"Ben kaçıyorum."
"Nereye?"
"Hava alacağım biraz."
"Sadece bir gün kıymetlinin üstünde durdun. Baban gibisin."
"Bununla gurur duyarım."
Odama koşup önceden hazırladığım koyu renk kot pantolonumla siyah kazağımı giyip ayağıma siyah botiklerimi geçirdim. Saçlarımı elimle tarayıp askıdan montumu aldım ve cebine küçük cüzdanımla telefonumu tıktım.
"Bugün biraz daha özenilmiş gibime geldi."
"Bence sen biraz daha iyisin bugün. Benim özendiğim falan yok. Of her neyse... Ben kaçtım. Kendine dikkat et Nergis sultan."
"Aradığımda o telefon açılmazsa..."
Evimize her baktığımda aklımdan hikayesi geçiyordu. Bu evi 10 sene önce yaptırmıştık. Bu evde hepimizin en çokta babamın emeği vardı.
Boş sokakta bastığım kuru yaprakların hışırtılarına karışan ayak seslerim yankılanıyordu. Uzun sürmeden iskeleye vardım. Yiğit balık tutuyordu.Yanına gidip "Rastgele!" diye şakıdım. Dişlerini göstererek gülümsedi.
"Sever misin?"
"Sadece kızartma."
"Bizde kızartırız."
Bu sefer ben gülümsedim.
"Kayar mısın?"
"Tabii."
Yanına oturup ellerimi arkaya atarak destek aldım. Oltayı yukarı doğru kaldırdığında ucunda büyük bir balık vardı.
Yüzündeki ifadeyi korurken "Bu kadar büyüğünü ilk defa tutuyorum." dedi.
"Süpermiş."
"Bunu doğrayıp una bularız. Öyle daha güzel kızarır."
"Mutfağın iyi heralde."
"Kendi çapımda."
"En güzel yaptığın yemek ne?"
"Tadına bakmadıktan sonra ne anlamı var?"
"Merak ettim sadece"
"Fırında sebzeli makarna."
"Denemeye değebilir."
"Değebilir mi? Tadınca parmaklarını yiyeceksin."
"İnşallah."
Kısa bir sessizliğin ardından eliyle kovayı işaret ederek "Bunlar bize yeter mi?" diye sordu.
"Ben yiyeceğimi sanmıyorum."
"Neden?"
"Çok kalmayacağım."
"Olsun. Burada en az 1 kilo var."
"Sen beni dinlemiyor musun?"
Eline kovayı alırken "Evet." dedi ve eliyle kalkmamı işaret etti. Klübeye vardığımızda cebinden minik bir anahtar çıkardı ve kapının üst kısmındaki kilidi açıp çıkardı. İçeri geçtiğimizde kilidi içeri takıp kilitledi.
"Balıkları temizlememde yardım eder misin?"
"Pek becerebileceğimi sanmıyorum."
"Olsun."
Balıkları süzgece döküp musluğun altında yıkadı.Alttaki dolaptan iki tane doğrama tahtası ve çekmeceden iki bıçak çıkarıp tezgahın üstüne koydu. Süzgecin yanına su dolu bir kova ve çöp poşeti koydu. Kapının arkasındaki mavi önlükleri aldı ve birini giyerken diğerini bana uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK
Teen Fiction"Meleğim... Tüm İstanbul şahidim olsun ki seni herkesten her şeyden çok seviyorum. Geceme güneş gibi doğdun ummadığım bir anda. O güneş hiç batmasın istiyorum. Benimle... Evlenir misin?"