"Okula gitmeden dersleri vermemin bir yolu yok mu?"
"Hadi okula gitmeden dersleri verdin. Peki devamsızlığı nasıl halledeceksin?"
Anneme yavru köpek bakışlarını attım. Rapor verebilirdim ama karşımda bir zamanın okul birincisi duruyordu ve bu imkansız gibiydi. Babam olsaydı bir şekilde annemi ikna ederdi. Hakkımı doldursamda hallederdi.
"Ne kadar güzel ya doğum günümün ertesi günü okul açılıyor. Harika!"
"Bana liseli ergenler gibi kasıntılaşma! Hayalin için o okulu okuman gerektiğini ikimizde biliyoruz. Hem sen bu kadar depresif davranmazdın okul açılacak diye..."
"Psikolojik sorunlarım var benim."
"Belli... Birazdan teyzenler gelir. Salonu toparla. Sonrada bana yardım et."
Gözlerimi devirip salona doğru ayaklarımı sürüdüm. Kesinlikle salon düzgündü. Sadece yastıklardan biri simetri hastalarının farkedeceği kadar yamulmuştu. Şekil A: annem.
"Ay anne! Salonun hali neydi öyle toplayana kadar canım çıktı!"
"Gerzek seni! Neyse senlik bir durum yokmuş..."
Kapı çalınca "Ya da varmış." diye düzeltti. Kapıyı açtığımda samimi bir kucaklaşmadan sonra Pınar annem ve teyzemin yanında "Sen neden gitmedin Yi..." diye gerzekçe konuşunca bir tarafına cimdiği yedi ve sustu.
"Bugün hava almaya çıkmadım ya ona şaşırdı."
"Kesinlikle. Ona şaşırdı... Yani şaşırdım."
Sahtecik bir gülümseme atıp odama kaçtık.
"Sen niye gitmedin?"
"Dün çok yakındık. Yani çok derken o bir koltukta ben bir koltukta ama kumanda kavgası bile yaptık."
"OHA!"
"Aynen. Bende biraz evde oturayım. Böyle nasıl oluyormuş deneyeyim dedim."
"Okul açılıyor. O zaman ne yapacaksın?"
"Ne mi yapacağım? Pınar hatırlatırım ki biz sevgili değiliz. Sadece... Ya ne bileyim işte. Birbiriyle iyi anlaşan iki insanız. Ayrıca birbirimizin hayatında kocaman bir yer kaplamıyoruz. Önceliklerimiz var. Birbirimize anlatmasak da sorunlarımız var."
"Haklısın. Ben bu aralar fazla dizi izliyorum da... Dizilerdeki gibi iki gün sonra öpüşüp birbirinize yılışmaya başlayacağınızı falan düşündüm cidden."
"Ya sen beni boşver... Bu aralar biraz fazla bencilce davrandım. Ee anlat bakalım şu yazıştığın çocuk vardı... Nasıl gidiyor?"
Gözlerinin içi parladı resmen. Bağdaş kurup dirseklerini dizlerine dayayıp ellerini çenesine yasladı.
"Aslında hakkında pek iyi şeyler duymadım. Biraz çapkınmış falan... Ama sevdiği zaman tam bağlanan tiplerdenmiş..."
"Eeee?"
"Böyle inceden yürüyor. Buluşalım mı falan. Ama ben bir adım geri kalıyorum. İyi gidiyor ya. Ne zaman buluşacağımız konusunda biraz tereddütteyim o kadar. Aynı şehirde buluşamamak saçma gelse de... Onu gördüğümde ne yaparım bilemiyorum."
"Nerede okuyormuş?"
"Şaka diyebilirsin ama bizim okulda."
"ŞAKA!"
"Ciddiyim. Beni bir kaç kez görmüş ama ben hiç hatırlamıyorum. Zaten diğer kampüste olduğu için..."
"Oha kızım! Peki bölümü yaşı... En önemlisi adı soyadı..?"
"Reklamlı birşey okuyor. Bu sene sonmuş zaten. Adı da..."
Annem kapıyı tıklatınca ayıp birsey konuşuyormuş gibi sustuk. İçeri geçip yanlarında oturmamızı istedi. Kabul edip yanlarına geçtik. Sohbetimiz yarım kalmıştı ama daha konuşacak çok vaktimiz vardı.
***
Çatı katında uyumaya karar verdiğim için güzel bir yer yatağı hazırlamak zorunda kaldım. Elimde bitki çayı kulağımda kulaklık manzarayı seyrederken diğer şarkı çalmaya başladı. İstemeden de olsa gülümsediğimi farkettim. Aklıma dün geldi. Bugün gitmediğim için miniminnacıkufacıkküççücük bir pişmanlık duyuyordum. Ama kötü bir gün sayılmazdı. Pınarla ve teyzemle olunca kafamızın dağılmaması neredeyse imkansızdı. Ama şu saatler duyguların en dorukta olduğu saatler derler. Sanırım şu anda onu doğrular nitelikteyim. Yalnızlığın en hissedilir saatleriydi. Nefes kesen İstanbul manzarası bile buna iyi gelemeyecek kadar pasifti. Ağlamamı engellemeyecekti. Gelip başparmağıyla gözyaşlarımı da silmeyecekti bu eşsiz manzara. Ama denizi izleyerek ağlamak sanırım biraz daha iyi hissetiriyordu. Ya da bana öyle geliyordu.
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
Neden akşam oluyorum tren kalkınca
Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
Öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
Az önceki çiçekler nasıl da diken diken
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı
Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
Nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK
Teen Fiction"Meleğim... Tüm İstanbul şahidim olsun ki seni herkesten her şeyden çok seviyorum. Geceme güneş gibi doğdun ummadığım bir anda. O güneş hiç batmasın istiyorum. Benimle... Evlenir misin?"