Annem çatalını sertçe tabağa dokundurup ses yapınca bunun "Her hangi hayal alemindeysen oradan çık ve dünyaya dön!" olduğunu anlayıp tabağımda duran karnıyarığı bıçakla kesip ufak bir dilimle ağzıma attım.
"Ne yaptınız bugün Pınarla? Eve geldiğinde keyifliydi."
Anneciğim Allah bilir Barış ona ne sürprizler hazırlamıştır... Tabii keyfi yerinde olur.
"Önce kahvaltı ettik. Sonrada gezdik. En sonunda sinemaya gittik."
İkimizde böyle diyeceğimiz konusunda anlaşmıştık. Eve gitmeden önce beni arayıp söylemişti. Ama ikimizde daha geniş özete girmemiştik. Hatta ufacık spoilerler bile yoktu.
"Bu akşamda dalgınsın. Bir şey mi oldu?"
Yook! Ne olacak? Sadece senin Aslan biraz fazla düşünceli çıktı. O kadar.
"Hayır. Her şey yolunda."
"Sevindim."
Yemekten hemen sonra çatıya çıkıp Pınarı aradım. Önce anlatmasını istedim.
"Önce birlikte kahvaltı ettik. Sonra da sahilde yürüyüş yaptık. En son sinemaya gittik ve..."
"Ay yok artık! Sizcede biraz hızlı gitmiyor musunuz?"
"Bilmiyorum. Ama o kadar mutluyum ki! Bulutların üzerinde gibiyim! Hazan bu... Bu çok güzel bir duygu... Bilmiyorum..."
"Mutluysan sorun yok demektir şeker! Yeter ki sen mutlu ol!"
"Seni böyle "Yeter ki sen mutlu ol!" demelerin var ya! Asıl beni bu cümle mutlu ediyor. Gerisi sadece katkı sağlıyor. Ee? Siz ne yaptınız?"
Derin bir nefes alıp günün başından t-shirt meselesine kadar olan yeri soluksuz anlattım. Oraya gelince nefesimi düzene soktum.
"Sonrada ben ilaç içmek için mutfağa gittim. Döndüğümde iyi olup olmadığımı sordu. Sonrada..."
"İyiyim." dedim. Yüzüne hâlen bakamıyordum. Ama durumu açıklayacaktım.
"Bak! Ben o cümleyi o yüzden söylemedim. Sen... Babama benziyorsun. Hareketlerin lafların duruşun bakışın kokun... Ben... Of! Çok özür dilerim. Gerçekten çok utanıyorum."
Yüzümü kavrayıp başımı kaldırdı. Bakışlarım başka yerdeydi.
"Bana bak. Lütfen."
Dediğini yaptım.
"Özür dilemeni veya utanmanı gerektirecek bir durum yok. Asıl ben özür dilerim. Seni ben utandırdım ve isteyerek yapmadım. Bunun için ben özür dilerim. Eğer istemezsen t-shirtü alırım."
İstemem yan cebime koy hesabı "I-ı! T-shirt kalsın." dedim. İçtenlikle gülüp yüzümü tutan elleri sırtımı kapladı. Bir kaç dakika öyle durduktan sonra "Sen varya... Bunu nasıl yapıyorsun?" diye sordu.
"Neyi?"
"İşte ben de bilmiyorum Melek."
"Bana Melek demesen... Lütfen..."
"Ama sana Melek demek hoşuma gidiyor. Seninle bütünlenmiş bence."
"Ya hayır. Ondan değil... Of! Sadece demesen bana."
"Açıklayana kadar sana Melek diyeceğim. Açıkladıktan sonra da bir şey değişmeyecek."
"Ardından telefon çaldı ve babasının aradığını gitmesi gerektiğini söyledi. Ve gitti."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK
Подростковая литература"Meleğim... Tüm İstanbul şahidim olsun ki seni herkesten her şeyden çok seviyorum. Geceme güneş gibi doğdun ummadığım bir anda. O güneş hiç batmasın istiyorum. Benimle... Evlenir misin?"