'Daha kaç kere öldürebilirsin ki beni?'

160 14 8
                                    


Evet arkadaşlar bunda sonra gelecek olan bölümler genellikle finale yakın olan bölümler olacaktır. Ayrıca açıklanamayan bir sürü şey olacak elbet. Onları da John, karakteri için yan bir hikaye yazacağım John'un geçmişi ile ağırlıklı olacak. John'un kim olduğu, neler yaşadığı,yaşattığı asıl John'u orada göreceğiz. Yan kitap olacak ama hala isim bulamadım fikirlerinizi sunarsanız sevinirim! İyi okumalar. Yorumlarınızı bekliyorum.



İki kare fotoğrafın var elimde sadece, ama hayallerim de yaşamış bir sürü anı var. Sen beni hatırladın mı bilmiyorum ama, ben seni hiç unutmadım sevgili. Ve yıllar sonra sol yanında ki acın kimdi derseler seni söyleyeceğim. Çünkü çok acıttın, ama asla vazgeçiremedin.

Aria'nın Gözünden:

Eve çok geç kalmıştım ama umrumda değildi. Dallens'ı aramak için bir çok yerde telefon aramıştım sonunda bulmuştum. Adam telefonu hala bana uzatırken konuştum.

'Çok teşekkürler' elinden gülümseyerek telefonu aldım. Ellerim titreye titreye numaraları tuşladım. Çalıyordu kalbim ağzımda atıyordu. Ama nereye gittiğimizi bilmeye hakları vardı.

'Alo' dedi kalın ama durgun sesi ile Dallens. Ses veremedim tekrar konuştu.

'Kimsiniz?'

'B-ben' dedim kekelerken.

'Aria?' dedi. Derin derin nefesler alıyordum.

'Aria, konuş benimle!' dedi.

'B-ben kapatmam gerek' dedim.

'Aria, dur bana iyi olduğunu söyle yalvararırım' dedi. Beni merak mı ediyordu? Beni merak ediyordu!

'İyiyim Dallens' dedim ve devam ettim.

'Orada durum nasıl?'

'Ne durumu?' dedi Dallens. Jacob, bizi polise vermemi miydi? Her yer de aranmıyor muyduk?

'Siz neredesiniz Aria? Eve gittim ve panikledim aradım ama ulaşamadım. Bir şey mi oldu?'

'Dallens, biz Vanuatu'dayız' dedim.

'Orası neresi?' dedi. Haklıydı.

'Avusturalya' dedim.

'Ne işiniz var orada? Neler oluyor?' dedi.

'Kapatmam gerek' diyerek telefonu kapattım. Adama gülümseyerek oradan ayrıldım. Kafamdakilere anlam veremiyordum. Eğer Jacob, Julia'yı şikayet etmediyse neden buradaydık? Neden Jacob, Julia'yı şikayet etmemişti? Yürürken hızımı arttırdım ve eve koşar adımlar ile ilerlemeye başladım. Evin oraya geldiğim de deniz kenarında taşın üstüne çöküp ağlayan bir Julia, buldum. Hızla ve korku ile yanına gittim.

'Ne oldu?' diyerek ona sarıldım bana sarılır sarılmaz hıçkırması bir oldu.

'Julia, korkutma ne olur söyle neler oluyor?' dedim. Hıçkırıkların arasında konuştu.

'Shellia, ile John, arasında bir şeyler yaşanmış'

'Ne?' kaşlarımı çattım.

'Geçmişimi silemedim falan dedi John'

'Julia, önce sakinleşmelisin çünkü sana çok önemli bir ey söylemeliyim' dedim. Gözyaşlarını sildi ve dikkatle beni inceledi.

'Dallens'ı aradım'

'Ne yaptım dedin?' diyerek yerinden fırladı ve konuşmaya devam ettim.

'Aria, delirdin mi sen?! Ya yakalanırsak!'

'Julia, sakin ol Jacob, seni polise vermemiş. Hatta Dallens'ın hiç bir şeyden haberi bile yok' dedim.

'Ne?' şaşırma sırası ondaydı.

'John, o zaman neden bizi buraya getirdi?' dedi Julia.

Julia'ın Gözünden

Sinirden yumruklarımı sıkıyordum. Aria'yı ardımda bırakıp içeri girdim. Ve Shell ile John'un oturduğu masaya hızla ellerimi vurarak öfke ile John'a baktım.

'Neler oluyor?' dedi John.

'Julia, sen iyi misin?' dedi Shellia.

'Sen çık dışarı!' diye bağırdım Shellia'ya. Kız dediğimi yaparak çıktı. John, yanıma geldi.

'Ne yaptığını sanıyorsun sen?' dedi. O buz gibi gözlerinde gördüm işte 'biz' yoktuk sadece sen ve ben idik.

'Bizi buraya neden getirdin?' dedim.

'Ne?' dedi şaşırmış görünmüyordu.

'Sorumu duydun' dedim.

'Julia' diyerek bana doğru bir adım atıp, elini uzatacakken geri çekildim.

'Bizi buraya neden getirdin John.' gözlerim yanıyordu ağlamama yemini ettim kendime.

'Jacob--' dedi

'Bana doğruyu söyle' diye bağırdım. Dariel, ağlamaya başlamıştı. Aria, korku için de Dariel'in yanına koştu.

'Julia, sana doğruyu söylüyorum' dedi.

'Shellia, konusun da doğru söylediğin gibi mi?' dedim. Yutkundu.

'Sen--'

'Evet sizi dinledim' gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Elim tersi ile sildim sinirle masanın üstünde duran vazoyu aldım ve yere fırlattım.

'Lanet olasıca bana doğruyu söyle!' dedim. Vazo yer de binbir parçaya ayrılırken o sadece gözlerime bakıyordu. Bir iki kere ağzını açtı ama konuşmayı reddetti. Gözlerime baktı. O buz gibi mavi gözlerine baktım. Bütün okyanuslar ile baş edebilirdim ama konu onun gözleri olunca orada boğuluyordum.

'Julia, sana gerçeği söyleyemem' dedi. Daha ne kadar paramparça edebilirdi ki beni?

'Daha kaç kere öldürebilirsin ki beni?' diye sordum.

'Benden bunu isteme' dedi.

'Senden hiçbir şey isteyemiyorum ki ben!' dedim ve devam ettim.

'Sen canının istediğine göre hareket edebilirsin ama ben öyle değilim. Kalbim şuraya gitmemi istiyorsa giderim ben. Sen ise kalbin yerine aklının dediğini yaparsın. Sen kimseyi sevemezsin.

Sen sadece onları öldürebilirsin. Shellia ile de bu yüzden mi ayrıldınız?' Bu son cümleyi kurmamalıydım. Bir anda boğazıma yapıştı eve John, boğazıma yapışmıştı. Ellerinin arasında yaşam savaşı veriyordum. Gözlerinde ki öfkeyi görüyordum çok güçlüydü. Hiç böylesine bir nefret görmemiştim. Nefesimin kesildiğini hissediyordum. Ayaklarım ayakta durmakta zorlanıyordu. Gözlerime bakarak dişlerini sıkarak konuştu.

'Sakın sakın geçmişimi araştırmaya kalkma. Sakın beni yargılamaya kalkma Julia' dedi ve bıraktı o bıraktığı gibi ben yere düştüm. Ve öksürükler ile boğuştum. Nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Yüzüme bakıyordu. Yüzüne baktım hala kesik kesik nefes alırken.

'Özür dilerim' dedi.

'Açtığın yaraları bir özürle kapattığını varsay ve buradan git' diye fısıldadım.

'Julia' dedi bana uzanırken elini ittim ve ayağa kalktım.

'Bana gitmeme izin ver demiştin hatırlıyor musun?' dedim. Kaşları çattı anlamsızca baktı.

'İzin veriyorum git ve bir daha ardına bakma' dedim.

'Gidersem bir daha dönmem' dedi.

'Dönme. Benim yeni yaralar açan birine daha ihtiyacım yok' dedim. Gitti...

Aria, odaya girdi ve bana baktı gözlerini kocaman açarak. İçim kan ağladı, fırtınalar koptu cümleler yerini acılara bıraktı, ama yine de gülümsedim ve fısıldadım.

'Gitti...'

SKAO: İntikamın Sızısı 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin