Ölüm ile ödeyecek!

405 24 10
                                    

Multimedia: İra ve bölümdeki gelinliği :) İyi okumalar yorumlarınızı bekliyorum...


Bir yanım hep paramparça,bir yanım hep eksik...bir yanım ise aşkın acı hali sanki.Ah sevmek ne zor ne acı, ah bir de onu sevmek oldu  mu daha bir zor. Hep var hiç yok gibi,hep eksik hissettiren ama sanki tamamlanmışım gibi,hep biraz fazla hep biraz eksik...tarifi imkansız,ama yaşanılması mükemmel bir hata onu sevmek. Çok zor ama çok tutkulu...çok çok ve çok acı ama o mükemmel bir kalp çalma hırsızıydı...

'O hep vardı' dedim...ve dizlerimin üstüne çöktüm. O hep vardı ama ben hiç görememiştim. Hayatımın sanki yarısı silinmişti de hiç bir şey hatırlayamıyordum...Jacob'un kollarının arasında ne kadar kaldım bilmiyorum ama sonunda ayağa kalktım. Gözlerine baktım yaşlı gözlerim ile.

'Ne olur beni anladığını söyle' dedim buruk sesim ile

'Seni anlıyorum' dedi soğuk kanlı ama bir o kadar şevkat ile, omuzlarımı tutmuş gözlerime bakıyordu.

'Bak burada yatanın Dark, olduğundan tam olarak emin olmamız için de otopsi yaptıracağım tamam mı?' dedi gözlerime bakarak. Başımı onaylar anlamında salladım. Telefonunu çıkardı ve bir kaç numara tuşlayıp benden biraz uzaklaşıp telefon ile konuşmaya başladı. Ellerimi bedenime sardım. Üstüm başım çamur içindeydi,ve gözlerimden yaşlar akıyordu...hayatımın yarısı yokmuş gibi hissediyordum. Elime baktığım da elim kanıyordu nasıl olmuştu onun bile acısını hissetmiyordum. Ceketime iyice sarıldım. Üşüyordum hem de fazlası ile hava tamamen kararmıştı ve soğumuştu. Jacob, telefonu kapatıp yanıma geldi.

'Üşüyor musun?' diye sordu. Başım ile onayladım hala ellerim bedenime sarılı iken. Gelip bana sarıldı.

'Birazdan gideceğiz bir kaç arkadaşım gelince mezarı onlara teslim edip,birazdan gelirler' deyip saçlarımdan öptü. Ses çıkarmadım önümde ki kazılı mezara baktım. Ben ne ara bu kadar güvensiz ve cani birine dönüşmüştüm? Jules, bunu bilseydi beni asla affetmezdi. Kafamı kaldırıp tekrar Jacob'a baktım.Gülümsedi içimi ısıtmıştı...o bana gerçekten önem veriyordu. Biraz daha bekledikten sonra iki adam geldi ellerinde bir sedye ile.

'Siz gidebilirsiniz' dedi adam gülümseyerek. Jacob, başı ile onayladı ve beni kolları arasına alarak yürümeye başladık.

Eve geldiğimde herkes soru sormak için hazır haldeydi ama ben konuşmak için hazır değildim. Bu yüzden Jacob, bizimkilere soru sormamaları için kaş,göz işareti yapmıştı. Hepsi meraktan çatlasa da bir şey sormadılar. Ben direk banyoya doğru yöneldim ve küveti su ile doldurdum içine bolca şampuan ve özel kokulu duş jeli döktüm. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. Kendim için değil bebeğim için. Su tamamen dolduğunda ve köpükler iyice taştığında ayağımı suya soktum. Sıcak su birden bütün tenimi kaplamıştı sanki...soğuğu bedenimden söküp aldı iyice küvete uzandığımda kendimi rahatlamaya bıraktım...

Uzun süreli duş seansımı bitirip içeri doğru yürüdüm. Pijamalarımı giydim bana bol gelen uzun kollu pijamamı giymiştim ve saçlarım ıslak haliyle bıraktım kurutma ile uğraşmak istemiyordum. Öylece salmıştım ıslak saçlarımı. Odamın kapısı iki kez tıklandı.

'Gir' dedim yatağımın örtüsünü kaldırırken.

'Gelebilir miyim?' diye tekrar sordu Jacob. Gülümseyerek-en azından kendimi buna zorlayarak-

'Tabi' dedim.İçeri girerken ardından kapıyı kapatmıştı.

'Daha iyi misin?' diye sordu.

'Evet duş iyi geldi' dedim yatağımın üstüne bağdaş kurarak otururken. Oda gelip yatağımın ucuna oturdu.

'Diğerleri yarın soru sormak için bekliyor olacak istersen anlatmayabiliriz' dedi.

'Sorun değil' dedim ve devam ettim.

'Şuan ne yapıyorlar?' diye sordum.

'Dallens ve İra gittiler. Aria'da uyuyacağını söyledi' dedi Jacob.

'Ben de uyusam iyi olur' dedim örtümün altına girip yatağıma uzanarak.

'Evet' dedi Jacob ve oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açacağı sırada

'Gitme' dedim. Niye o an bunu dediğimi bilmiyorum ama şuan yalnız kalmak istemiyordum. Bana döndü ve gözlerime baktı.

'Lütfen bu gece benimle kal,yalnız kalmak istemiyorum' dedim. Gülümsedi hem de fazlasıyla ve başını salladı. Ve yanıma gelip oturdu. Elini tutararak yanıma uzanmasını istedim,dediğimi yaparak yanıma uzandı. Ona doğru döndüm yan şekilde oda aynı şekilde bana doğru döndü. Gülümsedim ve fısıldadım.

'Teşekkür ederim' diye o sadece gülümsedi. Ona doğru yaklaştım ve başımı göğsüne koyup ona sarıldım. Evet bu duygu çok başkaydı,o adeta buram buram güven kokuyordu. Onun yanında hiç bir şey olamazmış duygusu aşılanıyordu kalbime. Buna şaşırmış olacak ki bir süre öylece durdu daha sonra oda kollarını belime sarıp, beni iyice kendine çekti. O kadar sıkı sarılıyordu ki sanki birazcık gevşek sarılsa ellerinden uçup gidecekmiş im gibi hissettiriyordu.

'İyi ki varsın' diye fısıldadım.

'Saçmalık. Asıl sen iyi ki varsın' dedi. Gülümsedim ve gözlerimi kapattım...şuan ki huzur bambaşkaydı onun kokusu ile uykuya dalıyordum...

Dallens'ın Gözünden;

Sabah uyandığım da İra, hala uyuyordu. Kimse bilmiyordu ancak bugün İra, ile nikah kıyacaktık. Bunun bu şekilde olması en uygunuydu,şimdi kimseyi boş yere telaşlandırmanın anlamı yoktu. İra'ya baktığım da hiç bir şey hissetmiyor değildim ancak Aria'ya hissettiğim nefret İra'da hissetmiyordum. Aria'dan bu kadar nefret etmem doğru muydu? Ona karşı hiç bir şey beslememem gerekirdi belki de? İra, hafifçe gözlerini araladı.

'Günaydın sevgilim' diyerek yanağımdan öptü buna karşın sadece gülümseyip,yataktan kalktım.

'Hadi hazırlan bugün nikahımız var unuttun mu?' diye sordum.

'Unutulabilecek kadar basit bir şey olduğunu sanmıyorum' dedi ve oda kalktı. Ben aşağı inerken onun da giyinmesini bekliyordum. Saatte baktığım da geç bile kalabileceğimizi düşünürek.

'Hadi ama' diye bağırdım. Daha sonra arkamdan ses duyduğum da döndüm.

'Nasıl olmuşum?' deyince İra'ya baktım. Straplez düz ve ortası işlemeli bir gelinlik ile karşımdaydı. Etkilemişcesine

'Harika görünüyorsun' dedim Oda gülümseyerek;

'Biliyorum' dedi. Buna karşın sadece gülümsemek ile yetindim.

'O halde gidelim?' diyerek kolumu uzattım girmesi için gülümseyerek koluma girince kapıya doğru yürüdük.

...

Nikah salonuna geldiğimizde nikah memurunun bizi beklediğini gördük hemen özür dileyerek masalara oturduk. Oradan iki şahit de getirdiklerin de tamamdık. Nikah memuru sorularını sordu İra'ya dönerek baktım gülümsüyordu. Gerçekten evlenmeli miydim? Onu gerçekten seviyor muydum? Buraya kadar gelmişken geri dönemezdim.

'Evet' dedim bu yüzden. Nikah memuru bu sefer de İra'ya sorduğunda oda düşünmeden evet dedi ve artık evliydim... Ayağa kalktım ve İra'nın dudaklarına bir öpücük kondurdum... O sırada tam salondan çıkmak için ayaklandığımız da telefonum çalıyordu. Arayana baktığım da Aria, olduğunu gördüm. Duygularım şuan doruklardaydı,yani nefret ve farklı şeyler vardı aşk mıydı? Ah tam olarak bilmiyordum bu yüzden meşgule attım. Ama ısrarla ikinci kez de aradığında dayanamayıp açtım.

'Ne var?' dedim sertçe ilk başta bir sessizlik oldu ama sonra konuştu.

'B-ben rahatsız ettim ama Julia, yok' dedi.

'Nasıl yok? Hava almaya falan çıkmıştır' dedim kaşlarımı çatarak.

'Hayır her şeyi burada ve bir de şey var...'

'Ne?' dedim ve devam ettim.

'Bir de ne var ne oldu söylesene!' diye sesimi yükselttim.

'Bir not var' dedi.

'Ne yazıyor?' dedim.

'O çok hatalar işledi şimdi cezasını ölüm ile ödeyecek. O bir katil...' 


SKAO: İntikamın Sızısı 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin