Geç kalınmış bütün bölümler için özür dilerim. İyi okumalar dilerim...
Hayat bir satranç oyunu değil ve bizde piyon,şah ya da vezir değiliz. Biz sadece paramparça bir hayatın ürünleriyiz. Hepsi bu.
O soğuk gözlerle beni izleyen kişiye bakıyordum. Kaskatı kesilmiştim hareket edemiyordum. Bağırmalı mıydım? Ne yapacağımı bilemeden uzun bir süre olduğum yerde dikili kaldım.
Taa ki o konuşana kadar.
'Merhaba, Julia.' dedi sesindeki soğukluk üzerimden bir esinti gibi geçti ve beni ürpertti.
'S-seni burada ne işin var?' dedim. Tüm vücudum titremesine aldırmadan bir adım attım. Oda bana karşı yürüdü ve aramızda ki mesafeyi kapattı. Artık yüzünü daha net görüyordum. O soğuk mavi donuk bakışları,solmuş teni ve yanağındaki boydan boya açılan yarayı.
'Yanağına ne oldu?' dedim konuşmasına fırsat vermeden. Gülümsedi. Keyifli bir gülüşten çok uzaktı bu gülüş.
'Sorularıma cevap vermeyeceksen neden buradasın?' dedim tekrar bir soru sorarak.
'Benden korkuyorsun' dedi elini bana doğru uzatarak ondan bir adım geri kaçtım. Güldü.
'Korkmuyorum sadece bu kadar yakın olmak hoşuma gitmiyor' dedim. Hiçbir şey demeden yatağımın kenarına oturdu. Gözlerini duvara sabitledi. O an polisi arayıp o burada demek için vaktim vardı. Ya da bağırıp Jacob'u uyandırmaya vaktim vardı. Peki bunu neden yapmıyordum? Ya da neden yapmak istemiyordum? Ben bu düşünceye dalmışken o konuştu.
'Benden gerçekten boşanmak istiyorsun değil mi? Benden kurtulup hayatına devam etmek istiyorsun, tıpkı ben hayatına hiç girmemişim gibi?' dedi ve bana doğru baktı. Güldüm ama alay eder gibi. Yatağımın yanındaki koltuğa oturdum.
'Buraya bunları konuşmaya geldiğini hiç düşünmüyorum' dedim.
'Ne için gelmiş olabilirim?' dedi.
'Benden ne istiyorsun?' dedim. Ayağa kalktı ve karşıma dikildi. Ben de ayağa kalktım. Şimdi tam olarak birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Ama onun gözlerinin içinde sadece derin bir boşluk vardı. Hiçbir duygu kırıntısı yok gibiydi.
'Ne için gelmiş olabilirim?' dedi. İmalı biçimde gülümsedim.
'Her yerde seni arıyorlar seni saklayacağımı düşünüyor olabilirsin?' Güldü hayır öyle küçük bir gülümseme değildi. Kahkahalarla güldü. Sonra bir anda ciddileşip gözlerime baktı.
'Benim akıl hastanesine kapatılmamı sağlayan kişiden beni saklamamı istemek biraz aptalca olmaz mıydı?' dedi. Haklıydı.
'Bilmiyorum belki hala bizden yana umudun vardır.' dedim.
'Umudum yok' dedi. Göğsüme bir acı saplandı. Bunu farketmiş gibi konuştu.
'Ne o üzüldün mü? Umudum olmasını mı isterdin?'
'Hayır' dedim kesince başımı dikleştirdim.
'Çok kötü bir yalancısın' dedi. Her kelimeyi vurgulaya vurgulaya.
'Neden buradasın John?' dedim.
'O yangını benim başlattığımı düşünüyorsun. Herkes öyle düşünüyor. Kimse değil ama senin düşüncen umrumda bana inan demekten nefret ediyorum ama bana inanmalısın.' dedi.
'Kim başlattı?' dedim. O sırada kapım tıklandı ve arkamı dönüp kapıya baktım. Sonra tekrar önüme döndüm. Ama kimse yoktu. Cama baktım cam açıktı. O sırada Jacob, odaya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKAO: İntikamın Sızısı 3
Mystery / ThrillerSKAO serisi... Serinin 3. kitabıdır. Bu kitabı okumadan önce 1. ve 2. serisini okumanızı öneririm. Hayatımızın belirli zamanlarında insanların bize ne yapacaklarını söyledikleri anlar olur. Ancak eğer aklınız var ise size söyleneni değil,kendi canın...