mi sen? Ya kendini öldürseydin?! Ya sandalye'nin bir parçası bir yerine sert bir şekilde batsaydı?' Aslında batmıştı ama karnımı göstermenin şuan iyi bir fikir olduğunu düşünmüyordum. Hemen Aria'nın ellerini çözüp, John'un yanına koştum. Onu da sandalye de çözüp başını ellerim arasına aldım.

'Aç gözlerini ne olur' Ellerim titriyordu. Ve ellerimdeki kan yüzüne bulaşmıştı.

'Onu taşımama yardım et!' dedim Aria'ya.

'Ne? Saçmalama ambulans çağırmalıyız' dedi

'Vakit yok. Nabzı şuan çok düşük, ambulansı beklerken ölebilir!' dedim ve sırtıma yüklemeye çalıştım onu. Aria'nın yardımı ile sırtıma almıştım.

'Arabanın anahtarlarını cebinden al' dedim ağırlık altında yürümeye çalışırken. Zor nefes alıyordum ve canım acıyordu ama şuan ki fiziksel acının beni öldürmeyeceğini biliyordum. John'nu arabaya kadar taşıdım ve arkaya yatırdım. Ve şoför koltuğuna geçtim. Tam Aria' da arabaya binecek iken onu durdum.

'Sen gelmiyorsun hemen Dallens'a haber ver Dariel'i aramaya başlasınlar!' dedim beni onayladığında arabayı çalıştırdım. Hızla sürerken. Arada bir dikiz aynasından bakıp fısıldıyordum.

'Ne olur ölme...' Hastanenin önüne geldiğimiz de arabadan hemen fırladım ve sedye getirmeleri için çağırdım görevlileri. Hepsi dikkatle John'u arabadan indirirken onu izliyordum. Siyahın asilliği arasında gidiyordu...batman dövmesi vardı kolunda benim için yaptırdığı o bile kan olmuştu şimdi...onunla beraber girdim hastaneye onu hemen ameliyata alırlarken ben sadece oturdum.

...

Vakit geçiyordu ama hala John'dan haber yoktu. Birinin ismimi bağırmasıyla yerimden sıçradım.

'Julia!' Bu bay Frank'dı.

'Buyurun?' dedim.

'Oğlum nerede?' ilk defa oğlum kelimesini kullanmıştı John, için.

'Ameliyat'a aldılar.' Benden tiksinir gibi baktı gözlerime.

'Sen lanetli gibi bir şeysin Julia.' dedi.

'B-ben?' dedim kekelerken.

'Evet sen! gittiğin her yere kötülük bulaştırıyorsun. Bu yanına kalmayacak duydun mu beni Julia, açığını yakaladığım an seni hapse tıkacağım ve orada çürüyüp öldüğünü görene kadar çıkarttırmayacağım seni!' nefesimin kesildiğini hissettim

'Dua et John'a bir şey olmasın yoksa bunun bedelini çok ağır ödersin.' dedi bir yandan da işaret parmağını bana doğru sallarken. Yutkundum sakinleştiğini hissettiğin de sandalyelerden birine oturdu. Nefes almam gerekiyordu kendimi bahçeye attım ve doya doya ağladım.

Şuan bunların bir kabus olduğuna inanıp uyanmak istiyordum. Aria'yı aradım. Üçüncü çalıştan sonra sonunda açabilmişti.

'Ne yaptınız Dariel, ile ilgili bir gelişme var mı?' dedim

'Malesef yok.' dedi kalbimden bir parça acıdı..ve devam etti.

'Jacob, yanına gelmek için zorluyor beni' dedi.

'Ona söyle sakın gelmesin John'un babası burada yeterince ortam gergin daha fazla gerilmeye gerek yok.'

'O nasıl?' diye sordu Aria.

'Hala ameliyat da bilmiyorum ve bu bilinmezlik beni öldürüyor.'

'Hey, o iyi olacak kendini üzme tamam mı?' dedi

'Pekala sonra görüşürüz' deyip telefonu kapattım. Ne yapacaktım? Havanın esintisi üşütmüştü içimi. Derin nefesler aldım ve hastaneye geri döndüm.

...

John'un durumu her ne kadar ciddiyetini korusada doktorlar olumlu bakıyorlardı. O kadar kan kaybetmişti o kadar yorgun düşmesi çok normaldi bedeninin. Hastane'nin bekleme salonundaki sandalye de gözlerim uykuya yenik düşüyordu adeta...bilincimin yavaş yavaş kapandığını hissediyordum.

Saat gece 03.43

Bir ağırlık var dizlerimin üstünde kucağımda ağlayan bir şey. Zihnim bulanık ne oluyor? Anlamıyorum...

Derin ve sık nefesler alıyordum. Tekrar bakmaya zorladım kendimi, evet kucağım da Dariel, vardı ağlıyordu. Bu boş sokakta sesi o kadar yankılanıyordu ki bu bile beni korkutuyordu. Hemen köşede yüzüstü düşmüş biri var. Dariel'in beyaz battaniyesi kırmızı evet bunu sokak lambalarının ışıklarından görebiliyorum. O yaralı mı? Açık bakıyorum ama hayır yaralı olan Dariel, değil. Benim ellerim kanlı bu yüzden battaniye'nin beyazlığı kırmızıya bulanmış. Köşede yatan kişiye doğru emin olmayan bir adım atıyorum ve önünü döndürüyorum.

Aman tanrım! bu o! ama bunu ben yapmış olamam. Nefesim kesildi... Leslie...

Yüzünün yarısı paramparça olmuş evet kemiklerini görebiliyorum. Bağırsaklarının yarısı dışarıda.

Bunu ben yapmış olamam. Değil mi? Hayır ben yapmış olamam! ben bu kadar canice bir şey yapamam. Kızın mavi gözleri artık donuk ve soğuk...bu beni ürkütüyor. En önemlisi benim bunu nasıl yaptığım!

Dariel'i nasıl buldum? Leslie'yi nasıl öldürdüm? Hastaneden bu ücra,ıssız bölgeye tek başıma nasıl ve neden geldim? En önemlisi bunları neden hatırlamadığım? Korkudan nefes nefese kalmıştım bir köşeye geçtim ağlayan oğluma sıkı sıkı sarılıp gözyaşı dökmeye devam ettim. Ne yapabilirdim ki? Jacob'u aramak ne kadar doğru bir fikirdi ki? Başka çarem yok...bir ceset ile ne yapabilirim ki?

SKAO: İntikamın Sızısı 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin