Uyurken onu izlemiştim. Gözümü bile kırpmadan. Parmaklarımı elmacık kemiklerinde gezdirip kirpiklerinden öpmüştüm. O ise melek gibi uyumuştu.
Uyandı ve az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi "İçim geçmiş..." dedi. Bende gülümseyerek karşılık verdim. Bir süre sonra kitap okumak için geldiğimizi ama okumadığımızı söyleyince bahçeye çıkıp kitap okuduk. Aslında ben pek okumadım. Daha doğrusu okuyamadım.
Akşama doğru beni eve bıraktı. Anneme yorgun olduğumu o yüzden iş yerine gitmediğimi söyledim. Uzanmış düşünürken birden aklıma gelen şeyle Barışı aradım. Klasik muhabbetten sonra "Barış Yiğit herhangi bir ilaç kullanıyor mu?" diye sordum.
"Ona belli etmeyeceğine söz ver. Çünkü sadece amcamla ben biliyoruz. Yağız bile bilmiyor."
"Merak ettim şimdi. Söz."
"Güvenebilirim sana değil mi?"
"Ay Barış!"
"Tamam ya kızma! Antidepresan kullanıyor ve haftada bir psikoloğa gidiyor. Ama ilaç en düşük doz."
Elim şaşkınlıkla ağzıma giderken "Peki ilacın yan etkisi falan var mı?" dedim.
"En düşük doz olduğu için onu sadece sakin tutuyor. Ama bazen ciddi duygu değişimlerine neden olabilir. Özellikle yengemi hatırlatan durumlarda. Ve işin kötü yanı bir müddet sonra o yaşadığı duygu değişimini hatırlamıyor."
"Ta... Tamam... Görüşürüz."
Salağım ben! Tam bir gerizekalıyım! Saç örgüsü! Ona annesini hatırlatıyor!
Durumuna o kadar üzülmüştüm ki! Gözlerim yanmaya başladı. Kalbim zaten alev alevdi. Yanaklarım ıslanırken onun böyle bir şey yaşadığını hissedemediğim için kendimi suçluyordum.
Derin derin nefesler alıp kendime geldiğimde Yiğiti aradım. Nasıl olduğunu sordum. Gayet iyi olduğunu söyleyip okuldaki karaoke partisinden bile bahsetti. Onu kırmamak için gitmeyi kabul ettim.
Sabah uyandığımda ilk işim Yiğiti aradım. Sesi gayet normal geliyordu.
"Spordan yeni döndüm. Duş alıp çıkacağım. Bir problem mi var?"
"Hayır. Bir problem yok. Öylesine aradım."
"İyi yaptın. O zaman bir saate kadar hazır ol. Önce kahvaltı yaparız. Ondan sonra okula gideriz. Ne dersin?"
Sanki son günleriymiş gibi davranır oldum. Sadece psikolojik sorunları vardı. Her insanda olabileceği gibi.
Önce duş aldım. Sonrada bugün biraz daha özenerek hazırlandım. Annem çoktan işe gitmişti. Bu yüzden evde duygularımı rahatça ifade edebiliyordum. Pınarla konuşup ne yapacağını sordum. Önce Barışın yanına uğrayıp sonra okula geleceğini söyledi. Bende okulda konuşmamız gerektiğini söyleyip kapattım.
Yaklaşık on dakika sonra korna sesi duyduğumda elimle saçımı düzeltip dışarı çıktım. Arabaya binip emniyet kemerimi bağladıktan sonra sol tarafımda beni gülümseyerek izleyen Yiğitle karşılaştım. Uzanıp yanağını öptüğümde ben bile kendime inanamamıştım.
"Bu... Bu sen misin?"
"Evet. Ama bir anlam yüklemeni istemem. Çünkü tamamiyle içimden geldi."
"İçine söyle. Hep böyle şeyler gelsin."
Gözlerimi kaçırarak tepki verdim. Kısa bir sessizlikten sonra "Nereye gidelim?" diye sordu.
"Bana farketmez. Sahil kenarında simit bile yiyebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK
Teen Fiction"Meleğim... Tüm İstanbul şahidim olsun ki seni herkesten her şeyden çok seviyorum. Geceme güneş gibi doğdun ummadığım bir anda. O güneş hiç batmasın istiyorum. Benimle... Evlenir misin?"